Şuanda 127 konuk çevrimiçi
BugünBugün2310
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10034
Bu ayBu ay10034
ToplamToplam10478458
Taksim'in iki yüzü PDF Yazdır e-Posta


Taksim’de başlayan eylem ülke geneline yayıldı. Eylemin başlangıç nedeni, Taksim gezi parkı’nın doğal yapısını bozdurmama iken, 5. günde geldiği nokta, Hükümet’in istifasını isteyecek boyutta siyasallaşmış olmasıdır.

AKP gericiliğinin ‘’yüzde elli’’ oy oranına güvenerek, ’’ben yaptım oldu’’şımarıklığı, şu anki haliyle duvara toslamıştır.

10 yıllık iktidarları boyunca, yasama ve yürütme başta olmak üzere, yargı da dahil, toplumun tüm demokratik kurumlarına yönelik ideolojik saldırı ve tahrip ederek yeniden biçimlendirme girişimlerine duyulan öfke, son 5 gündür sokaklara taşmıştır..

Bu bir halk hareketidir.

Önceden planlanmış ve belli bir plan dahilinde yürütülen örgütlü bir kalkışma da değildir.

Ülke çapında yaygınlaşan eylemlerin en büyük handikapı da zaten örgütsüz oluşudur.

Meydanlarda atılan sloganların ortak yani,’’hükümek istifa’’ olmasına karşın, hükümetin istifa etmesi durumunda, alternatif bir iktdar aygıtının olmamasıdır.

Hal böyle olunca, bu görkemli kalkışmanın sonuç alıcı bir kararlılık göstermesi bu günkü haliyle neredeyse imkansız olmaktadır.

AKP gericiliğinin bu imkansızlığı bilmiyor olması elbette düşünülemez..

Her ne kadar köşeye sıkıştırılmış olsa da, son ana kadar direnip, ‘’kuyruğunu’’ dik tutmaya çalışacaktır.  Milyonlarca eylemciyi,‘’üç beş tane çapulcu’’ olarak tanımlama  küstahlığı da zaten bu nedenledir.

Öte taraftan; AKP iktidarı ve onun gerici politikalarına karşı sokağa dökülen halk muhalefetinin, zaman zaman attığı, ‘’birleşe birleşe büyüyeceğiz’’ sloganı var. İlk anda,  kulağa hoş gelen bu sloganı  atanlara, ‘’siz kimle birleşerek büyüyeceksiniz’’? sorusu karşısında aldığımız cevabın da, birleştirici değil bölücü olduğunu göreceksiniz.

Başta Taksim olmak üzere, pek çok şehirde başlayan eylemlere büyük oranda destek veren  ulusalcı-milliyetçiler tarafından kullanılan bu sloganın sahipleri, halkları değil Türk milletini birleştirerek, Kürt’e karşı çoğalmak gibi ırkçı bir çaba içerisindedirler.

Bunlar,‘’Bu misilleme sadece gezi parkı için değil, 2 ayyaş için, Reyhanlı için, PKK ile pazarlık için, kutlayamadığımız 19 Mayıs için, 29 Ekim için..’’sokağa çıktıklarını söylüyorlar.

Ellerinde bayraklarıyla, dillerindeki onuncu yıl marşı ve ‘’Mustafa Kemal’in askerleriyiz’’sloganları ile meydanlara çıkanların demokrasi mücadelesi verdikleri elbette söylenemez.

Başta Taksim olmak üzere, pek çok şehirde başlayan eylemlere büyük oranda destek veren  ulusalcı-milliyetcilerin asıl amacı, demokrasi ve özgürlükler uğruna mücadele olmaktan öte, Kürtler’le  başlayan müzakere sürecine duydukları tepkidir.  

Ulusalcı-Milliyetcilerin, ‘’milli merkez’’adı altında yürüttükleri Kürt karşıtı, ırkçı-şöven propagandalarının dışa vurumudur.

Bunlar, Demokratik hak ve özgürlükleri için ayağa kalkmış bir halk potansiyelini, çözüm sürecinin önünü tıkayıcı bir manivela olarak kullanma gayreti içerisindedirler.

Sosyalistler başta olmak üzere, devrimci demokratik güçlerin mümkün olduğunca eylem içerisinde aktif görevler üstlenerek, gericiliğe olduğu kadar, milliyetçi-şovenistlere de meydanı bırakmamaları gerekiyor..

Bunlar, ‘’AKP faşizmi’’, ‘’Hükümet istifa’’ sloganları atmalarına rağmen, AKP parti binalarından daha fazla, BDP’nin  lokalleri koruma altında tutuluyor.

’Birleşe birleşe büyümek’’ isteyenlerin gizli-açık ajandalarında 25 milyon Kürt olmazken, AKP faşizminden bahsedenler, AKP milletvekillerine de çağrı yaparak,’’ yurtsever AKP’li milletvekillerinin ‘’vicdan’’larından söz ediyorlar. ..

Unutulmaması gereken asıl gerçek, Bundan böyle her an ortaya çıkması mümkün olan kendiliğindenci halk hareketlerini, mümkün olan en sağlıklı hedeflere doğru yönlendirebilecek kurumları yaratmak, kurumsallaşmayı kalıcılaştırmaktır.

Demokrasi ve özgürlükler uğruna mücadele, demokrasiye ve özgürlüğe en fazla ihtiyacı olan güçlerle birleşerek verilir.

Bütün bu nedenlerde dolayı, Taksim’in ön yüzü aydınlık, arkaya yüzü koyu karanlıktır. Karanlığın aydınlanması, örgütlü güç birliğinin artmasıyla mümkün olacaktır.