Şuanda 279 konuk çevrimiçi
BugünBugün1751
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9475
Bu ayBu ay9475
ToplamToplam10477899
alevilerin birlikten ve kimlikli... PDF Yazdır e-Posta


ALEVİLERİN BİRLİKTEN  ve KİMLİKLİ SİYASETTEN BAŞKA YOLU YOK

Son Zeytinburnu’nda Kürt halkına karşı geliştirilen katliam provası bize ders olmalı.

Aleviler ve Alevilik bu coğrafyada bu türden girişimlere defalarca maruz kaldı...

Unutmadık ! Unutmayacağız ama artık sadede gelmenin zamanı da  çoktan geldi  geçiyor bile.

Aleviler de gerçek kimliklerini dosta düşmana göstermek durumundalar.

Asimilasyonlara, katliamlarla eritme,  yok etme politika ve icraatlarına kitlesel  kurumsal düzeyde olduğu kadar bireysel düzeyde de sonuna kadar karşı çıkarak dik durmak zorundalar.

‘’Anadolu topraklarının eskiden beri gerçek sahibi kimlerdir?’’ Diye sorulsa bilinen tarihin içinde yapılan kısa bir araştırmada karşımıza Alevi kültürü, Alevi inancı ve bir bütün olarak Alevi toplumunun izleri çıkar. O zaman Alevilik ve Aleviler neden bu kadar korkutuyor Küresel sermayedarları ve onların yerli uşaklarını?

CHP de seçimlerde  Alevilere ve Kürtlere karşı izledikleri ayrımcı  ve toplumsal barışa  hizmet etmeyen, çağı okuyamayan politikalarıyla da AKP’nin dümen suyuna girmiştir. Aleviler her zaman olduğu gibi bu kez de; bir kere daha en hafif deyimle  iyi niyetlerinin kurbanı oldular. Ancak unutmayalım cehennemin yolları da iyi niyet taşlarıyla döşelidir.

Bu cehennem de pek uzağımızda değil...

Artık gerçekten yeter demenin zamanı gelmedi mi?

Onlar bin yıllardır kıyıp, kıyıp bitiremedikleri Alevi halk gerçekliğinden ürküyorlar aslında...

HAK İNSAN’DA İNSAN HAK’TA

Alevi felsefesine taban tabana tersler çünkü. Bu topraklarda işgalcilere karşı her zaman direnen  Anadolu ve Mezopotamyanın kadim halkları Aleviler olmuş, Hallac-ı Mansurun deyişiyle ‘’Hak İnsanda, İnsan Hak’ta’’ felsefesini yol bilmişlerdir.

İşte bu nedenle korkarlar Alevilikten...Özde karşılar Aleviliğe. Bu nedenle de  Alevi açılımı falan onların yapacakları ya da yapmak isteyebilecekleri bir açılım değil. Daha ziyade ben bu kesimi nasıl kandırırım, nasıl gerçek hedeflerini sulandırır İslama yamarım düşüncesi ve icraatındalar. ‘’Seçimler öncesi nasıl ki Kürtleri bir süreliğine  oyaladık Alevileri de şu iktidarımızı tam sağlamlaştırasıya kadar oyalarız olur biter’’derler. Nitekim bu güne kadar yaptıkları da o  oldu başka bir şey değil. Bir gün ‘’Kürt Açılımı’’, ertesi gün ‘’Demokratik Açılım’’ daha ertesi gün ‘’Milli Mutabakat Açılımı’’ ve sonunda istediklerini elde edince de bütün sözde açılımlarını kapatıp ‘’Kürt sorunu bitmiştir’’noktasına geldiler.

 Ancak şimdi iş değişti...14 Temmuz Silvan olayı bir Milattır onlar için. Küresel abileriyle birlikte düğmeye basıldı.  Medyanın savaş tamtamları çalmaya başladı..

