Şuanda 23 konuk çevrimiçi
BugünBugün1910
DünDün2340
Bu haftaBu hafta6232
Bu ayBu ay6232
ToplamToplam10474656
Geçmişi kazmak (2)... PDF Yazdır e-Posta


Yakalanan Kızıl Ordu Fraksiyonu üyesi kadınla ilgili yayınlar sürüyor. TAZ konuyla ilgili uzun bir haber yayınladı ve kadını bulan gazeteciyle söyleşi yaptı. Gazeteci KI programları kullanarak (KI Almancada yapay zekanın ilk harfleridir) yarım saatte kadının Portekizli bir dans grubunda bulunduğunu bulmuş. Bu amaçla internetteki binlerce fotoğrafı programla inceliyorsunuz ama izi bulunduğu zaman kadın bu grupla çalışmıyormuş. Berlin’de ve büyük ihtimalle Kreuzberg’de yaşıyor, iyi Portekizce konuşuyor. Böylece arama alanı iyice daralıyor.

Bugün aranan aynı örgüt üyesi iki erkeğin de yakalandığı açıklandı, arkasından haber geri alındı. Kadının evi bulunduktan sonra bir süre izlenmesinden pek bir şey çıkmayacağı anlaşılıyor. Aranan üç kişinin birbiriyle irtibat içinde bulunması pek mümkün değildir.

Polis örgütün üçüncü kuşağında hangi eyleme kimlerin katıldığını bulmaya çalışıyor. Neden, çünkü bilinmiyor.

Kadının aradan uzun zaman geçtikten sonra sergilediği pervasızlık kendisine pahalıya mal oldu ve bunun etkisi yayılacak mıdır, şu anda bilinmiyor.

Gelelim bizim karşılaştığımız pervasızlık örneğine…

Ne büyük şanstır ki Suriyeli Muhabarat elemanı bana açık olarak saldırdı. Belirli bir çevreyle sınırlı kalarak saldırsaydı bu nendi başarı kazanamazdık. Açık ve herkesin bildiği saldırıya biz de açık cevap verince kamuoyuna açık olarak yürütülen örgüt tarihi hesaplaşması yaşandı.

Bu açıklık bize bilmemiz mümkün olmayan bilgilerin ulaşmasını da sağlayacaktı.

Muhabarat elemanı önceki yıllarda can sıkıntısından olsa gerek internette dolaşır ve tanımadığı insanlarla yazışırmış. Durumu öğrenen iki kişi bu yazışmaları bize verdiler.

Konu adımı taşıyan sitede incelendiği, yazışmalar İbrahim Yalçın tarafından tefrika halinde yayınlandığı için ayrıntıya girmeyecek, sadece iki örnek üzerinde duracağım.

Bir örnekte söz konusu zat –övülmeyi pek sever- kendini övüyor da övüyor. “Castro’nun Havana’ya girdiği gibi ben de Antakya’ya gireceğim” diyor. Breh breh kahramana bak! Ardından “iki haftada bir rapor verdiğinden” söz ediyor.

Suriye’de yaşayan birisi kime ne raporu verebilir?

İbrahim Yalçın cevabı biliyordu: oradaki örgütler bizimle konuşmaktan kaçınıyordu, aldığımız bilgileri Muhabarat’a verdiğimizi düşünüyorlardı.”

Böyle bir düşünce durup dururken oluşmaz.

Muhabarat elemanı olduğunu zaten biliyorduk, Suriye’de Türkiye’den gelen sosyalist insanlar ve örgütleri hakkında Muhabarat’a bilgi verdiğini de kendi ifadesinden öğrenmiş olduk.

Başka bir kişiyle yazışmaları daha da bilgi vericiydi: “Acilcileri ehlileştirdim” diyordu.

Dedik ya övgüye dayanamaz diye; emekli MİT İstanbul sorumlusu Nuri Gündeş’in ölmeden önce yazdığı ve kitap olarak yayınlanan anılarında kendisinden övgüyle söz ettiğinden bahsetti. Emekli bir MİT sorumlusu birisini neden över? Hizmetlerinden dolayı över.

Yeni çıkan kitabı getirttik. Nuri Gündeş övgülerinin yanı sıra “Acilciler içine köstebekler soktuklarını” yazıyor.

Biz de o güne kadarki yayınlarımızda aynısını savunuyorduk. Köstebek budur!

31.3.2011 tarihinde bununla ilgili olarak yazmışım. 3061 nolu yazıdır.

Sitede diğer yazılar bölümüne gidiyorsunuz ve 3061 numarayı geriye giderek buluyorsunuz.

Konuk Yazıları bölümünde de aynı yöntemle bu tarihin biraz öncesi ve sonrasındaki İbrahim Yalçın’ın yazılarına bakabilirsiniz.

Buradaki pervasızlık Berlin örneğindeki gibi yoktan dert yaratmadı ama değerli bilgiler edinmemizi sağladı. Bir bölümünü biliyorduk ve yazmıştık, fazlasını öğrendik.

Emekli MİT sorumlusu tarafından övülmeyi marifet sanıp duyurmak…

Ne insanlarla uğraşmışız yahu!