Şuanda 128 konuk çevrimiçi
BugünBugün2952
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10676
Bu ayBu ay10676
ToplamToplam10479100
acilciler'in nazım ustası nazım yılmaz artık yok PDF Yazdır e-Posta


http://enginerkiner.files.wordpress.com/2012/05/nazim-yilmaz-1947-2012.jpg

Onun ismi, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı'nın 1980/809 sayılı İddianame'sinin sekizinci sayfasında, "64. NAZIM YILMAZ Süleyman oğlu 1947 doğumlu BİNGÖL nüfusuna kayıtlı, AKSARAY sarı musa sokak no 42 de oturur, GÖZ ALTI TARİHİ 3.1.1980 TUTUKLAMA TARİHİ 5.1.1980 Halen Sağmalcılar ceza evinde TUTUKLU" diye geçer.

Pek çoğumuz onu tanımayız bile. Şahsen tanımasak da, Acilciler tarihinde adı ilkler arasındadır. Şahsen tanımamış olanlar bile Nazım Dayı'nın ismini mutlaka duymuştur.

Sessizdi. Konuşkan değildi. Kimileri gibi herşeye burnunu sokmaz, iş yapar görünerek,hiçbir iş yapmadan ortalıkta dolaşıp gevezelik falan da yapmazdı. Verilen her görevi titizlikle yapmaya çalışır, mütevazi ve efendi kişiliğiyle herkes tarafından sevilirdi.

Acilciler'in Nazım dayısı, Acilciler'in Nazım Usta'sı artık yaşamıyor.

İstanbul’da yayınlanan CEPHE dergisi'nin, ''Sorumlu yazı işleri müdürü'' Nazım YILMAZ yoldaşı 1976 yılı sonlarına tanımıştım. Kısa aralıklarla birkaç kez görüşmenin dışında çok fazla bir ilişkimiz olmadı. Daha sonra biz yakalandık ve uzun yıllar yıllar birbirimizi görme fırsatımız olmadı.

Bundan 7 ya da 8 yıl önce İsviçre'de, Haydar YILMAZ'dan bir telefon aldım. '' ...Nazım Dayı'nın kendisinde olduğunu, Paris'e gelmek ve seni görmek istiyor, müsait misin'' diyordu. Elbette müsaittim.

Paris'in ,Gare de L'est tren istasyonunda Nazım Usta'nın gelişini beklerken tedirgindim. Tanıyıp tanımayacağımı bilmiyordum, uzun yıllar geçmişti görüşmeyeli. Tren istasyona durup da yolcular teker teker inmeye başladıklarında tek tek tüm yolcuları incelemeye başladım. Karşıdan gelen ve tahminen Türk oldugunu hissettiğim kişiye yaklaşarak Nazım YILMAZ siz misiniz? diye sorduğumda evet benim, Haydar mı söyledi gelecegimi'' dedi. Evet dedim. Bana baktı ve ''Arkadaş kusura bakma ben buraya İbrahim YALÇIN'ı görmeye geldim beni ona götür ''dedi. Güldüm. '' Nazım yoldaş İbrahim Yalçın benim'' dedim. Birbirimize sarıldık. Ağlamamak için kendimi zor tutum. Birkaç gün misafirim oldu ve Türkiye'ye döndü.

Nazım YILMAZ yoldaş, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi hastahanesinde çalışır, Devrimci Sağlık İş Sendikası'nda görev yapardı. Acilciler örgütü İstanbul örgütlenmesinin ilkerindendi. Bingöl doğumlu bir Kürt devrimcisiydi. Yoldaşlarına karşı saygılı, devrim ve sosyalizm mücadelesine yürekten inanmış bir militandı. Paris'te yaptıgımız sohbetlerde, örgütün tasfiye edildiğini, insanların birbirine düşman edilerek dağıtıldığından son derece rahatsız olduğunu söyleyerek, tasfiyenin baş müsebbibi olarak gördüğü Mihrac Ural ismini anmak bile istemediğini söylüyor ismi geçtikce yüzündeki hoşnutsuzluk açıkça belli oluyordu.

