Şuanda 429 konuk çevrimiçi
BugünBugün2434
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10158
Bu ayBu ay10158
ToplamToplam10478582
şimdi kürt zamanıdır... PDF Yazdır e-Posta


Kürt özgürlük hareketinin silahlı savaşı yeni bir sürece girdi. Diyarbakır’da, Milyonların coşku ve sevgi seli ile kutlanan Newroz’da okunan Öcalan manifestosu yeni sürecin habercisi olmuştur.

30 küsur senedir onbinlerce can ve milyarlarca dolar maliyete rağmen inatla sürdürülmek istenen kirli savaşta beklediği sonuca ulaşamayan oligarşik yapı, sonunda, Özgürlük hareketinin lideri Abdullah Öcalan’la müzakere masasına  oturmak zorunda kalmıştır..

Öyle anlaşılıyor ki, sürecin bundan sonraki aşaması, öncesinden de zorlu geçecektir. Silahların susması, mücadelenin de susması anlamına gelmiyor. Politik mücadelenin, çoğu zaman, silahlı mücadeleden de çetin ve de zorlu geçeceği bilinmektedir.

21 Mart 2013 tarihinden başlamak üzere içerisine girilen yeni dönemin nasıl bir seyir izleyeceği tam anlamıyla bilinmiyor olsa da, özgürlük hareketinin her ne durumda olursa olsun kaybeden  taraf olmayacağından  kuşku duymamak gerekiyor.

A. Öcalan'ın ortaya koyduğu yeni dönem stratejiye göre,  özgürlük hareketinin  bundan böyle, mevcut misak-i milli sınırlarını da zorlayarak, Türkiyelilik kimliği ile, bölünerek küçülmeyi değil de, büyüyerek güçlenmenin arayışı içerisinde olacaktır.

Bu bakımdan, Yeni dönemin, eskisinden çok daha karmaşık ve bir o kadar da çok bilinmeyenli aktörlerle, mücadele / müzakere süreci içerisinde olacağını  rahatlıkla söyleyebiliriz..

Yeni dönemin gizli kodlarını doğru okumak, Bölge çapında yaşanan, yaşanması muhtemel gelişmeleri doğru kavramak, özgürlük hareketinin attığı adımları bu bağlamda değerlendirmek gerektiği kanısındayım.

Tam da bu aşamada, kimi Kürt çevreleri ve Türk ‘’sosyalist’’leri tarafından daha şimdiden,‘’mücadelenin satıldığı’na ’ilişkin sözde yorumlar yapılmaya başlandı. Bu türden değerlendirmeleri çok fazla ciddiye almamak gerekiyor. Bunların, 30 küsur senedir verilen mücadeleye nasıl baktıkları, bu mücadeleyi karalamak gözden düşürüp etkisiz kılmak adına ellerinden ne geliyorsa fazlasıyla yaptıkları hafızalardadır.. Bunların önemli bir kısmı, bugüne kadar verilen silahlı mücadelenin, Kürt halkına kan ve göz yaşından başka bir şey getirmediğini,   haklı bir davanın silahlı mücadele yöntemiyle terörize(!) edilerek  emperyal çıkarlar adına kullanıldığını  iddia ediyorlardı. Bugünde aynı şeyleri tersten söylemeye başladılar ve ‘’ silahların susturulmasıyla Kürt mücadelesinin satılmakta olduğu’’nu söylüyorlar. Sadece, bir kısım Kürt çevreleri değil, Türk devrimcilerinin bir kısım aklı evvelleri de benzer şeyler söylemeye başladılar. Oysa, sözünü ettiğimiz ‘’sosyalist’’lerin, 30 küsür senedir  mangalda kül bırakmamacasına  ‘’silahlı mücadeleyi savunur gözükmelerine karşın,  tek bir molotof dahi atmadıkları da iyi bilinmektedir. Buna rağmen, ‘’silahları susturarak Kürk halkının mücadelesi satılıyor ‘’ demelerine elbette aldırmamak gerekiyor..

