Şuanda 276 konuk çevrimiçi
BugünBugün3066
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10790
Bu ayBu ay10790
ToplamToplam10479214
karanlığa sövmek PDF Yazdır e-Posta


Eli kalem tutan herkesin yazarak kendini ifade edebileceği bir alan var.

İnternet...

Sayısız web siteleri ve onbinlerle  ifade edilebilen blog ve  milyonların ortak paylaşım alanı facebook...

özel tv, radyo, derği, gazete , bülten ve bidiriler de işin cabası.

Kısacası her türden haberleşme ağını bünyesinde barındıran sanal, görsel, yandaş ve muhalif basın..

Bir insanın, binde birini dahi takip edebilme olanağı olmayan bu alanın sosyalistler açısından gereği gibi kullanılıp kullanılamadığı konusunda ciddi bir araştırma yapılıp yapılmadığını bilmiyorum.

Takip edebildiğim kadarıyla yeterince verimli kullanılmadığını söylemek durumumdayım.

Yandaş, boyalı, boyasız, ulusalcı, ‘’dini bütün’’maneviyatçı  basın ve bunların yeni yetme  acemi yada profesyonel liberaller köşe ‘’yazar’’ları... Son yılların moda deyimi ile meşhur ‘’terör’’ uzmanları, aklı evvel moderatörleri’ni’ ayrı tutuyorum.

Bir çoğu görevlidir, görevlerini yapıyorlar, gerçekleri karartıyor ve  düzene karşı olması muhtemel tepkileri yontuyorlar. Olanları değil, olması muhtemel toplumsal tepkilerin bile önlemini alıyor,  için için sönerek küllenmesine çalışıyorlar.

Ulusalcı basın’ın başını ‘’ulusal kanal’’ adlı TV kanalı çekiyor. Uzun süre kullanılmış ve bir köşeye fırlatılmış tüm ‘’paşa’’eskilerini etrafına toplamış ‘’Atatürk ilke ve devrimleri’’ni savunuyor.

12 eylül döneminin bilumum işkencecilerini ‘’devrimci cumhuriyetin yeniden kurucuları’’ olarak lanse ediyor ve ‘’bizim yiğitler’’ diye bir kez daha başımıza bela etmeye çalışıyor.

Bir ara Milliyetçi Hareket Partisi ( MHP) ile ilgilendiler, şimdilerde ilgi odagı olarak Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) koalisyonunu görüyorlar. CHP’nin, Kemal KILIÇTAROĞLU ile birlikte ‘’sol’’a kaydığı ve Ulusalcı çizgiden uzaklaşarak Kürt ‘lere karşı hoşgörülü ve  tavizkar bir politika izlediği iddiasındadırlar. ‘’Kürt’ler kardeşimizdir, Kürt özgürlük hareketi düşmanımızdır’’ diye kışkırtıcı bir politika izliyorlar. Bayrak ve şapka dağıtarak, ekonomik alt yapıdan yoksun, içi boşaltılarak şekilsizleştirilmiş eklektik  bir ideolojiyi, insanı bıktırırcasına kadar tekrarlayarak sözüm ona propaganda yapıyorlar.

‘’Milliyetçi solcu’’lar ve sosyalist solun düşmanıdırlar.

Sosyalist sol hala dağınık ve hala ne yapacağını bilmez bir kargaşa içerisindedir.

Gerçek dostlarını ve asıl müttefiklerini görmezden gelen büyük bir aymazlıkla  günü birlik politikaların  peşisıra savrulup duruyor.

Eski söylemlerden uzaklaşmak istemesine karşın, yeniye ilişkin ciddi bir söylemi ve söylemine uygun eylemden yoksun habire marjinalleşiyor.

Her seçim dönemi öncesinde alevlenen ’’ birlik’’ tartışmaları, bir sure sonra yerini derin bir sessizliğe bırakarak sanki hiç konuşulmamış gibi yok sayılıyor ve bir sonraki seçim dönemine kadar unutularak rafa kaldırılıyor.

Bir çoğunun gizli, bazılarının da açık seçik anti- Kürt’cü olduğu biliniyor.

CHP’ne karşı olduklarını söyleseler de ondan kopamıyorlar. Bağımsız sosyalist tavır  adı altında, CHP  değirmenine su taşımaya devam ediyorlar.

Son genel seçimlerde, Parti olarak seçime giremeyen Özgürlük ve Dayanışma Partisi( ÖDP ) nin tavrı bu konuda verilebilecek en çirkin örnektir.

Sosyalist sol’un büyük çoğunluğu  geçmişiyle hesaplaşmamıştır. Geçmişiyle yüzleşip hesaplaşmadığı gibi,  geçmişinin olumsuzluklarını gizleyip, olumlu gördüğü yanlarını da aşırı abartarak yoluna devam etmek isterken, hesaplaşamadığı geçmişi her yerde ayağına dolanmaktadır.

Hal böyle olunca, bırakınız yeni insan, yeni çevre örgütlemeyi, eski kadrolarını bile koruyamamış büyük oranda kaybetmiştir.

Güvensizlik ve kırgınlıkların neden olduğu sorunlardan kaçarak,‘’düşmanın eline koz vermeyelim’’ kaba anlayışı ile hareket ederken, eylül öncesi  dönemin yıkılan on katlı binalarının yerine, arada 30 küsur yıl geçmesine karşın iki katlı bir bina bile yapamaz duruma gelmiştir.

‘’Biz biz olmadığımız sürece başkalarının bizi kendisi gibi yapma’’ süreci tüm hızıyla devam ediyor..

Bir dönemin ‘’kurtarılmış bölgeleri’’ olarak anılan bir çok yer, bugün AKP’nin ‘’kale’’si olarak anılmaktadır.

Düşünebiliyor musunuz? Terzi Fikri’nin Fatsa belediyesindeki koltuğunda bugün AKP’li Hüseyin Anlayan oturmaktadır. Bu acı sadece Terzi Fikri’nin kemiklerini, arkadaşlarının yüreğini değil tüm sosyalistlerin de yüreğini sızlatmalıdır.

Herkes yazıyor, eline kalemi alan herkes bir şeyler yazıyor ama sıra yapmaya geldiğinde ortada somut bir şey bulmak olabildiğince zorlaşıyor.

Karanlığa söverek yaşamak yetmez.  Karanlığı aydınlatabilecek mumlar yakmak gerek. Sol memeleri kararmamış olanların mutlaka ama mutlaka yakacakları birer  mumları olmalı.