Şuanda 161 konuk çevrimiçi
BugünBugün2325
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10049
Bu ayBu ay10049
ToplamToplam10478473
sitem, samimiyet ve çağrı PDF Yazdır e-Posta


 

Bu site, dört buçuk yıldır yayında.

Sol’un geneli tarafından biliniyor. Günlük ortalama tıklama sayısı 1.500 rakamının üzerindedir.

Hal böyle olunca dikkat çekmesi, siteye konan yazılar üzerinde konuşulması da kaçınılmaz oluyor.

Beğenenler olduğu kadar beğenmeyenler tarafından da okunduğu anlaşılan site yazıları hakkında yapılan değerlendirmeler bir yana, bazı konuların neden üzerine gidilmediği hususunda eleştiri de aldığımız oluyor.

Bu ve benzeri eleştiriler genellikle eski Acilci arkadaşlarımız tarafından yapılmaktadır.

Bize yönelik eleştirilerin neler olduğuna değinmeden önce bir hususun özellikle bilinmesi gerekiyor.

Bu site’de yayınlanan her yazı, önce yazarını bağlıyor.

Yazılan her konunun muhatabı öncelikle yazarın kendisidir.

Özellikle örgütsel sorunlarımıza ilişkin yazılarda, belge ve tanığı olmayan, duyumlardan hareketle hiç bir yazının bulunmuyor olması bunun en güzel örneğidir.

Sıkça duyuyoruz.  Arkadaş toplantılarında, söz örgütten açıldığında, çoğu arkadaşımız, bildiği bilmediği, tanığı olduğu olmadığı her konuda kimi iddialar ileri sürerek bazı arkadaşları töhmet altında bırakacak sözler sarfediyor.

’Sesli düşünme’’ biçiminde sürüp gidiyor bu ve benzeri sohbetler  yeni de değil, yıllardır devam ediyor.

Taktir edersiniz ki, bu site yazarları, sesli düşünme olarak belirtmeye çalıştığımız bu tür sohbetleri yazıya döküp, buraya aktararak gereksiz bir tartışmaya meydan vermek istemezler.

Şu konu,  yada, bu meselenin üzerine neden gidilmiyor? diye, sohbet toplantıları sırasında sıralanan kimi iddiaların üzere gidilmesini de bizden yada bu siteden bekliyor.

İddia sahibi yada sözü edilen konu hakkında bilgi sahibi olan arkadaşımızın, bizzat kendisinin gündeme getirmesi gerekirken, bunu yapmıyor. Neden yapılmıyor diye bizlere serzenişte bulunuyor.

Kabul edilmemesi gereken son derece haksız bir eleştiridir.

İddiası olanın öncelikle bunu kendisinin iddia etmesi gerekir. Yazar ve ilgili kişiden bilgi ister, hesap sorar yada herkesin önünde hesap sorulmasını talep eder.

Bu bir samimiyettir. Amaç bağcıyı dövmek değil de üzüm yemekse eğer, izlenmesi gereken yöntem bu olmalıdır.

İddia eden yoldaşımızın, iddialarının birinci derecede muhatabı olacak olan yoldaşın da bu iddialar karşısında elbette  söyleyecek sözü olacağından, cevap hakkını da aynı şekilde istediği biçimde,   kullanma hakkına sahiptir.

Soru soran, itham eden veya bilgilenmek isteyen ve buna karşın cevap veren, ithamlara karşı söyleyecek bir çift sözü olan ve cevap hakkının kullanımında sonra karar elbette okuyucunun olacaktır.

Kapalı kapılar ardında, arkadaş toplantılarında rastgele söylenen sözlerin yazıya dökülerek  bizler tarafından dile getirilmesini istemek, kusura bakmayın ama insafsızlıktır.

Dikkat ediniz arkadaşlar,

Bugüne kadar, Mihrac Ural’ı yazdık.

Kendi açından cevap vereyım. Altına imza attığım her yazıyı, söylediğim her sözü, satır satır  ispat etmeye hazırım.

Mihrac Ural’ın bana karşı yazdıklarına cevap yazdım. Verdiğim her cevabın gerekçelerini, delillerini ve samimiyetini de kuşkuya yer vermeyecek biçimde ispat etmeye hazırım.

Bugüne kadar, Ali Fuat Çiler hakkında yazdım.

Mehmet Yavuz hakkında yazdım. Yazdığım her bir cümlenin ispatı bendedir.

Ali Fuat Çiler konusunda, ‘’ kendisi hapiste iken, Amasya cezaevine beni ziyarete geldi’’ diye yazdım. Kimi arkadaşlar, ‘’Ali Fuat gelmedim’’ diyor. Geldiğini nasıl ispat edeceksin? diye sorabilirler. İddia ediyorum ispat etmeye hazırım. İspatı  çok basit.

