Şuanda 45 konuk çevrimiçi
BugünBugün2891
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10615
Bu ayBu ay10615
ToplamToplam10479039
Ragıp Zarakolu'nun ödülü PDF Yazdır e-Posta


Ragıp ile en son 2011'in Ekim ayında Frankfurt Kitap Fuarında buluşmuştuk. Son bir yıl içinde taşınma, ufak tefek sağlık sorunlarından dolayı bir türlü istediğim süratte çalışamadığım Rosa Luxemburg çevirilerinden dolayı ona karşı epeyce mahcuptum. ''Rosa Luxemburg çevirileri senin, bu çevirilerin yapılması Ayşe'nin vasiyetidir aynı zamanda, gel bu çalışmayı genişletelim, tek kitapla bırakmayalım'' demişti.

 

Bir yanda Rosa Luxemburg'un 6 bini bulan mektuplarının çevirilerini yapacak olmanın verdiği gurur, diğer yandan Rosa Luxemburg ve Ayşe Zarakolu isimlerinin yanyana gelmeleri ve benim bu yanyana gelişteki varlığım, beni heyecanlandırmış, başım göğe ermişti adeta, böyle bir çalışmayı üstlenmekten gurur duymuştum.

 

Almanya'da sonbahar mevsimi elma mevsimidir. Almanya'nın herbiri birbirinden lezzetli farklı türdeki elmaları sepetlerle stand masalarını süslüyordu. Standlardan elmalar aşırarak,  devasa Fuar’da bir süre birlikte dolaştık, kitaplara baktık.  Sonra ''benim Basın Çadırı'na'' gitmem gerekiyor'' dedi, ''Suzan Zengin'i kaybettik biliyorsun''. Suzan Zengin değerli bir çevirmen, bir insan hakları savunucusu ve sosyalist kadın. Bu meziyetlerinden dolayı, sağlığı yerinde olarak kapatıldığı zindanda hastalanmış, yatırıldığı hastahanede başarılı geçen ameliyat sonrası, „burası Türkiye“ dedirtecek anlaşılamayan nedenlerle komadan çıkamayarak, henüz çok erken denilecek yaşta, hayata, eşine, çocuklarına, sevdiklerine ve ideallerine veda ederek, adeta bir cinayete kurban edilmişti.

 

Basın açıklamasını yazdıktan sonra bir yayınevinin standında tekrar görüştük. Orada Deniz'i anlattı. Oğlu kısa bir süre önce Ayşe Zarakolu'nun mezarı başında yaptığı konuşmadan dolayı, KCK operasyonları çerçevesinde tutuklanmıştı. ''Napsın, cezaevinde çalışmaya devam ediyor'' demişti gülerek.  Suzan'dan söz ederken, Ayşe'den söz ederkenki o masum hüzünlü ifade, şimdi yerini haşarı bir çocuğun yaramazlığını keyifle anlatan ermiş kişi gülümsemesine bırakmıştı. Orası, yani cezaevi, yani zindan, yani susturulma evi sıkça önünden geçilen, uğranılmadan edilemeyen yer, onun için belli ki bir azap mekanı değildi. Oraya gidilir ve sonra çıkılır, sonra yine gidilir, ama bu arada, kimlikte kişilikte, yürüyüşte duruşta, söyleyişte, bağırışta, gülümseyişte, hüzünde, ne ise o, olarak yaşanır, gidilirdi.

 

Bir gün eğer biterse bu yürüyüş,  ne üste giyinilmiş kimlikte bir eprime, ne duruşta bir yalpa olmayacaktı.  Ses yine aynı yumuşak ve saygılı fakat kararında kararlı,  ermiş gülümseme dudak ucuna takılı, hüzün yine bir kuş kanadında, çekilip de gidilirken, veda edilirken, asla tereddüte mahal olmayacaktır, o aynı Ragıp Zarakolu'dur.

 

O  dünün, bugünün ve yarının insan hakları savunucusudur. Bugüne kadar o, bu onurlu özgürlük talepkarlığı ile, geçmişle yüzleşme, toplumsal aklanma talepkarlığı ile o kadar çok ödüle layık görüldü ki. O kadar çok ödül aldı ki. Haberi okuduğumda  İsveçli parlamenterlerin onu aday göstermelerini hiç yadırgamamıştım.  Onun adaylığı kabul edilsin ya da edilmesin, ödülü alsın ya da almasın, Ragıp Zarakolu  Türkiye'nin unutulmaz sosyalistlerinden biridir.

 

Onun cezaevinden gönderdiği fotoğraflara tekrar bakın, sanki az önce evinde kahvaltısını yapmış, sanki az önce dağınık çalışma masasından başını kaldırmış, sıcak bakışı ile gülümsemektedir  yüreğinize doğru. Düşmanın nerede olduğunu görmüş, düşmanını tanımış, ona her nerede olursa olsun karşı durmuş, ama insan yüreğinizi yakaladığı takdirde sizinle yürümüş, insanla yürümüş kişidir, Zarakolu. Sadece bir insandır o. Yitirilmiş değerler mekanında, değerlerini yitirmemişlerden biridir sadece. 

 

'''Terör Örgütü'' ile bir şekilde bağlantı kurularak, cezaevlerine doldurulan Türkiye'nin vicdanı bu insanlar ve Ragıp Zarakolu, Türkiye’nin geçtiği '' istibdat'' dönemlerinden biri olan şu yaşadığımız yılların  kahramanları olarak  tarihe düşülecek isimlerdir. 

 

Türkiye halkının geçmiş zalim zamanlarla yüzleşme yürekliliğini göstererek demokratik ve adaletli bir toplumsal düzene kavuşma günü, Ragıp Zarakolu ve onun gibi bu yolda yürüyen ve eziyet çeken bütün insan hakları, azınlık hakları savunucularına, sosyalistlere verilecek en büyük ödül olacaktır.

 

Bugüne hep birlikte ulaşmak dileği ile…