Şuanda 396 konuk çevrimiçi
BugünBugün1834
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9558
Bu ayBu ay9558
ToplamToplam10477982
eski solcu...! PDF Yazdır e-Posta


Eski solcu söylemi, son 10 yıldan beri  sıkça kullanılıyor. İnsanlar birbirlerini tanıtırken genellikle ‘’eski solcu’’ arkadaşlarımızdan diye tanıştırıyor. Eski solcu olarak tanıştırılan kişi, bu kavrama itiraz etmiyor ve tanıştırıldığı kişiye ‘’memnun oldum’’diye elini uzatıyor.

Ne tanıştıran, ne tanıştırılan ve nede tanışan kişi birbirlerini bu biçimde tanımış, tanıştırılmış olmaktan zerre kadar rahatsızlık duymuyor.

Böyle bir ortamda, birbirlerini tanıyan ve dostluk kurmaya çalışan kişiler, birbirlerini nasıl tanıdıklarını önemsemeksizin  bir masa etrafında bir araya gelerek’’ ülke sorunları’’üzerine saatlerce sohbet bile edebiliyorlar.

Sohbet konusu siyaset gibi gözükse de, bu türlü bir araya gelişler,  eski döneme ilişkin nostaljik söylemlerle sınırlı olmaktan öteye gitmiyor.

İster ülke içersinde, isterse yurt dışında olsun fark etmiyor. Eski solcu olarak tanıtılan veya kendilerini öyle ifade eden insanların azımsanmayacak kadar çok oldukları, habire de çoğaldıkları biliniyor.

Bu arkadaşlarımızın neden ‘’eski’’ olarak anıldıkları, bu kavrama itiraz etmeksizin kabullendikleri sorusu ve bu sorulara muhatap olduklarında da neden sessiz kalarak konuyu geçiştirdiklerinin sosyolojik açıdan değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.

Bu ve benzeri sorular ve soruların açılımı için alınan samimi cevapların, doğru bir analize tabi tutularak değerlendirilmesi durumunda, sosyalist hareketimizin, geride bıraktığı dönem itibariyle yaşadığı olumsuzluklar  yanında, geleceğine ilişkin, ders alınması gereken önemli ipuçlarının bile elde edileceği muhakkaktır.

Eski kavramının, bir önceki döneme ilişkin olduğu, yeni dönemde ciddi hiç bir kullanım değerinin kalmadığı ve bir köşeye bırakılarak yalnızlığa terk edildiğini söylemeye gerek yok. Eski olmak,  bugüne ait olmamak demektir. Eski olan, yaşanan anın dışarısındadır. yeni dönem için ihtiyaç fazlası anlamına gelmektedir.

Yeni dönem için gereksiz olmak, politik mücadelede arka planda kalmak, müdahaleci olmamak/olamamak yada  olmak istemeyerek, toplumsal kurtuluş için kavga ederken yanıldığını iddia ederek bireysel kurtuluş için yoğunlaşmak, yada bireycileşmek olarak adlandırılılabilir.

Eski solcu’lar yada öyle oldukları söylenen kişilerin, topyekün aynı kategori içersinde değerlendirilemeyecekleri de bir gerçektir. Kendi aralarında değişik katagorilere ayrılabilinirler.

Birincisi; mücadeleden yorgun düşenler ve yenilgi psikolojisinden kurtulamayarak,’’benden bu kadar’’ diyerek kendi köşesine çekilen, geçmişiyle barışık, geçmişine  saygınlıkta kusur etmeksizin  sessiz kalanlar, köstek olmaya çalışmayanlardır. Aktif mücadeleden geri düşüp pasif taraftar konumuna geçenlerdir.

İkincisi; Bu kategoriye giren ‘’eski’’solcular, genellikle, bir önceki dönemde, içersinde yer aldıkları örgütleri içersindeki sorunları görmesine rağmen, ona müdahale edebilme yetkinliğinde olamayan yada  müdahale etmeye çalışırken dışlanan ve mücadeleden soğutulanlardan oluşmaktadır. Eski solcular içersinde en kalabalık olan bu kesimdir. Bunların önemli bir bölümü, kendi örgütlerinden kopmanın da ötesinde, devrimci hareketin geneline olan güvenlerini de kaybederek, devrimci mücadelenin tamamen dışarsına çıkmışlardır. Sosyalizm ve devrim tartışmalarına alaycı yaklaşırlar, ‘’biz bu filmi seyretmiştim’’ havalarında her şeyi küçümseyerek geçmişte uğruna mücadele ettikleri değerlere karşı pasif bir direniş içersindedirler. Çevrelerine, devrimci hareketler içersindeki olumsuzlukları, devrimci mücadelenin genel zaafları olarak anlatır ve son derece olumsuz bir havanın dogmasına neden olurlar. Liberalleşerek AKP politikalarına bel bağlayan eski solcuların önemli bir kesimini bunlardan oluşmaktadır.

Üçüncüsü; Keskin solcu gözükmelerine aldanmayınız,  özünde ‘’ en eski solcu’’ olanlardır. Solcu olmaktan öte olabilecekleri hiçbir şeyleri yoktur. Solcu gözükmek zorundadırlar. Solculuğu bir kazanç kapısı, solcu gözükmeyi ,sosyal bir çevre edinmek olarak görüp solcu kalmak, solcu kalmaya ömür boyu mahkum(!)  olanlardır.

Bunların en soysuzu Doğu PERİNÇEK’tir. Bunların en yüzsüzü  Sarp KURAY’dır. Bunların en kirlisi Mihrac URAL’dır. Bunların en sinsisi Taner AKÇAM’dır.Bunlardan istemediğiniz kadar isim sayılabilir.

Devrimci solcu söylemler ederler, özünde milliyetçi’dirler. Doğu PERİNCEK bu konuda başı çekendir.

Deniz’lerden, Mahir’lerden, İbo’lardan söz ederek duygu sömürüsü yaparlar ama esrar- eroin ticareti ve karanlık ilişkiler yumağının ağababalarıdırlar, Sarp KURAY bu isimlerin en önünde olanıdır.

Lider olduklarını söylerler, Devrimci maskesiyle dolaşırlar ama devrimci katilleridir. Cahildirler ama bilgiç geçinirler, iki yüzlüdürler. Özel yazışmalarında ‘’ Ben marksist-leninist olduğum zaman bile...’diyerek marksizm-leninizmden rücu ettiklerini söylerler ama dışarıya karşı marksist-leninist olduklarını söylerler. Yoldaşlarını öldürürler, devrimcilere tuzak kurar onları ihbar ederler, bunlarla da yetinmez başka bir ülke adına ajan faaliyeti sürdürürler. Bu iblislerin en kirlisi Mihrac URAL’dır.

Tasfiyecidirler, 12 eylül öncesi dönemde mangalda kül bırakmazken, 12 eylül’le birlikte herşeyi yüz üstü bırakıp ellerine geçirdikleri gücü, örgütlerini darmadağın etmekle kullanırlar. Bunların en sinsisi Taner AKÇAM’dır.

Bunlar ‘’eski solcu’’ değil, bunlar ‘’en eski solcu’’durlar.

Sosyalist hareketimizin utancı, mücadelenin yüz karasıdırlar...