Engin Erkiner
![]() |
|
Bolivya ve uzun ikili iktidar (263) | |
Diğer Yazıları |
En yeni yazılar
![]() | Bugün | 2928 |
![]() | Dün | 3402 |
![]() | Bu hafta | 10652 |
![]() | Bu ay | 10652 |
![]() | Toplam | 10479076 |
Konuk Yazılar
![]() |
|
Sürgünde mücadeleci kadın olmak | |
Bütün Yazılar |
Alevi asimilasyonunun son halkası: hacca gitmek |
![]() |
![]() |
![]() |
"Hararet nardadır, sacda değil
Yukarıdaki dizelerin Hacı Bektaş Veliye ait olduğu söylenir. Ancak gelin görün kü, şimdilerde adlarının önüne Hacı Bektaş koyan bazı sözde Alevi örgütlenmeleri haca gitmek için Diyanet İşleri Başkanlığından kontenjan talebinde bulunuyorlar.yandaş medya da bu küçük grupların amacı belli girişimlerini süsleyerek yansıtmakta yarış içine giriyor. Türkiye de başını AKP’lilerin çektiği tabanı olmayan Ehlibeyt Federasyonu çizgisinde kurulan tabela örgütü Avrupa Alevi Federasyonu Başkanı Fuat Mansuroğlu Alevilerin bu yıl ilk kez Hacca gideceğini söylüyor. Mansuroğlu « Ehlibeyt Alevilerinin kafilesinde şu an 100 civarında kişi kayıtlı.. biz bunu öteden beri yapmak istiyorduk. Ancak bu seneye nasip oldu. İnşallah bu yıl kafile olarak ilk haccımızı gerçekleştirmek istiyoruz » diyor Şu an 3 Alevilik grubu olduğunu, dördüncüsünün ise oluşmakta olduğunu söyleyen Mansuroğlu bunları şöyle özetledi: yine bir başka tabela örgütü Almanya Alеvi İslam Birliği (AAİB) Genel Başkanı Alişan Hızlı, Almanуa'dan hacca gitmek istеyеn çоk sayıda Alevi оlduğunu bildiriyor.. Hızlı, Diуanet İşlеri Türk İslam Birliği'ne (DİTİB), kendіlerіne Hac kontenjanı аyrılmаsı için başvurdu.
Evet bu kurumda Türkiye’de her dönemin adamı proffesör İzzetin Doğan’ın kurduğu CEM VAKFI’na bağlı olarak çalışıyor. Amaçları ayan beyan ortada, kimisi doğrudan AKP yandaşı, Fermani Altun gibiler, kimisi Fetullahın ve Musa Serdar Çelebinin arkadaşı, İzzetin Doğan gibiler. 40 yıl bu ülkeyi yöneten Demirel açıkça İzettin’inin kendileri tarafından Alevileri düzene bağlamak için görevlendirildiğini söylüyor. Bu görevlilerden biri de Fermani Altundur. Yukarda adı geçen kurumlar da bu kişilere bağlıdır. Görevleri Alevileri Sünni İslam içinde eritmektir. Fuat Mansuroğlu yukarda açıkça söylüyor. « her müslüman hem Sünni hem Ehli Beyttir » Aleviler de İslamın özü olduğuna göre( !) herkesten daha çok Sünnidir demek istiyor. Düzenin kuklaları, yolumuzu bozmak için özel görevli düşkünler şimdi Alevilerin ne kadar daha fazla Müslüman olduğunu efendilerine anlatmanın ve onlardan aferin almanın gayreti içindeler.
