Engin Erkiner
![]() |
|
Ulusal semboller ve hayvanlar | |
Diğer Yazıları |
En yeni yazılar
![]() | Bugün | 3648 |
![]() | Dün | 6244 |
![]() | Bu hafta | 17616 |
![]() | Bu ay | 17616 |
![]() | Toplam | 10486040 |
Konuk Yazılar
![]() |
|
Sürgünde mücadeleci kadın olmak | |
Bütün Yazılar |
AYDINLARI KORKAK OLAN ÜLKENİN... |
![]() |
![]() |
![]() |
ZALİMLERİ CÜRETKAR OLUR... Ortaçağ karanlığında toplumsal hayat tarzının din ve tanrı merkezli düzenlendiği biliniyor. Tanrı adına yönetim tekelini elinde bulunduran kilise egemenliği,18. yy içerisinde, bilgi ve akla dayalı aydınlanmacı modern toplum kuramı tarafından galebe çalınarak sonlandırıldı. 18.yy aydınlanmacı felsefe kuramcılarının bu mücadeledeki önemini belirtmeye bile gerek yok. Gericilikle çağdaşlık arasındaki mücadele 200 yıldan da önce ete-kemiğe bürünerek, 1789 Fransız devrimi ile taçlandırıldı. Aradan geçen bunca zamana karşın, tarihsel devinimi geriye, çağdaş yaşamın sınırlarını daraltarak tersine çevirme gayretleri bitmiş değil. Mücadele, özellikle geri bıraktırılmış müslüman coğrafyada artan oranda devam ediyor. Ülkemizdeki gericiliğin, diğerlerine oranla belli farklılıkları olsa bile, son on yıldır ciddi mesafe katettiği de çok açık. Siyasal –sosyal ve kültürel dokularımızın gün geçtikçe aşındırılmakta olduğunu bilmeyenimiz kalmadı. ‘’Ben Şeriatçıyım, her müslüman şeriatçıdır’’ diyen bir başbakanın Laik’lik le ciddi bir sorunu olduğunu söylemeye elbette gerek yok. İnsanı, insan olduğu için sevdiğini söylemiyor. ‘’ .......yaradandan dolayı seviyorum’’ diyor. Din ve tanrı kavramlarına vurgu yaparak sinsice mesajlar veriyor. Çagdaş yaşamın evrensel normlarına saldırıyor. Bunların içini boşaltmak, gözden düşürterek itibarsızlaştırmak adına her imkanı kullanmaktan çekinmiyor. Kızlı-erkekli sosyal ilişkileri yadsınarak ortaçağ karanlığının ahlak kurallarına duyduğu özleme göndermeler yapıyor. Kadın erkek eşitliğinden hoşlanmıyor. 12 yaşında bir kız çocuğunun, 60 yaşında bir adamla evlendirilmesini sakıncasız bulan,’’caiz’’ gören sapıklara,’’beraber yürüdük biz bu yollarda’’ diyebiliyor. Okullardaki kız ve erkek öğrencilerin aynı sınıfları paylaşmasını, aynı merdiveni kullanmasını ahlaki (!) bulmayanlarla beraber ‘’Laik’’ bir cumhuriyeti yönetiyor. Kocasına ikinci bir eş olarak arkadaşını önerecek kadar beyinsel özürlülerle, ‘’beraber ıslandık biz bu yağmurda’’ diyebilecek kadar ahlaki(!)olabiliyor. Bireyin özgür yaşam hakkını gasp etmeye yelteniyor. Bir taraftan, herkesin özgürce yaşam hakkını savunduğunu söylerken, öbür yandan, en masum protesto ve itirazları polis gücünü kullanarak vahşice bastırmalara göz kırpıyor. , Meydanlara çıkıp ‘’kraldan daha fazla kralcı ‘’ olabiliyor. Yalan söylüyor, çarpıtıyor, aklınca belleklerin silindiğini sanarak boş boğazlık yapmaktan hiç bir sakınca görmüyor. Bir yandan bol bol çözüm süreci şaklabanlığı ile halkı oyalarken, öte yandan, Kürdü kürde kırdırmanın hesaplarını yapıyor. Kuzey Kürdistan’da yeni ‘’hamidiye alayları’’ bulamayacağını anlamış olmalı ki, devşirmelerden ‘’çağdaş hamidiye alayları’’ yaratma arayışlarına giriyor. Ölüler konuşmazlar, biliyor. Ölü seviciliği yapıyor. ‘’ ah ahhh Ahmet Kaya ölmeseydi o da aramızda olurdu’’ diye iki gözü iki çeşme ağlayarak duygu sömürüsü yapıyor. Aziz Nesin’i epeyce bellediği anlaşılıyor. İktidarını sürdürebilmek için, % 40 ları % 60’lara çıkartmanın hesabı içerisindedir. Her 10 yılda bir darbelerle tasfiye edilen, zindanlara atılan sosyalist aydınlanmacıların yerlerine devşirilen, ne idüğü belirsiz yeni yetme ‘’aydın’’larla uyguladığı’’entellektüel şiddet’’ in dozunu arttırdıkça ‘’ utanıyorum, bu kadarı da olmaz ki..’’diyen eski şakşakçılarını bile dikkate almıyor. Yeterinden de fazla yalakaları olduğuna güveniyor. Attığı her adıma, söylediği her söze, sarf ettiği tüm palavralarına, ‘’...Tarihi adım, tarihi söz, tarihi buluşma’’ vb. diye halka arz edecek, sarıklı bilim adamları, örümcek beyinli basın mensupları var. ‘’Ben yaptım oldu’’ demiyor elbette. Her yaptığına ‘’oldu’’diye methiyeler düzen satılık kalemleri, cahil türkücüleri, ‘’uzman’’ yorumcuları var. Türkiye hızlı bir şekilde ve ‘’emin adımlar’’la gericiliğin, çağ dışılığın kucağına sürükleniyor. Bugünkü muhalefet partilerinin bu gidişe dur diyebilecek mecalleri de bulunmuyor. Onlar, ‘’Atatürk posterleri, Atatürklü bayrak , Atatürk ‘’imzalı’’ su bardakları satmakla meşguller. HDP, tam da böyle bir ortamda siyaset sahnesine çıktı. HDP’nin kurulduğu günden başlamak üzere yoğun ilgi ve eleştirilerin muhatabı olması, bu bakımdan dikkat çekicidir. HDP, söylemlerini kitlesel katılımlarla meydanlara taşıyabilirse eğer, gericiliğin alternatifi olmaması için hiçbir engelin olmadığı kanaatindeyim. HDP’nin var oluş felsefesi, Türkiye’nin aydınlık insanlarının ‘’ütopyaları’’ ile çelişmiyor tam tersine, tamı tamına çakışıyor. Özgürlükçü Kürt kürt hareketinin talepleri, kendisine sosyalist,devrimci ,demokrat sıfatı yakıştıran herkesin talebidir. En başta HDP’nin talebidir. Sosyalistler, devrimciler, emekçiler, bilim,sanat ve kültür adamları, samimi sosyal-demokratlar’da dahil, toplumun büyük çoğunlugunun talebidir. Yaklaşan yerel seçimler, ve hemen ardında gelecek olan genel seçimlere ilişkin alınacak tavır bu anlamıyla son derece önemli bir sınav olacaktır. HDP ve BDP’nin bu süreci en iyi bir şekilde kullanması durumunda siyasetin çehresi değişebilir. Unutmamak gerekiyor. ’’ Aydınları korkak olan ülkenin zalimleri cüretkar olur’’
|