Şuanda 144 konuk çevrimiçi
BugünBugün2964
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10688
Bu ayBu ay10688
ToplamToplam10479112
Aleviler direniş diyor PDF Yazdır e-Posta


AKP iktidarının gizli ajandası yavaş yavaş hayata geçiyor, 12 Eylül yargılamalarında utanmadan, darbenin yüzü suyu hürmetine siyaset sahnesine çıktıklarını unutturmaya çalışarak müdahil olan AKP hükümeti,  sıra ötekileştirilenlere geldiğinde  12 Eylül faşist generallerini aratmayacak türden tutum ve yasalarla, faşist totaliter İslam devletine doğru gitme ve toplumu İslami kimlik etrafında tek tiplileştirme operasyonlarını pervasızca sürdürmektedir.  En son operasyon olan 4+4+4 Kesintili Eğitim Yasası ile önceden zorunlu olan din dersi eğitimi yanına zorunlu Kuran derslerini koyuyor.

Başbakanın ağzından yasa savunulurken, “efendim istemeyen çocuğuna kuran öğretmesin, din dersine göndermesin” denilerek sözde derslerin seçmeli olduğu yalanı ile amaç gizlenmeye, toplum inanç temelinde bölünmeye çalışılıyor. Gencecik çocuklar din dersine girersin, girmezsin tartışmaları ile bunalıma sokulacak, derslere girmeyenlere açıktan ayırımcılık yapılacaktır.  Gizli ajandalı olarak iktidara gelen bu ekip, temel iktidar araçlarını yavaş yavaş ele geçirerek, artık ajandasını açık etmekten çekinmez hale geldi. Bir başbakan düşünün, bir bakanlar kurulu üyesi düşünün mahalle kabadayısı edası ve ağzı ile konuşur olmuş. Bu ancak Türkiye’ye özgü bir durumdur her halde, her türlü yolsuzluğa bulaşacaksın ama hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya devam edeceksin, bir toplum kesimini yok sayacaksın ama, o topluluğu en çok senin savunduğunu utanmadan söyleyebileceksin, Alevileri, Kürtleri, Solcuları yok etmek için her yolu mübah göreceksin, ama konuşmaya gelince en iyi Alevi sen olacaksın, En iyi Kürt sen olacaksın, En iyi demokrat, devrimci sen olacaksın.

Pes dedirtiyorlar bu ortaçağ kalıntısı ideolojinin savunucuları, uşaklıkta sınır tanımıyorlar, şimdi iktidarlarının zirvesinde görünen bu ekip bu zirveden inişin çıkıştan daha hızlı olacağını da düşünmüyorlar, oysa zirveden inişte yapılacak en ufak bir hata, insanın zirvenin eteğine kadar tepe taklak yuvarlanıp, elleri ayakları parçalanarak, kafası yarılarak düşmesine neden olur.  Her iktidarın bir sonu olduğu bilinmelidir.  Ama bu çağdışı, iktidar sevdalısı ekip, hak etmeden çıktıkları zirveden inmemek için her türlü entrikayı denemektedir.  Bir insan düşünün, hem devrimci, hem tek kişilik iktidar savunucusu olabilir mi?  Hem din devleti savunucusu, hem laik olabilir mi? Bunlar oluyor, ne yazık ki, olduklarını büyük bir kesimi de ikna ediyor. Çünkü 12 Eylül toplumsal bir bellek silme opurasyonu idi ve bellekleri silinen toplum, kendini kurtaran kaptan, köşe dönmeci, çıkarı için her şeyi mübah gören tiplerden oluşan bir kitleye dönüştürüldü.

12 Eylül öncesi Türkiyesinde kim dört karılı erkeği, kim imam nikahı ile çok eşli yaşamı savunan insanları milletvekili seçebilirdi. Ama ilerleyen(!) bugünün Türkiyesinde bunları savunanlar taltif ediliyor. Hırsızlık, dolandırıcılık yapmayanlara enayi, geri zekalı olarak bakılıyor. Bu öyle bir noktaya gelmiştir ki, günümüzün devrimci örgütlenmelerinde bile hayata böyle bakışın izlerini görmek ne yazık ki, olanaklıdır. Işte gelinen bu noktada, toplumun üçte birini oluşturan Aleviler “yeter artık Direniş var” noktasına gelmiş bulunuyor.  Eğer Alevilerin bir kez daha önü kemalist CHP tarafından kesilmezse, Aleviler ile Kürt Özgürlük Hareketi ve Türkiye Devrimci-Demokratik Hareketi  ortak bir noktada buluşabilirse, bu geriye gidişe son verilebilir.