Oysa tarihe baktığımızda hiç te öyle olmadığın, Alevilerin İslamın özü olmadığını gösteren binlerce olay ve belge bulabiliriz. Bir defa Aleviler bir çok etnisiteden oluşmaktadır ve dolayısıyla bir arap ailesi olan Muhammed’in ailesine doğrudan bağlı olamazlar. Düzmece sahte soy secereleri ile kendilerini bilmem kaçıncı göbekten ehli beyte bağlayanlar bu bilgi ve iletişim çağında ancak kendilerini aldatabilirler. Tarih bunun tersini söylüyor, Kızılbaş Aleviler inanç kimliklerinden dolayı Müslümanlar tarafından saldırıya maruz kalmış, kıyıma uğramıştır. Islamın özü olan bir inancın mensupları nasıl olur da tarihin her döneminde müslümanlar tarafından kıyıma uğrarlar ? Aleviler bu soruları sormaktan aciz bir toplum mudur ? elbette değil, artık Aleviler yasak perdesini araladılar, artık kimliğini haykıran bir Alevilik doğuyor bu coğrafyada, takiyesi olmayan, gizlisi saklısı olmayan bir Alevilik doğuyor. Egemenlerden korkarak yapılan gizli cemler, ayan beyan cemevlerinde yürütülmekte, semah dönülmektedir. Bu tür bizi özümüzden koparma girişimleri Aleviler arasında rağbet görmemelidir, görmeyecektir de.
En büyük Alevi katillerinden biri olan Sultan Selim, vezirleri ve uleması ile görüştüğü sırada: « Madem ki Kızılbaş serdarlarının tahrikâtı önlenip anların hakkından gelinmeye, zararları devam etmek muhakkaktır. Zira Anadolu vilayetinde olan Kızılbaşlar, Şah İsmail ile iştirak üzere olup gaibane ana iktida ve ehl ü ıyal ve mal ve menallerin yoluna feda ederler ve iktidarı olanlar birçok nezr ve hediyeler ile ziyaretine giderler ve halifeleri ile her yıl nezirler (yardım, adak MB) yollarlar.(…) Bundan akdem Padişah, Anadolu’da aram eden Kızılbaşlar’ı teftiş için hükkâm-ı memâlike (yöre yöneticilerine MB) hükümler gönderip, yedi yaşından yetmiş yaşına varınca Kızılbaş olduğu sabit olanların isimlerini deftere kayd ile kendisine gönderilmesini emretmişti. Padişahın emri üzerine tahkik ve teftiş neticesinde kırkbin kişi tevkif olunarak kimi katledilmiş ve kimisi haps olunmuştur“ (Tacü’t-tevarih, Cilt-2,s. 245. Hemen belirtelim ki, İdris-i Bidlisi, doğrudan Yavuz Selim’e ayırdığı Farsça eserinde bu sayının 50 bini aşkın olduğunu bildirmektedir.) Üstte de vurgulandığı gibi, Osmanlı Şeyhülislamları, aynı zamanda Halife de olan Osmanlı padişahlarının emir ve fermanlarına dinsel kılıflar uydurmuşlardır. Yavuz Selim’in Şeyhülislamı olan ünlü İbn-i Kemal ve Kanuni Süleyman’ın Şeyhülislamı olan ünlü Ebussuud Efendi dönemleri, bunun tipik örnekleriyle doludur. Kuşkusuz, Osmanlı ulemasının Kızılbaşlar’a ilişkin fetvaları, Yavuz döneminde verilen ve 50 bini aşkın Alevi’nin katliyle sonuçlanandan ibaret değildir. Sözgelimi Kanuni’nin ünlü Şeyhülislamı Ebussuud Efendi, „Kızılbaş tâifesinin şer’an kıtali helâl olup, katleden gâzi ve Kızılbaş tâifesinin ellerinde maktul olanlar şehid olurlar mı?“ yani „Kızılbaş topluluğundan öldürülmesi helal olanı öldüren gazi, Kızılbaş topluluğunun eliyle öldürülenler şehid olur mu?