Şuanda 336 konuk çevrimiçi
BugünBugün2394
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10118
Bu ayBu ay10118
ToplamToplam10478542
Aşk'a dair... PDF Yazdır e-Posta


Aşk, tutku mudur?

Ölesiye, öldüresiye sevmek, sevilmek yada…

Beklenti mi, sabır mı, şehvet mi,,uyum mu, alışkanlık mı?

Acımak, kanmak,aldatmak,aldatılmak,bağlanmak,fedakarlık mıdır ?

Aşk, keşfetmek midir?

Nedir aşk?

Bir ağaca,bir kuşa,serçeye, yada bir papağana bile aşık olduğunuzu söyleyebilirsiniz.

Meslek aşkı,doğa aşkı,sanat ve siyaset aşkı da var elbette.

Sözünü ettiğim aşk, insana dair olanıdır. İki kişilik yani, adam ve kadın’a dair…

Günlük gazetelerde, sosyal yaşam içerisinde sıkça duyarız.‘’ sevdiği kadını öldürdükten sonra, son kurşunu da kendi beynine sıktı, intihar etti’’ yada, sevdiği kadını sokak ortasında,‘’bana yar olmayanı başkasına yar etmem dedi ve……’’ türünden haberlerle günü birlik muhatap oluruz.

Bu ve benzeri kriminal vaka’ların ortak noktası ‘’ Aşığım abi’dir’’

Aşk cahillik midir?

Kıskançlık, Elde etmek, sahiplenmek ve özelleştirmek içgüdüsü müdür?

Kendisine yar olmayanı başkasına yar etmemek için öldüren kişinin ‘’aşkı’’na ne dememiz gerekiyor?

Dikkat ediniz, ‘’sevdiği’’ için öldüren tarafın genellikle erkek olduğunu göreceksiniz.

‘’Başkasına yar etmemek’’ adına ’’ öldüren kadına rastladınız mı ?

Aşk ve sevgi iki kişilikse eğer, kadın yada erkek arasında ne fark var? Öyleyse neden hep erkek öldürür?

Erkek egemen toplum yapısının buradaki rolü nedir?

Sahiplenme güdüsü’nün ideolojik hattını belirleyen siyasal-sosyal sistemin, sevgi ve aşk gibi kavramlara da müdahale etmediği söylenebilir mi?

İlkel-komünal toplumlarda  sevgide şiddete rastlayanınız var mı?

Aşk’ın sınıfsallığı yok mu?

Sevmek ve sevilmek eyleminde ideolojik bir tavır alış sözkonusu mudur?

Sistemler arası sosyal ilişki biçimlerindeki açı farkının, aşk’ı ve sevgiyi teğet geçmesi olanaklı mıdır?

Böyle bir şey mümkün olabilir mi?

1980 öncesi dönemde, siyasallaşmanın tavan yaptığı ülkemiz’de, sosyalistlerin bu farkı fark ettikleri ve ona uygun bir duruş serğilediklerini iddia etmek ne kadar doğru?

Yaşayarak gördük. Adı geçen dönemde, sosyalist olduğunu iddia edenle, sokaktaki ortalama bir vatandaş arasında aşk’a ve sevgiye ilişkin söylem yada eylem arasında temel zıtlıklar yada benzerliklerin düzeyi neydi?

‘’Bacı-yoldaş’’ yada ‘’bayan’’ gözüyle bakılan kadın erkek ilişkisinde açı farkından söz etmek ne kadar gerçekçi idi?.

Sevmek, sevilmek yada aşk’a dair kavramlar söz konusu olduğunda, utanıp sıkılan, bu ve benzeri konuları ‘’namahrem’’ sayan genel ‘’ahlaksal’’kuralların esiri değilmiydik?

Biz eskiden, sevsek bile sevgiliyi saklar. Kimselere söz etmez, başkalarını bırak, sevdiğimizden bile gizler  söylemez, söyleyemezdik.

