Taksim gezi parkı ekseninde başlayan direniş devam ediyor.

Korku duvarını aşan insanlık onuru direnmeye devam ediyor. Sokak sokak, mahalle mahalle ve bulabildiği park ve bahçelerde köşe bucak direniyor, geleceğini tartışıyor. Her yer Taksim, her yer direniş ruhu ülke sathına ayakta.

Bu bir isyandır.

’’Yetti gari, devlet büyüklerimiz bize de baksın bari’’ diye sızlanmanın kurtuluş olmadığının farkına varan sessiz çoğunluğun isyanıdır bu.

İşbirlikçi AKP iktidarının, yalan ve demagojik yöntemlerde gözden düşürme, gözdağı ve tehditlerle sindirip, susturma çabası boşunadır.

Yandaş basın’ın görmezden gelerek gizlemeye çalışma sahtekarlığı da tutmadı, tutmayacak.

Taksim öncesi, Taksim sonrası Türkiye’si  29 Mayıs’tan itibaren aynı adla anılmayacaktır. Bu kesin.

Asıl sorun bundan sonrasıdır.

Ulusalcı-milliyetçi, sözüm ona anti-emperyalist geçinen Ergenekon generalleri bile, bu direnişten nemalanmak, direnişe sahip çıkarak, onun özgürlükçü ruhunu karartmaya çalışıyorlar.

Baksanıza, Silivri’nin özgürlük ve bağımsızlık düşmanı eski Amerikancı generalleri bile halk direnişin selamlıyorlar(!).

Güler misin, ağlar mısın?

Devrimci dalganın en büyük dalgakıranı, 12 Eylül faşizminin uygulayıcıları bunlar değil miydi?

Bunlar ne zamandan beri halk hareketini, demokratik bir eylem olarak görüp selamlama ihtiyacı duyar oldular.

Unutuldu sanıyorlar.

Unutulduklarını zannediyorlar.

Yaptıklarının belleklerden silindiğini, on binlerce devrimci demokratı insanlık dışı işkencelerle sindirerek korku çemberi içerisinde bu güne kadar kendilerinin hapsettiğini  bilmediğimizi  sanıyorlar.

Onlar, bugünkü AKP diktasını kimlerin yarattığını unuttuğumuzu düşünüyorlar.

Taşları bağlayarak köpekleri üzerimize salanlar,bugün kalkmış, özgürlüklerden,hak ve hukuktan bahsediyorlar.

Utanmıyorlar...

Hasdal’a ne demeli?

Hasdal’ın generalleri de ‘’açlık grevi’’ yapıyormuş(!).

''Kişisel hiç bir beklentileri yokmuş

Yüce Türk milletine hukuksuzluğu göstereceklermiş.''

Bak sen hele...

Yapsınlar bakalım.

12 Eylül zulmünün şanlı-şeref’li komutanları.’’sıra bizde’’diyen,  sizler değil miydiniz,’’kuş sevenler derneği’’ni bile anarşist yuvası(!) diye kapatan, kapısına kilit vuran. Üç kişiyi bir arada görünce tutuklama emri verenler sizler değil miydiniz?

Bugün şikayet ettiğiniz ve demokratik bulmadığınız Erdoğan-Gül diktasını, Amerikan’ın yeşil kuşak projesine yol vermek için el bebek gül bebek bugünlere getiren kim(ler)di?

Siz kimi kandırıyorsunuz?

Açlık grevi(!) yapıyorlarmış..

Yapsınlar bakalım. 

Açlık grevlerinde öldürdükleri devrimci yoldaşlarımızı unutmuş olmalılar.

Siz değil miydiniz, Metris’te Mamak’ta Diyarbakır’da açlık grevlerinde hücre hücre ölen yoldaşlarımızın karşısına geçerek, kuzu eti kızartıp, kokusunu mazgal deliklerinde koğuşlara savurarak kahkaha atanlar.

Hangi yüzle açlık grevi yapacaksınız?

Zindanlarda, bedenleriyle direnen devrimcilerin halsiz takatsiz kalmalarını fırsat bilerek, üzerlerine çullanarak ‘’besmele’’ çektirmeye zorlayan, ‘’hazır ol’da dur, tekmil ver, yemek duası oku’’ diye günler haftalar aylar değil, yıllarca işkence ederek devrimcileri sakat bırakanlar sizler değil miydiniz.

Utanmadan kalkmış, daha dün siyaseti yasakladığınız geçlerin yükselen muhalefetine destek  olduğunuzu söylüyorsunuz.

Bu ülke, bu ülkenin Kürt ve Türk devrimcileri sizi tanıyor.

Ne zalim komutanlardınız siz....

Dün besleyip kucağınızda büyüterek bu ülkenin başına geçirdiğiniz fes, ayağına giydirdiğiniz çarık ve eline verdiğiniz tespih’ten rahatsız olduğunuzu söylüyorsunuz.

Tövbe etmeden, özür dilemeden hemde...

Aşağıda, Açlıktan öldürdüğünüz devrimci diremişçilerin isimlerine bakın.

Bakın da utanın, sizde utanacak yüz varsa eğer....

Kemal Pir

M.hayrı Durmuş

Akif Yılmaz

Ali Çiçek

Cemal Arat

Orhan Keskin

Abdullah Meral

Haydar Başbağ

M. Fatih Öktülmüş

Hasan Telci

Mehmet Emin Yavuz

Aygün Ugur

A.Berdan Kerimgiller

İlginç Özkeskin

Hüseyin Demircioğlu

Ali Ayata

Müjdat Yanat

A.İdil Erkman

Tahsin Yılmaz

Yemliha Kaya

Hicab Küçük

Osman Akgün

Hayati Can