Şuanda 218 konuk çevrimiçi
BugünBugün2060
DünDün2340
Bu haftaBu hafta6382
Bu ayBu ay6382
ToplamToplam10474806
Çok okumak da bir çeşit tembelliktir PDF Yazdır e-Posta


Çünkü insan düşünmeye az zaman ayırır.

Düşünmeyi önce okuyup, öğrenip ardından da düşünmek olarak değerlendirmemek gerekir. Bazen böyle olur bazen de insan okurken düşünür. Bu durumda okuma hızı yavaşlar. İnsanına ve okunan metne göre durum değişir.

Düşünmek, bilgileri birbirine bağlamak demektir. Bilgi öbekleri hafızada ayrı durmamalıdır. Bunlar birbirine bağlanabildiği oranda bilginiz bütünsellik kazanır.

Her şeyi bildiğini sanan, gerçekte ise bir şey bilmeyen insan durumuna düşmezsiniz.

Yıllar önce bir toplantıda şöyle bir olaya şahit olmuştum.

Faşizme karşı birleşik cephe konusu tartışılıyor. Konuşmacılardan sonra bir kişi söz aldı ve eleştirisine Genç Osmanlılar’dan başladı. “Bugüne gel bugüne” dedik. “Geliyorum” dedi ama ardından İttihat ve Terakki’ye geçti. Bugüne gelmesi uzun sürecekti. Belli ki çok okumuştu ve konuşurken okuma sırasını izliyordu, atlayıp sona gelemiyordu.

Yine de iyi sayılır. İnsanımızdaki önemli sorunlardan birisi de belirli bir konunun sınırları içinde kalarak konuşamamaktır. Nedeni açık, konuyu bilmiyor. 15 dakika konuşunca pil bitiyor ama daha uzun konuşması gerektiğini düşündüğü için başka konuya geçiyor, oradan daha başkasına geçiyor.

Böylece çok konuşmuş oluyor ama konuşmasının geneli “karışık salata” olmaktan ileriye geçemiyor. Ne anlatmış oluyor, kendisi anlamışsa iyidir demek gerekiyor.

İnsan bir konuda okudukça daha hızlı okumaya başlar.

Konuyla ilgili hiçbir kitap size tümüyle yeni bilgiler vermez. Bilginin bir bölümünü biliyorsunuzdur ve yeniden okumanız gerekmez.

Verimli okuma, kafanızda soruyla okumaktır. Yeni öğrendiklerinizin eski bilgilere bağlanması kolaylaşır. Konular birbirine bağlanır. Bu durumda konuşurken ya da yazarken bir konudan diğerine geçtiğinizde konuyu dağıtmış olmazsınız, her şey bütünlük içindedir.

Bütünlük içindeki anlatım okuyanın ya da dinleyenin konuyu anlamasını kolaylaştırır.

Birbirinden bağlantısız olarak oradan oraya sıçrayarak yazmak ya da konuşmak izleyiciyi yorar, bir süre sonra da sıkılmaya başlar.

Yazarken ya da anlatırken daima şunu düşünmek gerekir: yüzlerce belki de binlerce yazı ya da video içinde insanlar neden benimkini okusun ya da dinlesin?

İnsanlar sizi anlamaya çalışmak zorunda değildir. Siz kendinizi anlatabilmek zorundasınız.

“Beni anlamıyorlar” diye şikayet olamaz. Kişi kendini anlatmasını bilmek zorundadır.

Görüşleriniz anlaşıldıktan sonra kabul edilir veya edilmez; bu ayrı konudur.

Karşınızdaki sizi anlamamışsa, daha doğrusu siz kendinizi anlatamamışsanız, kabul etse de etmese de önemli değildir.

Hele de bazı politik önderlerin “beni yanlış anlıyorlar” yakınmasını anlamak mümkün değildir.

Politik bir insansın, kendini anlatmasını bilmek zorundasın.

Okuyun ama sadece okumayın.

Bilgilerinizi birbirine bağlayın.