Eğlence yerlerine de gitmezdik. Çoğunlukla içki icmez, dans etmezdik.

Pop müzik dinlemez, Aşık İhsani’yi Madonna’ya tercih ederdik.

Insana özgü pekçok şeyi kendimize yasaklar, oto- sansür uygulardık.

Devrim’den sonraya erteledigimiz öyle çok şeyimiz var ki saymakla bitmez.

1980 öncesinin büyük kalkışma dönemi 80 sonrasının büyük yenilgisiyle kesintiye uğradı.

Birçoğumuz yurt dışına çıktık, hapislerde yattık ve bir kısmımız hala yurt dışında yaşasa da, pek çoğumuz ülke içerisindeyiz.

Evlendik çoluk cocuk sahibi olduk. Büyük bir kesimimiz evliliklerini devam ettiremedi ayrıldı,

Bülent Uluer’in güzel tabiri ile ‘’ koşarken evlenenlerimizin büyük bir bölümü, koşu yavaşladığında durdu ve evliliğini sorgulamaya başladı. “Aaaa biz evli miyiz’’ diyenlerimiz oldu.

Devrim nikahlı ‘’bacı’’larımızla yollarımızı ayırdık ve başka hayatlara bakar olduk.

Pek çoğumuz, bar ve café’lerin buğulu köşelerinde zamparalık yaparak an’lık ilişkilerin peşi sıra yelken açtık.

‘’Yaşanmamış’’ hayatlarımızın öcünü alırcasına daldan dala konmayı ilke haline getirdik.

Saygin birlikteliklerden öte, türkü barlarında, café ve benzeri mekanlarda geçmişimize saygı duyan, geçmişimizden ilham alan ve bize hayranlık duyan genç kızların( yada oğlanların) duygularını kullanır olduk.

Dün tabu olarak görüp zincire vurduğumuz duygusal yoğunluklarımızı, zincirlerini kırarak sokağa saldık.

Dünkü yanlışlarımız buğün ayağımıza dolaştı sanki. Yanlışı yanlışla telefi etmeye çalışıyoruz.

Aşk nedir peki? Sevgi nedir?

Aşk’a ve sevğiye dair söyleyeceklerimiz olmalı..

Aşk, amaç olamaz mı?.Örneğin. ulaşılması hedeflenen son nokta, dağın doruğu, sevginin yoğunlaşmış hali…

İnat, iddia, hırs ve kararlılık olmalı mıdır aşk’ta..

Olmalı elbette dersek eğer, aşk, Bir amacın gerçekleşmesi adına, inat, iddia,hırs ve kararlı uğraşların bütünü müdür?

Dağın doruğuna tırmanma arzusu dağcı aşkı

Politik karar mekanizmasında söz ve karar sahibi olma azmi siyaset aşkı,

Beynin ve bedenin aynı anda ve aynı yoğunlukta istemesiyle, özlenen sevğiliye kavuşmak, arzusu, insana özgü aşk değil midir?

Aşk, eylem midir? .

Öyleyse eğer, eylem gerçekleştiğinde aşk bitmez mi?

Everest’in doruğuna bayrak diken bir dağcı’nın tırmanma azmi kalır mı?

Politikanın en tepesinde görev almiş devlet başkanının siyasi hırsı körelmez mi?

Özlenen sevgiliye kavuşmuş bir sevgilinin duygusal yoğunluğu daha ne kadar devam edebilir?

Azalan yoğunluk yerini alışkanlığa terkederken heyecan kalır mı?

Yüz derecede kaynayan su’yu ısıtmaya devam edersen buharlaşarak tükenir.ısıtma eylemini sonlandırısan soğur. Her iki halde de suyun 100 derecede durması olası mıdır?

Aşk’ı nasıl tarif etmeli peki?

Amacın gerçekleştirilmesi için yapılan eylemliliklerin bütünü aşk’tır demek mümkün mü?

Değilse nedir peki?