Şuanda 424 konuk çevrimiçi
BugünBugün2431
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10155
Bu ayBu ay10155
ToplamToplam10478579
Facebook "kahramanları"mız PDF Yazdır e-Posta


Sosyal Medyanın yaygınlaşması ile birlikte, normal yaşamlarında esamesi okunmayanlar, Facebook  ve benzeri araçlar sayesinde oturduğu yerden, hoca, lider, usta vb. oluveriyor.  Oysa normal yaşamlarında bu tiplerin  hiç bir kıymeti harbiyesi bulunmamaktadır.  Sosyal medyanın yaygınlaşması ile birlikte bir yandan tek tek bireyler görüş ve eleştirilerini dile getiriyorlar, bu elbette önemli bir gelişmedir ve resmi medyanın gizlediği bir çok olay bu sayede kamuya mal olmuştur.

Ancak diğer taraftan da, bireyler ve gruplar hakkında istenildiği anda büyük karalama kampanyaları da bu ağ üzerinden yürütülmektedir.  Hiçbir olayla ilgisi olmayan birisi hakkında dedikodu haberi hiçbir araştırma yapılmadan hızla yayılabilmektedir. İşte sözünü ettiğimiz Facebook “Kahramanları” da bu sayede ortaya çıktılar. Her gördüğü haberin, makalenin, fotoğrafın üstüne hiçbir ön araştırma yapmadan balıklama dalıp yayıyorlar. Gerçek ortaya çıkana kadar zaten bunlar “kahraman” olmuştur.

Hayatlarında hiç görmedikleri, hakkında hiçbir şey bilmedikleri önemli şahsiyetler hakkında ortaya atılan sahte karalama kampanyalarına alet oluyorlar. Bilmedikleri her konuda fikir belirtiyor, yorum yapıyorlar.  Çalıntı yazılarla, bazen tek tek cümlelerle kendilerini Hoca, Usta yapıveriyorlar. Oysa birçoğu hayatlarında bir elin parmak sayısı kadar kitap okumamıştır. Yine hayatlarında dillerinden düşürmedikleri devrim sözcüğünün ne anlama geldiğini dahi bilmezler. Devrim nedir? Sosyalizm nedir? Marksizm nedir? Diye sorsanız hiç birine cevabı olmayan bu şahıslar yorumlarında mangalda kül bırakmıyorlar.

Bunların laf cambazlığına aldanan birçok insan ise bunların sözlerine beğeni yaparak, bu şahısları bir şey olduklarına inandırarak aslında onlara kötülük yapıyor. Çünkü bu tiplerin asıl sorunları birey olamamaktır. Sosyal medya sayesinde belirli bir hayran kitlesi yakalayınca ne oldum delisi oluyorlar. Ve artık tut tutabilirsen bu tipleri. Her konuda görüşleri vardır. Oysa bu şahısları bir de günlük hayatlarında tanısanız çok şaşırırsınız. Büyük çoğunluğunun günlük ekonomik geçim dışında bir dertleri yoktur. Nasıl bir yol bulurum da, biraz daha fazla para kazanırım diye dört dönerler.  Çok bahsettikleri dayanışma, yardımlaşma bunlar için hep bana rap bana anlamı taşır. Karşılıklı sevgi ve saygı yerini, hep beni sevin, hep bana saygı duyuna dönüşmüştür bu birey olamamış bireyci tiplerde.

Akşam internetin başına geçince de sanki gündüzki adam kendisi değilmiş gibi, birdenbire devrimci, sosyalist, komünist olurlar. Etrafınıza bakın bu tiplerin ne kadar fazla olduğunu göreceksiniz. Bir eski yoldaşım bir sözüme yorum yapıyor. “Siz yurtdışına kaçan devrimcilerin kafası boş....”  ben de cevap verdim, evet ben bir kaçkınım, ama hiç olmazsa kaçtığımdan bu yana devrim ve sosyalizm için bulunduğum alanda her türlü eylemliliğin içinde yer alıyorum. Örgütlü bir yaşamım oldu. Olanaklarım ölçüsünde birçok örgüt ve bireye yardım ettim. Behey ülkesinde kalarak büyük devrimci olduğunu sanan büyük erkek, peki sen hayatının hangi döneminde devrimciydin? Belki tanımayanları inandırabilirsin ama tanıyanlar biliyor. Bazı ilişkiler sayesinde içine tesadüfen girdiğin bir örgüt adına katıldığın bir iki eylem sonrası hapse düştün ve acılı bir bedel ödedin. Buna kabul diyorum. Ancak çıktıktan sonra hangi örgütlenme içindesin? Bugün nerede duruyorsun? Önemli olan budur. Arasıra meyve veren ağaçları taşlayarak devrimci mücadele saflarında  bir yer edinemezsiniz. Kendiniz bir şey yapın ki, bana ve benim gibilerine kaçkın deme hakkı kazanasınız. Oysa bizi tanıyanlar biliyor ki, ödediğimiz bedeller en az siz “kaçkın olmayan”larınki kadardır.