Aldırmamak gerekiyor, çünkü; Önümüzdeki yeni süreç, Kürt özgürlük hareketine olduğu kadar,Türk devrimcilerine de, yeni ve bir o kadar da ağır  sorumluluk yüklüyor.

Sorumluluğun adı. Tek kelimeyle, Birlik, birlik,  ve birlikte mücadele etmektir.

Bölgemiz OrtaDoğu kaynıyor. Arap baharı olarak başlayan süreç, Suriye kapılarında iki senedir binlerce insanın kanıyla sulanıyor ve daha  ne kadar devam edecek belli değil.

Arap baharı kışa dönerken, Bahar’ın adı, birden bire ve hiç beklenmeyen bir biçimde Kürt baharına dönüverdi.

Şimdi Kürt zamanıdır...

Suriye Kürtleri bu sürecin en kritik  aşamasında, bulunuyor. Suriye’de ortaya çıkan Kürt dinamizminin çok yakın bir gelecekte İran’da da ortaya çıkmayacağını kim garanti edebilir ki?  

Erdoğan ve şürekasının, Suriye savaşının bir an önce son bulması ve Başer rejiminin derhal sonlandırılmasını istemesi biraz da bu korkunun bir sonucu olmalı.

PKK öncülüğündeki Kürt özgürlük hareketinin, Suriye ve İran Kürtleri üzerindeki etkisinin farkında olan Türk rejiminin, Bu etkinin hızla Irak Kürdistanı’nı da  etkilemekte olduğunu görmesiyle birlikte,  düne kadar ‘’bebek katili’’ diye yok saymaya çalıştığı Abdullah ÖCALAN’la masaya oturması, Kürt sorununun bir kez daha inkar edilemez bir biçimde resmiyet kazanmamasına, PKK lideri A. ÖCALAN’ı da,  Ortadoğu’nun satranç tahtasında dikkate alınması gereken bir lider konumuna getirerek yasallaştırmış oldu.

Bu aşamadan sonra, Kürt özgürlük hareketinin milyonlara öncülük eden yasal  siyasal bir güç olmadığını söylemek ciddiye alınmayacaktır.

Çatışmasızlık ortamına girilerek gerillanın ülkeyi terk etmesi yada etmemesinin bugünden itibaren fazla bir önemi de kalmamıştır. Siyasal üstünlük bundan böyle  Kürt özgürlük hareketinin eline geçmiştir.

Kuzey Kürdistan da devam eden serhıldan,Güney Kürdistan petrol rezervlerinin geleceği ve Batı Kürdistan’da ortaya çıkan yeni durum Türk rejiminin, Özgürlük hareketi karşısında insiyatifi kaybetme nedenidir.

Bir kez daha ve yeniden söylemek gerekirse, bize düşen görev. Hiç bir komplekse kapılmaksızın Kürt özgürlük hareketi ile mümkün olan en güçlü birliği ve birlikte mücadelenin kalıcı temellerini yaratmak, yeni sürece ruhuna uygun samimi güç ve eylem birlikleri kurmaktır.

Şimdi Kürt zamanıdır.

Şimdi, sadece Kürt değil, Türk zamanıdır da. Türk devrimcileri bu zamanı iyi değerlendirmek, olması gerektiği biçimde değerlendirmek, Kürt özgürlük hareketini bir kez daha yalnız bırakmadan, onun tarafından zorlanan demokratik kanalların daha da aşındırılarak genişletilme mücadelesine ortak olup, bir ve birlikte hareket etmenin zaman geçirmeksizin uygun koşullarını yaratma zamanıdır.

Şimdi Kürt zamanıdır.

Şimdi Kürt ve Türk devrimcilerinin zamanıdır.

Şimdi safları sıklaştırma zamanıdır.

Ve şimdi, Deniz’lerin Mahir’lerin ve İbrahim’lerin Ütopyalarına sahip çıkma zamanıdır.

Şimdi samimiyet zamanıdır.