AKP hükümetinin Kürdistan’da yıllardır süren savaşta TSK’nın  yanında Özel Harekat Timlerini ve Polisi devreye koyması da çözümün değil.  Daha uzun bir süre silahların konuşacağını gösteriyor. AKP barış değil savaş hükümetidir. İşte şimdi‘’İmamın ordusu’’ işbaşındadır. Polis ordusu ‘’devlet gücünü zaafa uğratmak isteyenlere karşı’’ iman gücüyle mücadele edecek.  AKP iktidarı İslam dininin istismar edilişinin çağa uygun son örneğini sunmaktadır. AKP Devleti kendi ideolojisi doğrultusunda ele geçirerek işgalci, asimilasyoncu, inkarcı ve halk düşmanı savaşçı yüzünü göstermiş , provokatif uygulamalarıyla  halkların dostluğu ve demokratik birliği önünde engel olduğunu ispat etmiştir.

AKP’ye bu süreçte en büyük destek imam Fettullah’tan geldi. Nitekim Gülen cemaatinin medya sorumlusu  Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce ‘’Terörle Mücadele Neden Farklı Olacak’’ başlıklı makalesinde PKK’ye karşı Cemaatin savaş ilanını açıklamış ‘’Yeni Türkiye terörün belini bu defa kıracak. Bu defa yetki, sorumluluk, insiyatif sivil hükümette olacak’’ diyerek 14 Temmuz 2011 tarihinin bu nedenle onlar için bir dönüm noktası olduğunu hatırlatıyor.

Biz bu güzel toprakların acılı mazlum halkları olarak bu tarihlerin pek yabancısı değiliz. Çok gerilere değil yaklaşık yüz yıl geriye giderek bazı tarihler verelim o zaman:

 1915-1918 Ermeni katliamı, 6-7 Eylül 1955 Rum katliamı, 18 Nisan 1978 Malatya katliamı, 19-26 Aralık 1978 Maraş katliamı, 29 Mayıs 1980 Çorum katliamı, 2 Temmuz 1993 Sivas katliamı, 12 Mart 1995 Gazi Katliamı...

Bu kanlı listeyi daha fazla uzatmadan güncele uzanıp Zeytinburnu olayları için Sabah gazetesi muhabiri Ufuk Emin Köroğlu’nun 25-07-2011 tarihli kısa haberini aynen verelim: 

‘’İstanbul Zeytinburnu'nda son günlerde yaşanan çatışmalar ile İnegöl ve Dörtyol'daki olaylar arasındaki benzerlik üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü konuyla ilgili iki rapor hazırladı. Raporlara göre, Zeytinburnu'ndaki olayların başlama şekli ve yaşanan gelişmelerin diğer olaylarla birbirine çok benzediği görüldü. Provokatif eylemler için pilot bölge seçildiği iddia edilen Zeytinburnu'nda istihbarat çalışmaları yapan İstanbul polisi'nin ilk bulgularına göre olaylar öncesinde ilçe dışından gelen bazı provokatörlerin asılsız söylemlerle halkı sokağa dökmeye çalıştığı belirlendi. Bazı kişilerin, "Ülkücü arkadaşlarımızı öldürüyorlar", bazılarının ise "Kürt kahvelerini ateşe verdiler. Haydi hep beraber saldıralım" diye söylemler yaydığı öne sürüldü.’’

 Ne yazık ki hala 1955'lerin 6 eylülünü hatırlatır bir şiddet ortamı kolaylıkla yaratılabiliyor... Genlere işlemiş şiddet , kişiliksizleşmiş aidiyetlerin eliyle dünyayı işte böyle kasıp kavuruyor. Yoksa Noveç katliamını da nasıl okuyabiliriz ki ?..

Evet Aleviler ve Alevilik  Kürtler gibi bu coğrafyada bu türden girişimlere defalarca maruz kaldı.

Alevilik birlik ve beraberliğin, paylaşımcılığın en yüce değer olduğu bir insanlık düşüncesi ve inancıdır.

