Şuanda 326 konuk çevrimiçi
BugünBugün3097
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10821
Bu ayBu ay10821
ToplamToplam10479245
Naylon camlar teorisi PDF Yazdır e-Posta


Kırık Camlar Teorisi, Wilson ve Kelling adında iki Amerikalı teorisyen tarafından 1980'lerin başında ortaya atıldı. Bu teoriye göre;

 

"Bir kaç camı kırık olan bir bina düşünün. Eğer camlar tamir edilmezse, kimi insanlar başka camları da kırmakta bir sakınca görmeyecektir. Bu şekilde devam ettiği görüldüğünde, binaya daha büyük zararlar vereceklerdir ve sonunda bina ve devamında o sokaktaki diğer binalar yaşanmaz hale gelecektir."
Bu teoriye dayanarak, en küçük sorunlara ve kural ihlallerine öncelik vererek çok daha büyük sorunların çözülebileceğini öngören yetkililer, sonraki 20 yılda New York gibi kimi büyükşehirlerde suç oranının sıfıra yakın bir seviyeye inmesini sağladılar.
Kırık Camlar Teorisi, iş yaşamımızda da bir çok büyük soruna çözüm oluşturabilir. "Kırık Camlar, Başarısız İşler" kitabının yazarı Michael Levine, iş dünyasında kırık camları "güzel bir mağazanın boyası çıkmış duvarı, ya da bir müşteri hizmetleri telefon görüşmesinde yirmi dakika boyunca tekrarlayan bir müzikle bekletildikten sonra hattın kesilmesidir" diye özetliyor.

  

Dinleyin öyleyse..

 

Kırık Camlar Teorisi’nin çoktan aştık biz.

 

Marifet kırık camların olmadığı camları kırmaktır!.

 

Kırık Camlar Teorisi’ne göre, devlet kurumları kağıt binalar olarak üretilmiştir. Deprem ne ki, toprağın kökünden sökülüp yerle bir ettiği binaları kurmaya da devam…

 

SİT alanı yasasını delip, ormanları, dereleri, nehirleri, akarsuları ‘Tuz gölünün’ çatlağına gömdük de şimdi gözümüz Kızıl Irmak’a takıldı.

 

Başkent’imin su sorununu komünist ırmak çözecek!

 

Kırık Camlar Teorisi’nin en iyi uygulandığı ülkeler arasında baş sıralarda yer alabiliriz.

 

- Bir sektör işçi çıkışı yaptığı an diğer sektörler de anında harekete geçer.

 

-Piknikçinin sigarası ile bir orman yandığında diğer ormanlar da yanmaya başlar.

 

Özellikle yaz mevsimleri orman yangınları ile kırık camlar teorisini uygulayan ülkeyizdir.

 

Üstelik;

 

Kırık camlar teorisine karşı naylon camlar teorisini de ürettik.

 

Böylece ‘camlar kırılmıyor’..

 

Ancak yürek ve can kırmada, ‘Kırık Camlar Teorisi’nde ilk sıralarda yer alırız.

 

Naylon Camlar Teorisi ile halkım insanı kırık camların yerine naylon takarak ilklere imzasını çoktaaan attı.

 

Bazen gazeteler de işe yarar, mukavva kutular da…

 

Kırık Camlar Teorisine göre, pencerelerin naylonlanması, akan ya da su kaçıran çatıların naylonlanmasını, diğer binalarda uygulanmasını ve yan sokaktaki komşuları da etkiler.

 

Artık kırılacak cam da kalmamıştır...

 

Naylon Cam Teorisi’ndeyiz…

 

Antenlerini sağa sola çevirerek iyi görüntü sağlamak amacıyla, bir sürü kiremidi kıran insanımız çözümü de bulmuştur. Kırık kiremitleri değiştirmek yerine çatıyı naylonla kaplayıverir.

 

Sızdıran çatı, nemli duvar, temel ya da çürümüş pencere çerçeveleri, yağmur yağınca kanalizasyon taşması ve su baskını gibi sorunları art arda yaşayanlar, bu teorinin en yakın takipçisidir...

 

Kırık Camlar ve Naylon Camlar Teorilerine onlarca örnek verebiliriz…

 

Üstelik her alanda…

 

Örneğin Meclis... İlk yumruktan sonra 'tutmayın beni' naralarını hatırladınız mı???

 

Kavgada yumruk sayılmaz ya kim kime giydirirse....

 

Pikniğe çizgili pijama ile giden aile reisleri…

 

Örneğin devlet içinde devlet dahi arayabiliriz. Her silahlı güç, karşısında yanında ya da karşısında 'bir kırık kalp' bulacaktır...

 

‘Benim memurum işini bilir’ diyen başbakanın yönettiği o dönemden bu yana ‘işini bilen memurların' kat ve kat arttığı gözlemlemiştir.

 

 

İhtilallerde de Kırık Camlar Teorisi ile Naylon Camlar Teorisi’ni uygulamış  bir milletiz...

 

27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül darbelerinin devamında 28 Şubat ‘kırık can teorisi’ ve e-muhtıra ile siyasetimiz yaşanmaz hale gelivermiştir.

 

 

Kırık Camlı imparatorlukta rol alan Katil ABD’nin, Hiroşima katliamı  yürekleri can parçaları halinde yakarken, Vietnam, Felluce ya da Filistin'i unutmak hiç olur mu...

 

En çok da yürek kırıklığı vardır. Yarının bugün olduğundan işe giden yarın yine ‘yüreği camdan’ yaşamak zorundadır.

 

Birde tarihten kalma, genetik olarak taşıya geldiğimiz, Cumhuriyetle bitti artık dediğimiz, Atatürk’ün bile açık ve net şekilde “halkımız talancıların arkasından serserilik etmiştir” (Aktaran Cemal Kutay Türkçe ibadet s:154) diye yadsıdığı, azınlıkları, ulusları kırma işlerimiz vardır. Bu tarihi kirli işlere, hala devam etmek ister hallerde gibiyiz. En önemli sorunumuz da bu. Yeter artık, kırık camlar ayaklarımıza bata batan kan revan içinde kaldık yeter artık. Dualarımız, kimsenin kimseyi, hiçbir şeyi ve hiçbir nedenle kırmadan, barış ve sevdayla yaşamak olmalı.