“ yolundaki bir soru karşısında şu fetvayı veriyor: „Olur, gazâ-i ekber ve şehâdet-i azîmedir“ (Evet olur, din yolunda en büyük savaştır, Tanrı yolunda büyük bir şehitliktir…“ Şeyhülislam Ebussuud Efendi, Kızılbaşlar’la ilgili diğer fetvalarında da, İbn-i Kemal ve benzeri Osmanlı ulemasının iddialarını ve suçlamalarını yineler. Osmanlı İslam yönetiminin, Kızılbaşlar’a bakışını yansıtan bu türden bir suruyu ve Ebussuud fetvasını, bugünün Türkçesiyle birlikte izleyelim: Soru- Adı geçen topluluk Şii olduğunu ileri sürer, lâilâheillâllah derken bu aşamayı gerektiren davranışlar nedir, açık-seçik, geniş bilgi verile! Işte bugün biz Alevileri kardeş gördükleri yalanlarını söyleyenlerin atalarının bize bakışlarından bir kaç örnek sunduk. Atalarının yaptıkları bu zulümlerden dolayı Alevilerden özür dilemeyen bugünün yöneticileri kardeş olduğumuza bizi ne kadar inandırabilirler ? ve yine tarihleri boyunca camiye gitmemiş, namaz kılmamış Alevileri bugün Sünni ilan edenler, Hacca götürmeye çalışanlar Alevi olabilirler mi ? Asla olamazlar, onlar içimize salınmış ajanlardır. Içimize salınmış yol bozuculardır. Tarihte de bu tipler var olmuş, ancak Aleviler her zaman bu tipleri düşkün ilan ederek aralarından uzaklaştırmışlardır. Bugün de uygulamamız gereken aynı yöntemdir. Aleviliği yok etmeye çalışan bu yol düşkünleri en hızlı bir biçimde teşhir edilerek Alevi camiası içinden sökülüp atılmalıdır. Bakın yukardaki alıntıda görüldüğü gibi bizi 73 insan topluluğununun üyesi bile saymayanlar, nasıl olurda bize hiç bir hesap vermeden bugün kardeş olduğumuza bizi inandırabilir ? Aleviler islam mıdır ? değilmidir ? içimidir, dışımıdır tartışmalarından önce bir tarihsel hesaplaşma yaşanması gerekmiyor mu ? tarihte yaşadıkları kıyımlardan kurtulmak amacıyla dönem dönem takiye yaparak fiziksel varlıklarını bugünlere kadar koruyan Aleviler, yazılı bir tarihlerinin olmaması sonucu, inançlarını nesilden nesile sözlü olarak aktarmış ve bu aktarış sırasında zamanla kopukluklar yaşandığı için takiye için savunur gibi yaptıkları düşünceler, süreç içinde gerçekmiş gibi algılanmıştır. Bizim Kerbela ile, Hüseyin ile, Ali ile bağımız bir gönül bağıdır. Haksızlığa uğramışların duygusal bağıdır. Bundan ötesi takıyedir. Üzerinde yaşadığımız coğrafyada bugünün kitaplı dinleri oluşmadan önce var olan bir inancın devamıyız. Yaratılış felsefemiz ve tanrıya bakışımız sözkonusu inançların tam tersinedir. Inancımızda insan kul olarak görülmez, insan tanrı ilişkisinden korku değil sevgi vardır. Tanrı ile insan bütünleşmesi vardır, hesap sorma mahşere bırakılmaz, bu dünyada sorulur. Bilinmezci değiliz, her şeyi sorgularız. Kitaplı dinler gibi bağnazlık yok inancımızda, zamana kendini uydurmasını bilen bir inançtır Alevilik. Bu değişimi Alevi Halk ozanlarının dizelerinde görebilirsiniz. Bundan dolayı bu dinler tarafından hep saldırılara uğradık. Bundan dolayı bizim hak yolumuz Ebusuudlar tarafından küfür yolu olarak adlandırıldı. Onun için atalarımız sohbetlerinde « Küfür imandır meclisimizde, biz küfür dergahında bulduk imanı» demişler . B iz « okunacak en büyük kitap insandır » diyenlerin evlatlarıyız. Biz « Her ne arar iser kendinde ara Mekke’de Kudüste hac da değil » diyenlerin evlatlarıyız. Gerçeğin arayıcısı olan Alevilerin, ne Kudüs’te, Ne Mekke’de, ne Bağdat’ta işi olmaz. Bizi oralara götürmek isteyenler yol bozucusu düşkünlerdir. Bize düşen o yol düşkünlerini yalnız bırakmaktır.
|