Şuanda 33 konuk çevrimiçi
BugünBugün1584
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9308
Bu ayBu ay9308
ToplamToplam10477732
özgürlük ve dayanışma partisi nereye? PDF Yazdır e-Posta


Yüksek Seçim Kurulu’ndan bahsediyorum.

‘’Adaletin kestiği parmak acımaz’’ denilseydi, Adalet, hak, hukuk kisvesi adı altında, Kürt özgürlük hareketinin parlamento ayağı kesilip atılacaktı. Böyle olmadı.  Kürtler ve demokrasi güçleri, özgürlük ve kardeşlikten yana tüm duyarlı kesimim eylemli itirazı karşısında ‘’oy birliği’’(!) ile geri adım attılar, atmak zorunda kaldılar.

YSK’nun verdiği son karar, demokrasi ve özgürlükten yana olan emek, özgürlük ve demokrasi cephesinin büyük başarısıdır. Bu başarının seçim sonuçlarına yansıması elbette mümkündür.

Burada, Kürtlerin önemli bir çoğunluğu açısından sorun olduğunu düşünmüyorum. Onlar her türlü baskı ve sindirme politikalarına karşı yıllardır dişleri ve tırnaklarıyla mücadele ediyorlar.Yeteri kadar tecrübeliler ve gereğinden de fazla ve bazen insan aklının alamayacağı kadar direnişle hakkın verilmeyeceğini, mücadele edilerek alınacağının canlı tanıklarıdırlar. Özellikle Kuzey Kürdistan’da yaşayan halkın büyük çoğunluğunun oyları Ulusal bilinçle orantılı olarak sandığa yansıyacaktır. Geçmişte olduğu gibi, 12 Haziran seçimlerinde de bu böyle olacaktır.

Metropol şehirlerde yaşayan milyonlarca Kürt için bugün itibarıyla aynı şeyi söylemek mümkün olmasa bile, son birkaç gündür İstanbul’da yaşanan olaylara baktığımız zaman, buralarda da ciddi kıpırdanmaların olduğu açıkça görülüyor.

Güç, korkuyu yeniyor. Güç özgüveni kamçılıyor ve kişiliğin  dışavurumunu ve kendini daha net ifade edebilmenin zeminini hazırlıyor. Güç’ün kaynağı birlikte hareket etmektir. Enerjinin hedefe kilitlenmesi ve tek ses, tek yumruk olunmasıdır.

Türkiye gericiliğinin katettiği mesafe herkes tarafından bilinmektedir. Türkiye gericiliğinin demagojik propagandaları, kendilerini solcu gören kimi çevreleri bile etkileyerek önüne katmış sürüklemektedir. Bu büyük bir tehlikedir ve bu tehlikenin aşılabilmesi için muhalif güçlerin olabildiğince birlikte hareket etmelerini dayatıyor. Geleceğin birlikte kurulması, bugünden atılacak olan sağlam ve kalıcı güç ve eylem birliklerinden  geçiyor. Özgürlük, demokrasi ve insan haklarından söz eden gerçek demokratlar ve  sosyalistlerin bunu bilmemeleri elbette söylenemez.

Derin siyasal analizlere, kılı kırk yaran ideolojik saptamalar içersinde kaybolmaksızın çıplak gözle çevresine bakan herkesin görebileceği somut bir olgu karşımızda duruyor. Bu somut olgu, kendisini yıllardır mücadele içersinde eğiten Kürt hareketidir. Bu hareketin, demokrasi ve özgürlük cephesindeki konumu, hiç kimse tarafından karşı çıkılamayacak kadar rüştünü ispat etmiş ve ispat etmeye de devam ediyor. Gücün asıl kaynağı buradadır.Kürt gücünü yok sayarak, onu dışlayıp yalıtmaya çalışarak demokrasi mücadelesi verdiğini sananlar ya aldanıyorlar yada aldatıyorlar.

Ben şahsen, aldandıklarına değil, aldattıklarına inananlardanım.

Özgürlük ve dayanışma Partisi( ÖDP) bunun en güzel örneğidir.

Birleşik Sosyalist Partisi(BDP) ve ardından gelen ÖDP’nin uzun bir süre Fransa temsilciliğini yaptığım için yakından biliyorum.

Solun, sosyalistlerin,demokrasi ve özgürlükten yana tüm güçlerin birliği adına yola çıkan bu partilerin, zaman içersinde söylemleri ile eylemleri arasındaki derin çelişkiyi yaşayarak gördük.

Bu bakımdan, ÖDP’nin aldanıyor olmasını söylemek en hafif bir deyimle safdillik olacaktır.

ÖDP, bugünkü konumuyla aldanan değil aldatandır. Sol’un, sosyalistlerin, kısacası demokrasi ve özgürlükten yana tüm muhalif güçlerin birliği adına yola çıkarak azımsanmayacak kadar önemli bir rüzgarı arkasına alıp, kısa zamanda da bu rüzgarı rastgele savurup heba ederek yeşeren umut ışıklarını hayal kırıklığına dönüştüren bir partinin, aldanan olarak iyi niyetle değerlendirilmesi mümkün gözükmüyor.

12 Haziran seçimlerinin baz alınarak bir araya getirdiği güçler karşısında, ÖDP’nin bunlardan ayrı olarak tek başına hareket etmeye kalkışmasının tercümesi nedir? Diye soracak olsak, alınacak olan cevap kesinlikle demagojik olacaktır.

ÖDP’nin, BDP’nin bağımsız aday gösterdiği seçim bölgelerinde bu adayları desteklemesi gerekirken, karşılarına aday çıkartarak demokrasi ve güç birliği cephesini kısmen de olsa zayıflatma çabası, kendi tabanı tarafından mutlaka değerlendirilmeli ve açıkça tavır alınmalıdır. ÖDP yöneticilerinin, son derece hassas bir süreçten geçtiğimiz bu dönemde ortaya koydukları bölücü tavır, özgürlük ve demokrasiye yürekten inanmış  tabandaki unsurları tarafından sessiz sedasız geçiştirilmemeli ve bu sakat anlayış ısrarla reddedilmelidir.

Demokrasi,   özgürlük ve emek’ten yana güçlerin ne yapmak istedikleri açık ve net olmasına karşın, ÖDP’nin ne yapmak istediğini bilen var mı?

Editörün notu: ÖDP, YSK kararıyla seçime katılamıyor. Üzücü bir durum, keşke katılabilseydi… Yaptıkları açıklamalarda, “BDP’nin itirazı kabul edildi, bize haksızlık yapıldı” türünden serzenişler var. BDP eğer harekete geçirebileceği kitlesel bir güce sahip olmasaydı, itirazı da kabul edilmezdi. ÖDP, yüzde sıfır bilmem kaçlık oyuyla kendine güvenip seçime girdiğine, harekete geçirebileceği kitlesinin de olması gerekir. Görüldüğü kadarıyla böyle bir kitlesi yok…

O zaman ne söylenebilir…

Herkes politikada dilediğini yapmakta ve boyunun ölçüsünü almakta özgürdür.

Ferman YSK’nın sokaklar bizimdir, demiş ÖDP’liler…

Umarız o sokakları dolduracak kadar insanları vardır.

Başarılar diliyoruz…