Şuanda 237 konuk çevrimiçi
BugünBugün2358
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10082
Bu ayBu ay10082
ToplamToplam10478506
Suriye, Aleviler ve sol (3) PDF Yazdır e-Posta


Bundan önceki bölümü,‘’..1980 öncesi sosyalist militanlarını, ‘’Mustafa Kemal’in yada Başer Esad’ın askerleriz’’ diye bağırtabilecek kadar başarılı oldular.’’ diye bitirmiştim.

 

Devam ediyorum.

 

Türkiye yada başka bir yerde, nerede olursa olsun fark etmiyor. Egemen güçler, bölüp parçalayarak etkisizleştirip, karma karışık ederek yönetmek isterler. Bunun için, ellerindeki tüm imkanlarını sonuna kadar kullanmaktan çekinmezler. İdeolojik argümanlarının tüm versiyonları yanında,  silahlı güçlerine varıncaya kadar, yerine göre her imkanı kullanırlar.

 

Günümüz Türkiyesinde din’in, bu amaçla ve her zamankinden daha etkin bir biçimde  kullanılmak istendiğine tanık oluyoruz.

Barış, demokrasi ve özgürlük taleplerinin yükseldiği, ezilen, sömürülen, baskı altına alınan halkların, adı geçen talepler bazında kutuplaşmaya başladığı ülkemizde, Din’in, bölücü, parçalayıcı,  güçten düşürücü, karma karışık edici gerici özelliği hortlatılarak engellenmek isteniyor.

 

Yıllardır, Orta-Doğu’da sahneye konularak saptırılan temel hak ve özgürlükler uğruna mücadele, son dönemde Türkiye’de de sahneye konulmak isteniyor..

 

Bir oyun oynanıyor.

 

Bu oyuna alet olanlar var.

 

Baksanıza, ‘’Sosyalist’’ler başta olmak üzere, Aleviler, CHP, MHP ve İşçi partili ulusalcılar, Başer Esad diktatörlüğü ve Hizbullah gericiliği ile yan yana konulmak, öyle gösterilmek isteniyor.

CHP,MHP ve İşçi Partili ulusalcıların bu koalisyona bir itirazları bulunmuyor. Bulunmuyor çünkü; Böyle bir koalisyonun, ülkedeki çözüm sürecini zaafa uğratacak, Kürt halkının barış ve eşit haklar temelindeki taleplerini boğabileceğine ilişkin iştahlarını kabartıyor.

Gerçek sosyalistler  değil de, sözde sosyalist geçinen bir kısım zaaflı solcular’la birlikte, eski sosyalistler (yeni Alevici aleviler) de bu  koalisyonun içerisindedir.

 

Toplamının ortak paydası, Kürt realitesine şaşı bakmak, kürt dinamiğinin bertaraf edilerek, ‘’Kürt tehlikesi’’den kurtulma çabasıdır.

Suriye iç savaşının, din’ler ve mezhepler arası bir savaş olduğu yalanı, AKP ile birlikte, bunlar tarafından da pompalanıyor.

 

Alevilerin Esad diktatörlüğünü desteklemesi isteniyor, Aleviler Esad diktatörlüğünü desteklesinler ki, Tayyip Erdoğan’ların iştahı kabarsın. Sünni kökenli olanlar da, ‘’haklı’’olarak Müslüman Kardeşler ve onların gerici müttefiklerini desteklesin.

 

Bu bir iktidar oyunudur.

 

Alevi kökenli eski sosyalistler (Aleviciler) bu oyunun bir parçası gibi hareket ediyorlar.

 

Esad diktatörlüğünün, Bugüne kadar halka ve özellikle’de Nusayri’ler adına ne yaptığını sormuyorlar, sorgulansın istemiyorlar. Suriye iç savaşını, Nusayri’ler ve sünniler arası bir din savaşına indirgemeye çalışanlara, Esad diktatörlüğünün koltuk değnekleri  sormuyorlar.  

Suriye’de, Demokrasi ve insan haklarının dünü ve bugününden bahseden yok.

 

Suriye  Kürtlerinin  dünü,bugünü ve geleceği ile de kimse ilgilenmiyor.

 

Suriyeli Sünni ve Nusayriler arasındaki ilişki dün  nasıldı? Bugün ne hale getirildi, kim getirdi?  İlgilenmiyorlar bile.

Kışkırtma ve provokatif  kasetler savaşı ile halklar birbirlerine karşı kışkırtılarak kırdırılıyor.

Öyle ya, Banyas’ta ‘’etnik temizlik’’ yapmaya gidiyoruz diye bas bas bağıran, üstelik de bu caniliği,  solculuk, anti-emperyalistlik adına yapıyor görünmeye çalışan gericilikle, Nusayri bir askerin kalbini sökerek yiyecek kadar vahşileşmiş, insan kılıklı Hayvan’lar arasında ne fark var? diye soran da yok.

Bunları soran sorgulayan olmadığı gibi, herkes kendi cephesinin pisliklerini gizleyerek, karşı tarafın yaptığı insanlık dışı vahşeti sergilemek suretiyle, sözüm ona ‘’haklı’’lığını  kanıtlamaya çalışıyor.

Bir oyun oynanıyor ve bu oyunda,  her iki taraf da kullanılıyor. Her ki taraf da nihayetinde, Suriye’de kurulacak olan yeni  dönemin, daha şimdiden  suç ortakları oluyorlar.  

Din ve mezhep kanı ile yoğurulmuş bir iktidarın, her kim  olursa olsun demokratik olmayacağı açıktır.

Din ve mezhep kışkırtıcılığı yaparak, iktidarlarını sürdürmeye çalışanlarla, din ve mezhep tüccarlığı yapmak suretiyle iktidar olmak isteyenlerden birini diğerine tercih ederek saf tutanlar arasında hiç bir fark bulunmuyor.

Din ve inanç farklılıklarını kullanarak, halklar arası barış, demokrasi ve özgürlük taleplerini göz ardı eden, unutturmak isteyen, uluslararası güçler ve onların yerli işbirlikçileri arasında geçen bu oyunda demokrasi güçlerinin  ihç bir çıkarı bulunmuyor.

Sosyalistler,Aleviler ve Kürtler, Din ve mezhep kışkırtıcılığı yaparak iktidarlarını sürdürmek isteyen, yada iktidar olmak isteyen emek düşmanlarına pirim vermemelidirler. Bu oyuna pirim veren, sözüm ona ‘’sol’’cu, Alevici ya da sünnici bağnazları teşhir ederek oyun bozanlık yapmalıdırlar.

Halkları birbirlerine karşı kışkırtarak kırdırdıkları için suç ortaklığı yapanları kendi başlarına yapayalnız bırakarak emek ve özgürlük cephesinde saf tutmalıdırlar.

 

Bu oyunu bozmanın başka yolu yok.