Şuanda 129 konuk çevrimiçi
BugünBugün421
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8145
Bu ayBu ay8145
ToplamToplam10476569
mihrac ural neden hapisten kaçtı? PDF Yazdır e-Posta


“Mihrac sen kaçtığın için hapisten kaçtı.”

İbrahim Yalçın bu saptamayı yaptığında, “daha önce hiç aklıma gelmemişti” dedim. Gerçekten de hiç böyle düşünmemiştim.

Bir saptamayı sınamanın en iyi yolu, olaylar tarafından ne oranda açıklandığına bakmaktır. Olaylara uyuyorsa doğrudur ya da en azından doğruluk ihtimali kuvvetlidir.

Önceden de yazıldı: Mihrac Ural tahliye olacağını düşünüyordu ve hapisten kaçmak gibi bir düşüncesi de yoktu. Isparta Cezaevi’nde böyle bir düşünceye sahip değildi, daha sonra Konya’da ve oradan gittiği Denizli cezaevlerinde de böyle bir düşünceye sahip olmadı. 1979 yaz aylarında kısa süreliğine İstanbul Selimiye Cezaevi’nde yanımıza geldi. Yine böyle bir düşüncesi yoktu. Buradan hangi cezaevlerini sevk yoluyla dolaştı, bilmiyorum. Ancak kaçma düşüncesi olmadığı biliniyor. Böyle bir düşüncesi olan, en azından kaçmaya teşebbüs eder. Örneğin Aydın Cezaevi’nde iken birkaç yoldaşla birlikte kaçmaya teşebbüs etmiş ve bu amaçla bütün gardiyanları rehin bile almıştık, ama olmadı. Mihrac Ural’ın kaçma konusunda herhangi bir teşebbüsü olduğu duyulmadı.

Neye güvenerek tahliye olacağını düşünüyordu?

O zamanlar bize lanse ettiği, “poliste hiçbir şeyi kabul etmedim, hakkımda kanıt yok, tahliye olacağım” şeklindeydi.

Bir süre önce ise, bu sitede defalarca yazıldı, biliyorsunuz, Mihrac Ural’ın Nebil Rahuma’yı iki kere yakalattığını, polisle ifadesinin düzenlenmesi karşılığında anlaştığını, hiç işkence görmediğini anladık.

Kaldı ki, Mehmet Avan’ın belirlemesiyle, hakkında en az 200 kişinin ifadesi vardı. Ben yakalandıktan sonra her ilişkiyi dolaşmış ve “lider benim” demişti. Yakalanan herkes de onun adını söylemişti. Bu durumdaki bir kişinin tahliye olması mümkün değildi.

Mihrac Ural ile anlaşan ve ifadesini düzenleyen polis bunu düşünemezdi. Mihrac Ural da işin bu kadar büyüyeceğini düşünmemişti. İstanbul davasından kolayca tahliye olmuştu ama sayısız başka dava vardı ve tahliyesi uzadıkça uzuyordu.

Mihrac Ural yine de kaçmayı düşünmüyordu. En azından 1979 yazında böyle bir düşüncesi yoktu.

Nisan 1980’de ben kaçtım. Gazetelerde büyük bir tantana yapıldı. 6 hafta bir odadan dışarı çıkmadım. 1980 yılı Mayıs sonlarına doğru Mihrac Ural’ın bir mektubu bana ulaştı. Mektupta kendisinin kaçması konusundaki düşüncemi soruyordu. Ben de “durumunu kendin değerlendir” cevabını yazmıştım.

Ne olmuştu da, aradan daha bir yıl geçmeden Mihrac Ural kaçma düşüncesiyle ilgili olarak sondaj yapmak gereğini duymuştu?

Bunun iki nedeni olabilir:

Birincisi: Kaçmak istemiyordu ama değişik yoldaşlar kendisini kaçması için zorluyorlardı. Belki de benden “sakın kaçma” gibisinden bir cevap bekliyordu ve bu cevabı kaçması için ısrar edenlere karşı kullanacaktı.

İkincisi: Bu ihtimal biraz daha yüksek… Benim kaçmamın büyük bir tantanası oldu. Gazetelerde günlerce yayınlanan fotoğraflar, televizyonda yayınlanan fotoğraflar sürdü de sürdü… Mihrac Ural, “liderlik gidiyor” diye düşünmüş olmalı…

Nitekim Adana Cezaevi’nde iken şunları söylüyor: “Ben kaçınca göreceksiniz, gazeteler ve televizyon nasıl yayın yapacak…”

Benimle ilgili yapılan yayından etkilenmiş garibim ve “gidiyor liderlik” diye düşünmüş…

Oysa ki, kaçtıktan sonra İstanbul’da bir süre gizlendikten sonra örgüt çalışmasına sınırlı olarak katılırken kimseye Mihrac Ural’dan söz etmedim. Neden edeyim? İnsan başkalarını kötüleyerek değil, kendisi bir şeyler yaparak yükselir. Eskiden beri buna inanırım.

Mihrac Ural kaçtıktan sonra benim boş durmayacağımı biliyordu. “Hapisten kaçtı, başımıza bela oldu” değerlendirmesi bu nedenledir.

Mihrac Ural büyük ihtimalle ben kaçtığım için kaçmaya karar verdi.

Adana Cezaevi’nden kaçınca da yerel bir Adana gazetesinin arka sayfalarından birisinde haber oldu. O kadar!

“Bu oligarşinin bir oyunudur!” diye değerlendirdi.

Kaçtıktan kısa süre sonra da Suriye’ye kapağı attı. Daha 12 Eylül darbesi bile olmamıştı.

Efendim, Merkez Komitesi gitmesi için kendisini zorlamış…

Hangi Merkez Komitesi?

Söyle de biz de bilelim, hangi merkez komitesi?

Ağustos 1980’de örgütün Merkez Komitesi var idiyse, 5 ay sonra ben Suriye’ye geldiğimde Politik Büro neden kuruldu? Hem de Merkez Komitesi bulunmayan bir Politik Büro?

Nedeni belli… Zira Merkez Komitesi’nde yer alacak yeterli insan yoktu da onun için…      

Mihrac Ural hapisten kaçmasının ardından hemen Suriye’ye gitti. Zira:

Polis kendisini yakalasaydı, bu kez televizyona çıkaracak ve gizli itirafçılığının yerini açık itirafçılık alacaktı.

Bundan korkarak apar topar ülke dışına kaçtı.

Tacettin Sarı zaten daha önce Suriye’ye gitmişti.

Ama ne yapalım, korkunun ecele faydası yok…

Yıllarca aleyhimde propaganda yaptı, herhangi bir şey beceremedi.

İnsanlar, “önce söyleyene bak, adam mı diye” diye düşündüler.

İki buçuk yıl öncesine kadar yıllarca Mihrac Ural hakkında ne bir şey konuştum ne de yazdım. İnsanlar kendileri bir şeyler yaparak yükselirler; haklı bile olsalar, ona buna saldırarak değil…

Mihrac Ural’ın tipik yöntemidir: Başkalarını küçültmeye çalışarak kendisini yükseltmeye çalışır.

Basit bir insana yakışan basit bir yöntem…

Hangi sonucu alabildiği de yeterince ortada…