Birkaç örnek daha vereyim. Yaptığı bir paylaşımdan sonra yorum yaparak eleştirdiğim değerli bir yoldaşım, bana doğrudan söz söylememek için, bir cümle yazmış ve paylaşmış. Paylaşımın  içeriği şöyle  “bir iki makale yazarak kendilerini bir şey sananlar var” . bu bir acizliğin ifadesinden başka bir şey değildir. Alevi felsefesinde bir deyim var “Ben bildiğim konunun Arifiyim, bilmediğim konunun ise öğrencisi”  ben bu felsefe ile yetiştim. Kendisine devrimciyim diyen, ilericiyim, insanlığın kurtuluşunu savunuyorum diyen herkesten de bu tutumu beklerim.

Öğrenmek, öğrenmeye çalışmak bir erdemdir. Öğrenmenin yeri, zamanı ve yaşı yoktur. Yaşları 60”a dayanmış yoldaşlarımızın da olaylara böyle bakması lazım. Birkaç söz ile, birkaç paylaşım ile, seni pohpohlayanlara inanarak ne oldum delisi olursak, insanlar gerçek yaşamda bizlere kıçlarıyla gülerler. İçine girdiğiniz bu sanal dünyanın atmosferi bedeninizi sararsa, normal gündelik yaşama adapte olmanız da zorlaşır. Bizim Facebook “kahramanları”mızın içine düştüğü durum tamı tamına budur.

Yine bazı arkadaşlarımız var, bir bakıyorsun senin bir anlayış hakkında yazdığını beğenmiş, bir bakıyorsun tam senin karşıtın bir görüşü beğenmiş, o zaman anlıyorsun ki, bu şahıs aslında yazılanları beğenmiyor, beğenerek birilerine şirin görünmeye çalışıyor. Bu kendine güvenmeyen, birey olmayı becerememiş insanların tutumudur.

Sosyal medya bir yanda egemenlerin güdümündeki medyanın gizlediği haber ve olayları yayarak önemli bir hizmet görürken, bir yandan da asparagas haber ve görüntülerin yayılmasını önleyemediği için büyük bir bilgi kirliliğine de alet olmaktadır.  Teknolojinin bize sunduğu olanaklar kullanılarak, hiçbir suçu olmayan birçok insan afaroz edilebilmektedir. Örneğin siyasal yaşamda sivrilen, duruşu ve söylemi ile öne çıkan birileri, geçmişte bu kişi ile kişisel hesaplaşması olan marjinal bir çevre tarafından  “kirli çamaşırları” ortaya serilerek yıpratılmaya çalışılıyor. Bilgi yoksunu bizim facebook kahramanlarımız da bu çevrelerin ilgi çeken asparagas haberlerini yayarak, bir bireyin yıpratılmasına kolaylıkla alet oluyorlar. Bu durumu görüp kendilerini hatalarından dönmeye çalışanları ise hemen suçlayarak, “hocalıklarına, ustalıklarına, siyaset adamlıklarına, şairliklerine” helal gelmesini önlemiş oluyorlar.

Birilerinin kendilerine hoca demesi onları en mutlu eden şeydir. Oysa insanlar yaşlarımıza, geçmişimize saygı duyarak Hocam ve benzeri sıfatlandırmalarda  bulunuyorlar. Bize düşen bu insanların bizden bekledikleri konusunda onları hayal kırıklıklarına uğratmamaktır. Yani gerçekten Hoca olmaktır. Sahte kahramanlık edebiyatının ömrü uzun olmaz, bizi herkes takip ediyor, tanıyanlar da, bizi çocukluğumuzdan beri izleyenler de takip ediyor. Artık bilip bilmediğimiz her konuda atmasyon yaparak kimseyi kandıramayız. Belki bizleri tanımayanlar üzerinde etkili oluruz ama, tanıyanlar çıkar ortaya ve bize kim olduğumuzu hemen hatırlatır. Hem Sosyal Medya aracılığıyla tanıştığım arkadaşlarıma, hem de gerçek yaşamdaki arkadaş ve yoldaşlarıma tavsiyem şu:  sevgili arkadaşlarım her yer ve zamanda hep olduğumuz gibi görünelim, bildiğimizin arifi, bilmediğimiz konunun öğrencisi olalım. Bu tutum kazandırıcıdır.