Şuanda 251 konuk çevrimiçi
BugünBugün3048
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10772
Bu ayBu ay10772
ToplamToplam10479196
bizim it buraya balta getirdi mi? PDF Yazdır e-Posta


 

Hasan Balcı bugün "Cahit Çelik" diye bir yazı yazmış. Överken söğmüş, söğerken övmüş, hiç gereği yokken, beni tehdit etmiş. O yüzden, kendisine yanıt vermek istedim.

 

1) "Trabzon hastanesinde yükselin başında hastane önünde nöbet tutan devrimcilerin tanıklığını buldum. Bunlardan biri ile de ilişkiye geçirdim." demişsin. Tanık bulmuşsan, yeni bir şey öğrenmişsen, zart zurt cart curt etmezsin, öğrendiklerini yazarsın, dost düşman herkes gerçeği öğrenir, olur biter. "Bunlardan biriyle de ilişkiye geçirdim." sözünü, sadece senin gibi salak üç beş zibidiye yutturabilirsin. Öyle bir "ilişki" örneği veremezsin, canikom! 

 

2) "Otuz küsur sene oturmak ağlamak yerine çok sevdiği yoldaşı için en azından bir kez Trabzon gidip orada ne oldu onu öğrenebilirdi." demişsin. Ancak ahmaklar öyle yapar. Ben soruyu sordum, öğrenceğimi öğrendim, gerçeği gördüm, gördüğümü yazdım. Ötesi beni ilgilendirmiyor. Hüseyin'le ayrılmaz ikili olan sensin. Yüksel'in son beş saati, Hasso'yu Hüsso'yu Memo'yu Miro'yu ilgilendirmiyorsa, beni niçin ilgilendirsin?

 

3) "Mihraçtan umduğunu bulamayan bu vatandaş, derin bir çark ile engin erkinerin tarafına geçti. Engin erkinerin tarafına geçince bilmediği unuttuğu tarih üzerinden önce günay karaca ve ailesine saldırdı. Oradan ali fuatı polis muhbir olmakla suçladı." isem, bundan sana ne? Günay Karaca'yı ve ailesini savunmak sana mı kaldı? Ali Fuat'ın ağzı dili yok mu? Engin Erkiner'in sitesine yazdığım ilk yazı ( http://enginerkiner.org/index.php?option=com_content&view=article&id=743:bir-soru&catid=36:konuk-yazlar ) 03 Temmuz 2010 günü yayınlanmış. Hüseyin o tarihte Hatay'a gitmemişti. Yani "Mihrac Ural yüz vermeyince" lafı bile palavraymış. Devam edelim mi?

 

4) "Bu tarihi sureci en iyi kendisinin bildiğini Abdullah öcalanın yüksel eriş ile değil kendisi ile görüştüğünü kendisini yüksel eriş sandığını tüdası engin erkinerin yazdığını, yüksel erişin vatanperver bir milliyetçi olduğunu yazdı." diye, aynı zırvaları tekrar etmişsin. Öyle ise, sana bir kıyak yapayım: Son elli yılı ben bilmem, Hasan Balcı bilir, bu bir itiraftır. Apo ile ben görüşmedim, Yüksel görüştü, Mihrac Ural tanıktır. "TÜDAS"ı Engin Erkiner yazmadı, Yüksel Eriş yazdı, Hüseyin Eriş çevirmenlik yaptı. Yüksel Eriş "vatanperver" değildi, "milliyetçi" düşmanıydı, hatta Ayrı Varlık konusunu bilince çıkarmıştı ve Hatay Kurtuluş Ordusu kurulmasını önermişti. Vay be!..

 

5) "Günay karacanın poliste çözüldüğünü hatta itirafçı olduğunu söyleyen Cahit her ne hikmeti aladır ki yanı başındaki itirafçıyı sürekli gözden kaçırmaktadır." diye beni uyarmışsın. Allah razı olsun. Lakin ben anlayamadım, "Günay Karaca'nın poliste çözüldüğünü hatta itirafçı olduğunu söyleyen Cahit.." ben miyim? Günay'ın "itirafçı olduğunu" ben söylemişsem, benden korkma. Seni de gözden kaçırmış olabilirim. 

 

6) "Hala Yazmaya devam ediyor. Açık ve net kendisine buradan herkesin önünde kendisine söz verdim. Uzatmayacağım. Kime ne bok atıyorsan at ismime bok sıçratma o bok çukurunun içine senin kafanı sokarım cahit." diyerek, beni yine tehdit etmişsin. Sende mercimek kadar beyin olsaydı, beni böyle tehdit etmezdin. Yalan dolan bitti, farkında değil misin? "Ben bok çukuruna düştüm!.." diyen sen değil misin?

 

7) "Cahit çelik sana son sözüm kendini kullandırma. Bu yazı nazik nezaketli bir yazıdır sana karşı nezaketli olmayacağımı bil.  önce kafanı gökyüzüne bir çevir biraz yıldızlara bak düşün sonra Aklını başına devşir. Yukarıdaki yazı seninle hesabımızın bittiği anlamına gelen bir yazı değildir." demişsin. Yani beni bir daha tehdit etmişsin. Kayık battı, deniz bitti. Ben seni sorguladım, bileğine kelepçeyi taktım, devrimcilere havale ettim. Artık sen solda sıfırdan farklı değilsin. 

 

İşte böyle Hasan Balcı, sen bitmişsin. Antakya'da İblis Yuvası'nda yediğin yemek değildi, sen orada öldürülmüş devrimcilerin etini yedin. Çay kahve limonata içmedin, devrimci kanı içtin. Üzerine yattığın çarşaf kim bilir hangi devrimcinin kefeniydi. Her şeyi unut, bunu unutma!.. 

 

 

 

Benim notum: Yüksel Eriş ile ilgili olarak Hasan Balcı ile neden konuşursun, anlamam Cahit…

Yüksel hayatını kaybettiğinde Hasan Balcı kaç yaşındaydı?

1979’da 16 yaşında olduğuna göre, 1977’de 14 yaşındaydı…

Daha önceki konular için yaşı daha da küçüktü…

11-12 yaşlarında kısa pantolon giyen bir veletti…

O olaylar zamanında çocuk olanlarla bu konular konuşulmaz…

Sadece “hanimiş babası” denilir…

Hasan Balcı bizim elma şekerimizdi…

Elmasını yedik, kazığı kaldı…

Kazığı da eline tutuşturduk ve gönderdik…

Acısından bağırıyorsa bana ne!

E.E.