 

Nitekim bunun ip uçları görülmeye başlanmıştır.  Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin 12. Genel Kurulunda delegeler hep bir ağızdan AKP iktidarı ve çıkardığı 4+4+4 Eğitim Yasasına tepki göstermiş, Alevilerin Kürtler ve toplumun diğer mücadeleci, devrimci dinamikleriyle birlikte mücadele etmesi gerektiği vurgusu öne çıkmıştır.

Genel Kurulda bir konuşma yapan Ali Balkız AKP iktidarına sert eleştiriler yaparak « AKP, başbakanın ağzından Sivas mağdurlarından bahsediyor. Katillerin ismi oldu  Sivas mağdurları’ diye konuştu. Sivas mağdurları’ diye konuştu Erdoğanın  zaman aşımı kararı karşısında « hayırlı olsun » dediğini de hatırlatan Balkız, Sivas davasının yeniden mahkeme konusu yapılacağı ve mevcut tutukluların da salıverileceğini belirtti. « böyle bir tehlike ile karşı karşıyayız »  diyen Balkız, AKP’nin Alevileri yalnızlaştırarak boğma istemi tehlikesine vurgu yaptı.

4+4+4 Kesintili Eğitim Yasası’na da değinen Balkız, bu yasa ile Kuran dersinin zorunlu olduğunu ifade etti ve şöyle seslendi : « Yarın Alevi çocukları kendi sınıf arkadaşlarıyla, Sunni çocuklarla ayrıştırılacak. Çocukları birbirine düşman kılacaklar. Bölünmeyi 12-14 yaşında başlatacaklar. Bu madımak yangını gibi bir yangındır. Peki biz ne yapacağız ? Direneceğiz, teslim olmayacağız. Çorum’da nazırlıksız yakalandık. Orada yiğit devrimciler olmasaydı daha fazla ölüm olurdu. Simdi hazırlıksız yakalanmamak zorundayız. Bıçak kemiğe dayandı .

Kongre delegelerinden bir kaçının duygularını buraya alarak Alevi toplumunun alması gereken tutumun ne olduğuna cevap olmaya çalışacağız,

« Akçan Akgül: Aleviler yurttaş sayılmıyor ki eşit yurttaşlık isteyelim. Siz farklı bir inanç olarak kabul edilmiyorsunuz.

Miktat Öztürk: 4+4+4 Kesintili Eğitim Yasası Alevileri zorunlu din dersinden daha beter bir cendere altına alacak. Bu yasa doğrudan kültürel varlığımıza hakarettir. Din ve vicdan özgürlüğüne, AİHS'e, 'dinde zorlama yoktur' düsturuna, Türkiye'nin inançsal çeşitliliğine aykırıdır. Bu yasaya karşı mücadele programı oluşturulması gerekiyor.

Salman Akdeniz: AKP kendi Kürdünü yaratmasının ardından kendi Alevisini yaratmaya çalışıyor. AKP bunun için Türkiye genelinde Alevi dernekleri kuruyor ve bu dernekleri Sünnilerle değil işbirlikçi Aleviler ile birlikte kuruyor. Alevilerin, KESK'in 4-4-4 eğitim yasasına karşı düzenlediği eylemlere katılmamasını da eleştiriyorum.

Mahmut Yapıcı : Adıyaman’da işaretlenen ev sayısı 45 değil 100'ün üzerinde. Çünkü bazı aileler işaretleri sildi. Geçmişte Alevi ve Sünnilerin birlik olarak bir provokasyonu önledi. Şimdi de aynı provokasyon girişimi karşısında Sünnilerle birlikte hareket ederek oyunu bozduk. 3 çocuk yaptı doğrudur. Adı da İdris, Naim, Şahin yaptı bunu. Bizim derdimiz o çocuklar değil, o çocukları yönlendirenlerdir. Onların bulunmasını istiyoruz. Halkımız gerçekten tedirgin. 12 Eylül'de asker iktidardaydı. Adıyaman'da Alevi erkeklerin bıyıkları kesildi. Erkekler soyuldu, karıları sırtlarına bindirilerek gezdirildi. Bu çorapları bizim başımıza ören hükümetlerdir. İşte Roboski... İnsanlar bombalandı, o kadar çocuğumuz şehit edildi. Kim yaptı bunu? Devlet yaptı. Dersim'de insanlar uçakla bombalanırken, dizilirken kim yaptı? Sünni halk değil devlettir. Yani iktidarda olan siyasi parti. Bunlara karşı birlik olmalıyız. Hiçbir hükümetin Alevilerin yanında yer aldığını gördünüz mü? Zorunlu din dersi yetmiyormuş gibi şimdi bir de zorunlu Kuran dersi konuldu. Ama nedir? Bizim çocuklarımızla Sünni vatandaşların çocuklarını karşı karşıya getirmek, daha sonra da halkı karşı karşıya getirmek. Buna asla müsade etmeyeceğiz.