İspat edemezsem eğer, herkesin önünde, Ali Fuat’tan özür diler ve bugüne kadar yazdığım tüm yazılarımı bu site’den silerim. Kendimi yalancı, sözüne güvenilmez ilan ederim.

Mehmet Yavuz’u yazmaya gerek yok. Mehmet AĞAR ile ilişkisini kendisi itiraf etti.

Mihrac Ural, Mehmet Yavuz ve Mehmet AĞAR üçlüsünü yazdım. Yazdığım her satırın delili bendedir.

Bunlar, gizli kapaklı delil falan da değil. Mihrac ve Metmet Yavuz ikilisinin yazdıkları yazıların içersindedir.

Bugüne kadar Tacettin SARI’yı yazdım.

Tacettin Sarı hakkında yanıldığımı/yanıldığımızı da yazdım.

Neden yanıldık? Gerekçelerini daha önce yazdım.

Ömer gibi, Hasan gibi,Nurettin gibi bir kaç tane ne idüğü belirsizler hakkında da yazdım.

Konuşmaya bile değmeyecek kadar ufak-tefek zevatlardır.

Tekrar edeyim.

Bunları şu nedenle yazıyorum:

Söyleyecek sözü, açılması ve üzerinde değerlendirme yapılması gereken bir sorunun olduğunu düşünen arkadaşlarımız varsa eğer, ki, olduğu söyleniyor. Doğrudan kendi isimleri ile yazıp muhataplarından cevap talep edebilirler.

Bu site bu tür konulara sonuna kadar açık.

Bilmediğimiz tanımadığımız kişi ve konular hakkında ‘’neden yazmıyorsunuz ?’’ diye serzenişte bulunmanın doğru bir davranış biçimi olmadığı kanısındayım.

Kimi arkadaşlarınız,  MİT İstanbul bölge başkanı Osman Nuri Gündeş’in anılarında bahsi geçen Cerrahpaşa olayında bahsedilen kişinin kim olduğunu (ikili konuşmalar da isim de vererek) soruyor, konunun üzerine gidilmesini istiyor.

Kimileri, 1978 operasyonları hakkında İDRİS KÖYLÜ ile ilgili sorular sorup, kimi  zaman ciddi iddialar da sıralayarak üzerine gidilmesi gerekliliğinden bahsediyor.

İdris de GK üyesi olarak yargılandı ama tahliye oldu. Nasıl, diyorlar

Başka bazı arkadaşlarımız, Ali ÇAKMAKLI’nın katledilmesi olayında, kimlerinin en az Mihrac Ural ve Ali SÖNMEZ kadar sorumlu olduğundan hareketle, adı geçen kişilerin üzerine daha fazla gidilmesini söylüyor.

Bursa operasyonunu söyleyen arkadaşlarımız da var. Sorun tam olarak aydınlanmadı, Bursa’da kaybolan altınlar var, ne oldu? diyorlar.

Kendi adıma söylüyorum. Bu konularla ilgili bildiklerimi, ispat edebileceğim kadar bildiklerimi yazdım.

Bu site yazarları da yazdılar.

İddiası olanlar, iddialarını ispat etmeye hazır olanlar varsa eğer ne duruyorsunuz?

 Yazın yayınlayalım.

Tatmin edici cevap alamaz isek, hep beraber üzerine gidelim.

Gidelim ama birlikte gidelim..

Açık bir hesaplaşmanın tarafıysanız burada da bu yapılıyor. Ama hayır, ‘’sorunu kendi aramızda konuşalım belli bir karar alalım ve aldığımız kararı devrimci kamuoyuna açıklayalım’’  diyorsanız eğer, buna da varız.

Bir kaç defa tekrarladık. Gelin konuşalım. İddia sahipleri iddialarını muhataplarının yüzüne karşı tekrar etsin, cevabını doğrudan alsın, hep beraber ortak bir karara varalım, alınacak olan karara herkes ön koşul ileri sürmeksizin uyacağını önceden ilan etsin de  dedik.

Aynı öneri geçerliliğini olduğu gibi koruyor.

Çok mu zor? Kesinlikle değil.

Dünya o kadar küçük ki, istenirse bir ay içerisinde dünyanın herhangi bir yerinde biraraya gelinebilir.

Ali Fuat mutlaka gelsin. İdris Köylü, Pire, Ali Sönmez de gelsin.

Bu çağrı bir samimiyettir. Samimiyetle cevap bekliyor.