Anadolu ve Mezopotamya uygarlıkları hatta daha da geliştirirsek Mısır ve Hint uygarlıkları arasında bu gün bile etkilerini gördüğümüz güçlü bir tarihi ve kültürel bağ vardır. Günümüzde  bölgede 40 milyona varan nüfus oranına rağmen hala etnik azınlık olarak adlandırılan Kürtler, sadece Türkiye’de 20 milyonu aşan İslamize olmamış bir nüfusla  ‘’etnik inanç’’ olarak tanımlanan Alevi inancını benimseyenler,  çağlar boyu  Anadolu düşüncesinin gelişip güçlenmesinde etkili olmuşlardır.

Birlik ve bütünlük içerisinde asırlar tüketen halkların birbirlerine düşman kılınma çabası ilk kez işgalci ve yağmacı toplulukların Anadoluya girmesiyle başlamıştır...     

Bu kadim inanca ilk göz diken semavi dinlerden Hristiyanlık olmuş sonradan İslamiyetin gelişmesiyle birlikte Alevi inancı istilaya uğramış, çağlar boyu özünden koparılmak istenmiştir. Uzun süre, yüzyıllarca doğa ve dağ inancı olarak istilacı güçlere karşı koyan Aleviler kendilerini dağlarda kalarak koruyabilmişlerdir. Ancak Kapitalizmin gelişimi sonrası şehirlerde yaşam kuran Aleviler egemen devlet dininin asimilasyonuna karşı gösterdikleri direnç kadar inançlarını yaşayabildiler, yaşatabildiler.

Bu gün Alevi toplumu kendilerine kalanı da hepten tüketme riskiyle daha fazla karşı karşıya. İşte bu yüzden Alevilerin birlikten ve kimlikli siyasetten başka yolları yok...Aleviler de büyük oranda bu kapitalist sistemden etkilendiler ve insanı merkeze alan o muhteşem felsefi derinlikten uzaklaştılar. Var olana sahip çıkma onu yaşamsal kılmayla, onu yaşam tarzı yapmakla oluyor...

Sömürü , böl ve yönet politikasında dünkünden daha da saydamlaşan Küresel Kapitalist Sistem insanı sinsice  çözerek kendini güçlü kılıyor. İnsanı düşünsel eyleminden kopararak, özünden boşaltarak, insanı insan yapan birlik ve beraberlik ruhunu çökerterek, tekleştirip birbirine karşı yabancılaştırarak, düşmanlaştırarak güçleniyor.

Artık insan ilişkilerinde tek değer ölçüsünün para sayıldığı bir toplumsal yapının insansız iktidarlarıyla yönetiliyoruz... Bu nedenle 21. yüzyılın emperyalist iktidarları (küresel+yerel) her yerde iktidarsız iktidarlardır. Görüldüğü gibi şiddetin boyutları da muhtevası da artmıştır...Barış ve demokrasi ve özgürlük söylemleri savaşla, kanla beslenen iktidarsız iktidarların güçsüzlüğünün itirafları olabilir ancak.  Bu  özgürlük söylemleri de yenilgiye uğramış devrimci hareketlerin siyasal literatürlerinden  kopya edilmiştir. Daha inandırı olsunlar, ezilenleri daha iyi kandırabilsinler diye... Halkların gerçek çıkarları lehine hiç bir zaman yerine   getiremeyecekleri vaatlerdir demokrasi söylemleri, açılım söylemleri. Tavan yapmış  ikiyüzlülük, dün söylediğini bu gün inkar bunların gerçek niyetlerini açığa vuruyor aslında.

Kürt Açılımları gibi Alevi açılımları  da egemenlerin tüm engellemelerine karşı kendi örgütlülüğü ve karalılığı ile, kendilerini ortaya koymalarıyla başarıya ulaşacaktır.  

Aleviler çağın eskitemediği ve sindiremediği inanç ve düşünceleriyle  birlik ve beraberlikte kalırlarsa Hak için mücadele edenlerin saflarında güçlenip gerçek kimliklerini Hak’ta bulacaklardır.