Şuanda 255 konuk çevrimiçi
BugünBugün2097
DünDün2340
Bu haftaBu hafta6419
Bu ayBu ay6419
ToplamToplam10474843
İddialı bir program PDF Yazdır e-Posta


Herkes gibi ben de başarıyı severim ama başarısızlığı da severim. Başarısızlıklarımın ana nedeni iddialı programlar yapmaktır. O program tam olarak hayata geçirilemiyorsa benim için başarısızlık anlamına gelir. O başarısızlık içinde genellikle önemli başarı da bulunur. Çünkü programın diyelim yüzde 70’i hayata geçirilmiş ama tamamlanamamıştır. Tek tarafı değil iki tarafı da görmeye çalışırım. Sonuçta yapamadım ama o yapamadığımın içinde yaptığım yüzde 70 de bulunmaktadır. Başarı oranı bazen daha az olur, o zaman kötü başarısızlık yaşamışımdır.

Yeni iddialı plan şöyledir:

Kamboçya’yı yazmaya başlıyorum. Ardından Kuzey Kore –Güney Kore ile birlikte- gelir. Bu yıl bir kitap daha bitirir miyim diye düşünüyorum. Bunlara Polonya da eklenebilir.

Yugoslavya’yı unutmadım ama büyük bir konu, Çin kadar büyük neredeyse… Konunun çerçevesi kafamda tam şekillenmedi. Yugoslavya üzerine de okuyorum ama yeterince şekillenmedi.

Kamboçya yazılırken Kore’yi okumaya da başlarım. Bir kitabı bitirdim bile: From Stalin to Kim Il Sung. Kitap Kuzey Kore’nin Kızıl Ordu işgalinin ardından kuruluşunu ve Kim Il Sung’un rakiplerini tasfiye ederek yükselmesini anlatıyor.

Her kitaptan sadece ülke özgülüne ait bilgiler değil, değerlendirme ve büyüğe bağlanma temelinde şekillenen genel bilgiler de öğreniyorum.

Komünistleri anlamak sadece onların amaçlarını değil, aralarındaki mücadeleyi de anlamak demektir. Bu mücadele genel olarak iktidara geliş sürecindeki mücadele ve iktidardaki mücadele olarak ikiye ayrılabilir. Beni özellikle ikincisi ilgilendiriyor. Şüphesiz ki ikincisinin kökleri birincisindedir ama iktidara gelindikten sonra bu mücadelede önemli değişiklikler yaşanır.

İktidardaki komünistlerin birbirleriyle mücadelesinde ortak yönler var mıdır?

Bu mücadele iktidardaki parti içinde –iç mücadele- ve diğer komünist partileriyle mücadele –dış mücadele- olarak ikiye ayrılabilir. Bu partiler dünya kapitalist sistemiyle de mücadele içindedirler ama mücadelenin sadece bu yönünü görmek eksik olur. Komünistlerin birbirleriyle olan iktidar öncesi ve sonrasındaki sert mücadelesini de görmek gerekir.

Belirttiğim gibi özellikle iktidar alındıktan sonraki mücadele beni ilgilendiriyor.

Kamboçya devrimi ve sonrasından asıl öğrenilecek olan da bence konunun bu yönüdür.

Kamboçya Komünist Partisi’nin devrimden sonraki Vietnam’a olan düşmanlığını esas olarak Pol Pot ve Ieng Sary ikilisinin ihtiraslarına bağlamak fazlasıyla dar görüşlülüktür çünkü bu düşmanlığın yaygın toplumsal temeli bulunuyor.

 

Başlayalım bakalım, ne kadar yapabilirsem artık…