Ali Sürcü: Alevilerin, Kürt halkını anlaması, kimliği için direnen Kürtlerin de Alevilerin acısını anlaması, köle gibi çalışan işçilerin Alevi ve Kürtleri anlayabilmesi gerekiyor. PSAKD aynı zamanda, Tuzla'da ölen işçiler için Alevilerin sorunuymuş gibi aynı tepkiyi göstermesi gerekiyor. »

Hüseyin Küçükbalaban: PSAKD'nin Cumartesi Anneleri'nin Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulsun talebini desteklemesi gerekiyor, bu komisyonun Alevilere yönelik katliamları da araştırması lazım.

Evet Aleviler şimdi daha tedirginler, örgütlü Alevi sayısı Alevi kökenli nüfusa göre çok yetersiz. Aleviler 12 Eylül sonrası topraklarını terk ederek başka şehirlere ve Avrupa’ya göçte başı çektiler. Kürt Alevilerinin büyük bir kesimi topraklarını tekr ederek ya metropollere ya da yurtdışına çıktılar. Köylerde sadece yaşlılar kaldı.  Bu iki seçeneği red eden Kürt Alevi gençliğinin önemli bir kesimi de Kürt Özgürlük Hareketine katılarak direnişi seçti. Eğer Aleviler bugün direniş diyeceklerse, işte kendi kahraman evlatlarının yolu, işte kazanmanın anahtarı karşılarında duruyor.  Aleviler ne kadar kimliklerini gizleseler de, ne kadar egemenlere yamanmaya çalışsalar da, yine itibar göremezler, yine kabul göremezler. Çünkü biz Alevilerden istenen bunların ötesinde bir şeydir. Aslını inkar, ulusal, inançsal, düşünsel kimliklerini inkardır. Ya bunu yapar Alevi olmaktan çıkmak koşuluyla  bir hiç gibi yaşarsınız. Ya evlatlarınızın izlediği direniş yolunu seçerek,  tarihte olduğu gibi zalimlere karşı mazlumun safında yer alarak inancınızı, ulusal kimliklerinizi, siyasi kimliklerinizi özgürce yaşamın yolunu açarsınız. Bunun ortası yoktur. Aleviler artık orta yolcu olmakta ısrardan vaz geçmelidir. Ali Balkız bugün direniş diyor, ama dün aynı Balkız CHP kapılarında milletvekilliği adayı olmak için çabalıyordu. CHP Alevilerin hamisi değil, onların tepkilerini düzen sınırları içinde tutmaya  görevlendirilmiş bir yapıdır. O bu devletin kurucu partisidir, o Alevilere ibadet yasağı getiren iktidar partisidir. O Koçgiri’de, Dersim’de Kürt Alevilerini soykırımdan geçiren iktidarın kendisidir.  Neden hep katillerimize sevdalanmış bir toplumuz ? Bunu kendimiz sorgulamalıyız.

Evet bugün herşeye karşın eğer Alevi kurumları ülkemizdeki ilerici, demokratik, dönüştürücü güçlerin yanında, zalimler iktidarı AKP hükümetine  karşı bir direniş öneriyorlarsa bu önemli bir tutumdur, bize bu tutumu selamlamak ve aynı zamanda Alevi önderlerinin sözlerinin arkasında durup durmadıklarını izlemek düşer.  

Bitirirken belirtmeliyim ki, Aleviler ve kurumları sıra kendilerine gelmeden KCK operasyonlarına ve tutuklanmalarına karşı çıkmalıdır. Özgür Demokratik Alevi Hareketi mensuplarının tutuklanmalırına sessiz kalmamalıdır.  Dağ başlarında özgürlük için yaşamlarını yitiren evlatlarının hiç olmazsa cenazelerine sahip çıkmalı ve gerilla cenazelerini cemevlerine almayan sözde Alevi kurumlarını teşhir etmeli ve yöneticilerini düşkün ilan ederek  cezalandırmalıdır.  Eğer ortak bir direniş yapılacaksa, tarafların hepsi de geçmiş hatalırı için öz eleştiri vermekle işe başlamalı ve ne kadar zor olursa olsun bugünün Fetullah-Erdoğan diktasını dize getirecek ortak bir muhalefet hareketini oluşturmada üzerlerine düşeni yapmalıdır. Bugün gelinen noktada tek slogan var, YA DİRENİŞ YA BİTİŞ… bitişi önlemek elimizdedir. Yeter ki bu yolda bedel ödeme erdemliliğini gösterebilelim.