Özgürlük ve demokrasi mücadelesinin başarısından sonuna kadar emin ve umut doluydu. Bu ugurda Kürt özgürlük hareketi'nin yürüttüğü mücadeleye duydugu saygıdan söz ediyordu. '' elimden geldiğince ve yapabildiğim kadarıyla katkı sunmaya çalışıyorum'' diyordu.

Nazım Yoldaş'ın aramızdan ayrılışını geç duydum. Yaşamı gibi aramızdan ayrılışı da sessiz sedasız oldu. Hatıraı, anısı ve mücadelesi önünde eğiliyorum

Rahat uyu sevgili yoldaş

Rahat uyu Nazım usta, Nazım dayı, Nazım emmi.

Seni hiç unutmayacağız...

Not.

Nazım Yılmaz yoldaş'ın, ölümüne ilişkin haber almak telefon ettiğim kişilerden birisi de Cahit Çelik idi. Cahit'in de haberi yokmuş, çok üzüldü ve o benim ''yoldaşm'' dedi.

 Kendisiyle son görüşmesinde, Günay Karaca yoldaş'ın ölümüne ilişkin açıklamalarda  bulunduğunu anlattı ve söylediklerini, istersen yazabilirsin diye bana gönderdi. Olduğu gibi aktarıyorum.

İbrahim Yalçın merhaba,

 2010'un Nisan ayında Nazım'la Çekmeköy'de bir yerde buluştum. Birlikte yemek yedik. Eski günleri gözden geçirdik. Günay'la bozuşuk olduğumu bildiği halde, "Günay benim kucağımda öldü, çok zayıflamıştı!.." dedi. "Pişman mıydı? Şunu bunu yanlış yaptım, keşke yapmasaydım, gibi bir şeyler söyledi mi?.." diye özellikle sordum. "Mihrac'la arasının açıldığından başka birşey söylemedi. Zaten çok acı çekiyordu..." dedi.

Haydar'la şeker rengi olduğumu bildiği halde, "Haydar iyidir!.." dedi. Yurt dışına çıktığını, eski arkadaşları ziyaret ettiğini, İbrahim Yalçın'la görüştüğünü, söyledi. "Engin Erkiner yazdığı yazıya inanmıyor!.." dedim. Dikkat kesildi, "Öyle deme. Engin iyidir. Engin öncülük yaptı. Eski Acilciler toptan Kürt özgürlük savaşçısı oldu!.." dedi. Hayret ettim. Mihrac'ı sordum. Elinin tersiyle itti, "Bırak o yavşağı. Suriye'nin kucağına oturmuş. Casusluk yapıyor. Günay'ı bile öldürmek istedi. Bunu bana Günay söyledi!.." diye devam etti. "CEPHE dergisinin sahibi sorumlusu sen değil miydin? Mihrac, CEPHE dergisine sahip çıkıyor, iyi mi?.." dedim. "Her şeyi biz yaptık, o sahip çıkıyor, pislik yapıyor!.." dedi. Canı daraldı. Konuyu değiştirmek için, "Cahitciğim, şu bizim Şişko Cengiz'i çok özledim. Aradım taradım bulamadım. Yerini biliyor musun?.." diye sordu. Bilmiyordum.  Daha sonra, Şişko Cengiz'in yerini öğrendim ve telefon numarasını Nazım Yılmaz'a verdim. Çok sevindi. "Beyoğlu'nda Cengiz'le birlikte rakı içmek için !.." söz verdi. Sağlık sorunları nedeniyle, sözünde duramadı. Bağırsak problemi vardı. Öldüğünü öğrenir öğrenmez Cengiz'e telefon ettim. Haberi yokmuş, çok fena oldu. Ben de öyle oldum.

Nazım Yılmaz'ı 79'da tutuklananlardan biri. İstanbul'da Ümraniye'den ötede Çekmeköy diye bir yer var orada kalıyor. Ev adresini bilmiyorum. Telefonu kullanım dışı. Bir ay önce hastalanmış. Ulaşmak istedim ulaşamadım. Yeni telefonunu veya ev adresini E.....bilirmiş. Ama ben E.......'i tanımadığım için böyle bir istekte bulunmadım.

Nazım evli değildi, hiç evlenmedi. Devrimle nişanlı olanlardan biriydi. Son zamanlarda, Kürt damarları kabarmıştı........