Şuanda 379 konuk çevrimiçi
BugünBugün2412
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10136
Bu ayBu ay10136
ToplamToplam10478560
Güzel insanlar; elinize sağlık, teşekkürler... PDF Yazdır e-Posta


“Yıl 1958. Ünlü fotoğrafçı Ara GÜLER Denizli’de bir fotoğraf çekiminden Aydın yolu ile İzmir’e dönerken yolunu kaybeder. Gece vaktidir ve etrafta hiç ışık yoktur. Derken bir ışık görür. Burası GEYRE ve ışığın olduğu yerde Geyre kahvehanesidir. Yol, iz sormaya kalmadan fark eder ki kahvehanenin masaları mermer ve üzerleri işlidir. Şaşırır ve sorar. Köylüler burada bu mermerlerden çok olduğunu söylerler. Ara Usta geceyi orada geçirip, sabah erkenden elindeki bütün filmler bitinceye kadar fotoğraf çeker. İstanbul’a dönünce karta bastırıp sağa sola göstermeye başlar. Bu kartlardan biri ABD’de çalışan arkeolog Kenan ERİM’in eline geçer. İlk uçakla İstanbul’a gelip Ara Güler’i bulur. İşte AFRODİSİAS’ın öyküsü böyle başlar. Geçmişi İ.Ö. 5000’lere dayanan ve sisler arasından gün yüzüne çıkarılan Afrodisias gibi 29 yıl önce öldürülen Nebil RAHUMA’nın ölümü ardındaki gerçeklerde 10 Ekim 2008 de Antakya ya bir fotoğraf almak üzere yapılan bir yolculukla, aralanmaya başlar. Tamamen bir rastlantı sonucu oldu. Nebil’in Antakya’daki çocukluk arkadaşı ile ara sıra telefonlaşır geçmişi yâd ederiz. Yine böyle bir telefonlaşma sırasında Nebil’in acaba bir fotoğrafı var mı diye sorduğumda “buluruz” yanıtını aldım. Nebil’in bende bir fotoğrafı vardı ama 1982 yılında tutuklanmamdan sonra dayıoğlumun eşi kimi fotoğrafları kendi deyimi ile temizlemişti. İşte her şey bu fotoğraf serüveni ile başladı.”

Yukarıdaki bu paragraf, aynı zamanda Nebil RAHUMA gerçeğinin, yıllar sonra gün yüzüne çıkmasına neden olan gelişmelerin nasıl bir rastlantı sonucu başladığını anlatan bir paragraftır aslında.  Nebil RAHUMA kitabı ise bu rastlantının nihai sonucudur.

Tüm süreç içinde yaşananlar, salt bu kitabın ortaya çıkması sonucunu doğurmamıştır. Nebil RAHUMA kitabı dışında birçok ara sonucun doğmasına ve birçok konunun tartışılmasına da neden olmuştur. (örneğin; dönemin yeniden ele alınması, geçmişle hesaplaşma, sol içi şiddet, ihanetler, geniş ya da dar alanda bilinen – bilinmeyen olayların açığa çıkması, yakın tarihi kayıt altına alma vb. gibi.)  

Enginerkiner.org sitesi baştan aşağıya yaşananların arenası haline gelmiştir. Artık beni hiçbir şey şaşırtmaz diye düşünürken bir kez daha, yeniden ve yeniden bir kez daha şaşırtan şeyler olmuştur. Ben bu arenanın daha nice olay ve gelişmelere tanıklık edeceği düşüncesindeyim.

10 Ekim 2008 gecesi Antakya’ya yapılan basit bir yolculuğun böylesi gelişmeler ve sonuçlar doğurmasını düşünemezdim. Bu kitabın ortaya çıkmasında başta İbrahim ve Engin’in çabaları olmasaydı hiçbir rastlantı ya da yolculuk bu güzel sonucu doğurmazdı. Bu güzel insanlara ve emeği geçen herkese bende teşekkür etmek isterim. Herkese teşekkürler…