Şuanda 32 konuk çevrimiçi
BugünBugün1583
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9307
Bu ayBu ay9307
ToplamToplam10477731
suriye'de neler oluyor? PDF Yazdır e-Posta


Belli bir süredir Suriye’de insanlar ölüyor. Hem devlet, hem de eylemciler insan öldürüyor.insan olan herkes gibi ben de bu insan ölümlerine karşıyım. Her ne amaç için olursa olsun insan yaşamına son verilmesini lanetliyorum. Tek kabul edebileceğim, insanın kendi yaşamını savunmak için nefsi müdafa amaçlı öldürme eylemidir. Bunun da zorunlu olmadıkça başvurulmaması gereken bir yöntem olduğuna inanıyorum. Elbette ülkeniz zorla işgal edilmişse ve halkınıza zulmediliyorsa bu zulme karşı direnme en kutsal hakkınızdır. Bu direnme döneminde elbette karşı taraftan da kayıplar olacaktır. Bunlar ayrı, insanlar sırf size muhaliftir diye onları imha etmek ayrı şeylerdir.

Suriye şekli olarak cumhuriyet olmasına karşın, parlementosu, hükümeti olmasına rağmen fiiliyatta tek kişinin belirleyici olduğu bir diktatörlük rejimidir. Her dikta rejiminde olduğu gibi, Suriye’de de insan hakları ihlalleri, baskı, zulüm hep olagelmiştir. Kendisine devrimciyim diyen her birey böylesi baskı ve zulüm rejimlerine karşı çıkmakla yükümlüdür. Suriye’de insan hapse girer bir daha ne zaman hakim karşısına çıkar bilinmez. Bunlar üzerine çokça yazıldı.

Benim belirtmek istediğim, devrimci camiamızın içine düştüğü ikileme işaret etmektir. Bir bakış şu ; Suriye bir dikta rejimidir, zulüm var, insan hakları ihlali var, o yüzden bugün ortaya çıkan muhalefeti (arkasında kim olursa olsun) koşulsuz desteklemek lazım. Beşar Esat rejimi yıkılsın da sonuç ne olursa olsun. Tıpkı dün Mısır’da, Yemende, Libyada, eskiden Afganistan ve Irak’ta olduğu gibi.  Bu saydığım ülkelerin bugün ne halde olduğu, kimin ne için bu baskıcı rejimlere karşı oluşturulan muhalefeti desteklediği ortaya yeterince çıktı sanırım. Ama bu böyle olacak diye de zulme destek olmak devrimcinin işi değildir.  Ikinci bakış şu ; bütün bu olup bitenlerin arkasında emperyalistler var, ABD-AB ve NATO var bu yüzden mevcut yönetimleri desteklemek devrimci görevimizdir.

Her iki bakışta yanlış oysa, biz devrimci olarak hem emperyalizme karşı oluruz, hem de yaşadığımız bölgedeki zulüm diktatörlüklerine karşı da mücadele edebiliriz. Bu iki gerici güç arasındaki  çatışmanın halklarımıza daha çok yoksulluk, daha çok baskı ve zulüm getirdiğini tarih bize kaç kere gösterecek daha, işte Afganistan, işte Irak, işte dün hemen herkes tarafından Arap Baharı olarak selamlanan ayaklanmalardan ortaya çıkan yeni yönetimler.  Dün diğer Arap ülkelerinde meydana gelen ayaklanmaları devrim olarak niteleyen soytarılar, sıra kendi barındıkları Suriye’ye gelince niye feryadı figan rejimin yanında yer alırlar acaba. Bütün bu yaşananlar, daha dersimizi almamıza yetmeyecek mi ? daha ne kadar kan akması gerekiyor aklımızı başımıza almamız için.

Devrimcilerin görevi, bölgemizde cereyan olaylarda figüran değil, aktör olarak rol almaktır. Eğer aktör olmaya gücümüz yetmez deniliyorsa, illa da küçük ulufeler için,  haksız iki taraftan birisinin figüranı olunmamalı, bu kirli  oyunda oynanmamalı ve gelecek oyunlarda aktör olarak rol almanın koşullarını yaratmanın mücadelesi verilmelidir. Verili durumda hangi tarafta yer alırsak alalım, duruşumuz karşı devrimci bir duruştur.  Beşar Esad diktatörlüğü yıkılsın da yerine nasıl bir yönetim gelirse gelsin demek de, Emperyalistler bu ülkeye egemen olmasın da, Beşar Esad’ın zulüm düzeni olduğu gibi sürsün demek de karşı devrimciliktir.

Devrimci  bir yandan bugün Beşar rejiminin yaptığı zulümlere karşı çıkar, halklara yapılan baskıları kınar, mevcut dikta yasalarının değişmesi için mücadele eder, yarın eğer ülkesi emperyalistlerce işgal edilirse bu işgale karşı direnir. Öteki bakış açısı iki tarafı boklu değneğin bir tarafını tutmadır ki,  elimizin kirlenmesine yol açar. Bugün Suriye’de meydana gelen kitlesel gösteriler ve yönetimin bu olaylara yaklaşımı ortada. Her gösteri kanla bastırılmaya çalışılıyor. Simdi göstericiler de silah kullanmaya başladı.  Ortalık birbirine girmiş görünüyor. Iktidar dış güçleri suçluyor. Klasik deyim bunlar. Elbette bu olaylarda dış güçlerin rolü vardır. Ama sizi zor duruma düşüren 40 yıllık zulüm düzeninizdir. Daha düne kadar bu zulüm düzeninize ses çıkarmayan dış güçler ile el ele kol kola, mazlumlara karşı işbirliği yaptığınızı ne tez unuttunuz. Tayyip ile kol kola giren Beşar, bugün Tayyip tarafından terk edilmenin şaşkınlığını yaşıyor. Dün kendisi ile kol kola Kürt halkına saldıran Erdoğan  bugün Beşar Esad’tan ağababası ABD’nin istemi ile sözüm ona reform yapmasını istiyor.

Oysa eğer Beşar Esad ülkesindeki olaylara yabancı parmağı karışmasını istemiyorsa, iktidarını halkın denetimine açacak yasal değişiklikleri hemen yapmalıdır.  Lafta kabul ettiği bazı değişiklikleri de,fiiliyatta uygulamaya geçmelidir. Bunun sonunda kendisinin iktidardan gitmesi gerekiyorsa onu da kabul ederek adım atma yürekliliği gösterebilmelidir. Ancak böyle bir Beşar Esad desteklenebilir. Önce 40 yıllık zulüm düzeni tarafından işlenen suçlar için Suriye halklarından özür dilemelidir. Mağdurların haklarını koşulsuz iade etmelidir.  Bunları yaptıktan sonra da hala emperyalistler bu ülkeye müdahale etmekte ısrar ederlerse, tüm ilericilerin tavrı Suriye’den yana olacaktır.

Suriye’de baş gösteren rejim aleytarı gösterilerin arkasında emperyalistlerin olması, siyonistlerin olması, rejim güçlerinin katliamlarına haklılık kazandırmaz. Iktidar eğer iyi niyetli ise, bu  oyunu bozacak adımları ikircimsiz atar. Ancak görülen odurki, Beşar Esad tüm vaatlerine karşın, iktidarını kaybetme korkusundan ve etrafındaki derin güçlerin de etkisiyle kanı kanla yıkama tutumundan vaz geçmiyor. Bu durumda devrimcilerden, bölgenin ilerici güçlerinden destek isteme hakkını  kaybediyor.