Şuanda 47 konuk çevrimiçi
BugünBugün989
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8713
Bu ayBu ay8713
ToplamToplam10477137
İslam'da rüşvet Tanrı buyruğu mu? PDF Yazdır e-Posta


TC anayasası ‘’laik bir cumhuriyet’’ olduğumuzu söylüyor.

Fransızca’da Laicime(laisizm) olarak dilimize çevrilerek anayasamıza aktarılan kelimenin en yalın anlamı,   din-devlet  ilişkisinin birbirine karıştırılmaması, devlet yönetiminde herhangi bir dinin referans alınmamasıdır.

Kitaplarda böyle yazıyor.Okullarda böyle okutuluyor. Hukukçular buna göre yemin ediyor. Parlamenterler, yasama görevlerine başlamadan önce ‘’ Hukukun üstünlüğüne bağlı kalacagıma….laik anayasal düzeni koruyacağıma, namusun ve şerefim üzerine yemin ederim’’ diyorlar.

Doğrumu söylüyorlar ?

Namus ve şeref sözlerine bağlı kalıyorlar mı?

Kalmayanların çoğunlukta olduğu biliniyor. Haklarında herhangi bir müeyyide uygulanıyor mu ?

‘’Hukukun üstünlüğü’’ gibi kavramları dillerinden düşürmeyen anayasal kurumlar, ‘’namus ve şeref’’ sözü vererek görev üstlenenlerin verdikleri sözlere uygun hareket edip etmeyenlerin  takipçisi olabiliyor mu ?

Laik bir cumhuriyetin, ‘’Ben Recep Tayyip Erdoğan olarak müslümanım, laik değilim’’ diyen bir başbakan tarafından yönetilmekte olduğuna dikkatinizi çekerim.

Sadece bu kadarıyla kalsa iyi. Laik olduğu söylenen bir ülke, laik olmadığını söyleyen bir başbakan ve ‘’laikliğe aykırı fikirlerin odagı oldugu’’ en yüksek yargı organı (anayasa mahkemesi)tarafından hükme baglanmış bir parti tarafından yönetiliyor.

‘’Vatan haini’’ Nazım Hikmet ne güzel söylüyor.

‘’…söz yalan söylüyorsa,

Ses yalan söylüyorsa,

Ellerinizden ve ellerinizden başka her şey

Herkes yalan söylüyorsa

Elleriniz balçık gibi itaatli

Elleriniz karanlık gibi kör,

Elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun,

Elleriniz isyan etmesin diyedir.

…….

Bu ölümlü,bu yaşanası dünyada

Bu bezirgan saltanatı,bu zulüm bitmesin diyedir.’’ Diyor.

Nazım Hikmet Ran, yalanlarla büyütülenleri uyardığı için ‘’vatan haini’’ ilan ediliyor.

Nazım Hikmet ‘’vatan haini’’ olmaya devam ederken, onlar da yalanlarına devam ediyor hala.

Evet, dün de yalan söylüyorlardı, bugün de söylüyorlar. Yalan söylemeye devam ediyorlar…

Yalan ve sahte söylemlerle avutularak büyütülen bir toplumun bireyleriyiz.

Gelenek görenek ve genel ahlak anlayışımız böyle bir toplumsal yapı içerisinde şekilleniyor.

Birey içerisinde yaşadığı toplumun düşün ve eylemlerinden etkilenerek kişilik kazanıyor yada kişiliksizleşiyor.

’Gemisini kurtarana kaptan, kendisine değmeyen yılana bin yaşa’’ dememiz öğretildi. ‘’ bal tutanın parmağını yalaması’’kadar doğal ne olabilir ki denildi. Su başlarını tutanların her türlü hırsızlık, yolsuzluk ve sahtekarlık yapması bu nedenle doğal karşılanır oldu.

Namus ve namussuzluk, ahlak ve ahlaksızlık gibi kavramların içleri boşaltılarak karmakarışık edildi. Anlamsızlaştırıldı.

Günümüz Türkiyesinde yaşanan baş döndürücü gelişmeler, rüşvet ve yolsuzluk skandalları  bu nedenle doğal karşılanır oldu.

Böyle büyütüldük çünkü,Tepkisiz, edilgen bireyler olmamız istendi.

Böyle büyütenler tarafından yönetiliyoruz.

Böyle büyümek istemeyenlerimiz hapislere atıldı. Sürgünlere gönderildi. İşkencelerden geçirildi, okullarından kovuldu, işlerinden edildi, idam sehpalarında katledildi, dağlarda kurşunlandı.

Sonuç… ?

Sonuç, Benjamin Franklin’in dediği gibi,’’ Nehirlerde ve devlet yönetiminde, hafif olan şeyler üstte yüzer’oldu.

Üstte yüzen hafif şeyler için çok fazla örnek vermek mümkün.

Kayseri milletvekili  TBMM Anayasa komisyonu başkanı Burhan Kuzu örnek olsun.

Enver Aysever’in programına konuk ediliyor.

E.Aysever soruyor : ‘’ "Neden solcular genelde siyasi suçlardan içeri giriyor da sağcılar hırsızlıktan giriyor?" sorusuna. Burhan Kuzu, ‘’ kuzu kuzu’’ itiraf niteliğinde cevap veriyor."Sol iktidara az geldiği için az yolsuzluk yapıyor" diyor.

Devlet yönetiminde üstte yüzen hafif şey Burhan Kuzu’lar böyle büyüdüler. Referanslarının, Kur’an-ı kerim adlı ‘’kutsal kitap’’ olduğunu söylüyorlar.

Doğru söylüyorlar. Referans aldıkları Kur’an, A’raf suresi :31’de aynen şöyle buyuruyor.

‘’Yiyiniz,içiniz fakat israf etmeyiniz’’.

Yiyip içerek zıkkımlandıklarını biliyorduk ama, israf ettiklerini de düşünüyorduk. Yanılmışız. İsraf etmiyorlarmış. Yiyip içtikten sonra kalanları da ayakkabı kutularına istif ediyorlarmış.