Şuanda 209 konuk çevrimiçi
BugünBugün1064
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8788
Bu ayBu ay8788
ToplamToplam10477212
Kime inanacağız? PDF Yazdır e-Posta


12 Eylül 1980 sonrası  darbe yıllarıydı. Sultanahmet cezaevinde Yalçın Küçük’le aynı koğuşta kalıyordum. Kendisinden dinledim.

Yalçın hoca, 1978 - 79 yılları arasında    Doğu Berlin’e gidiyor.  Dönemin Türkiye Komünist Partisi (TKP) merkez komite üyelerinden biriyle ( ismini hatırlamıyorum) karşılaşıyor. Önceden tanışıyor olmalılar ki, hoca karşılaştığı kişiye gerçek ismiyle hitap ediyor. Malum şahıs, hoca’nın kulağına eğiliyor ve ‘’gerçek ismimi kullanma’’ diyor ve Parti adını  söylüyor.  Gerçek hayatta tek ayağı aksayan (topal)  kişinin, parti  kod adında, soyadının ‘’ Sağlam’’olduğunu öğreniyor.

Yalçın Küçük bu olayı bana anlattıktan sonra ‘’bunun adına   Aşağılık kompleksi denir’’  demişti.  

Haklıydı.  Az gelişmiş, gelişmekte olan toplumlarda ortaya çıkan az gelişmiş insan psikolojisinin dışa vurumu tamda böyle bir şey olmalı.

 

Bir başka anlatımla, kompleksli kişiliklerde aşağılık duygusunun çıplak gözle görülebilme halidir de diyebilirsiniz..

 

Sadece kişilerde değil, sosyal katman ve kurumsal yapılarda da bu böyledir.

Aşırı abartma, olduğundan farklı gözükme yada gösterme, bir şeylerin üstünü kapatma çabasıdır.

 

Özellikle son birkaç aydan bu yana, ülkede yaşanan gelişmeler bu anlamıyla son derece öğretici olmuştur.

 

Adını ‘’Ak’’ olarak tanıtan bir siyasal partinin, Ak değil, ‘’ kapkara’’ olduğunu gördük. 

 

Adı ‘’Aydınlık’’ olan bir gazetenin  gerçekte ise ’’karanlık’’ olduğu bir kez daha belgelendi.

 

‘’Gücü özgürlüğündedir’’ diyebilen bir  ‘’medya’’ kuruluşunun özgür olması şöyle dursun, siyasal iktidarın elinde oyuncak  olduğu ortaya çıktı.

 

Her yazdığı yazının son cümlesini  ‘’Ne zaman adam oluruz?’’ diye bitiren  çok bilmiş bir ‘’gazete’’ genel yayın müdürünün, ‘’adam’’  olmasını bir yana bırakın tam bir saray soytarısı olduğu ortaya dökülen telefon konuşmalarıyla ispatlandı. 

 

 ‘’İleri demokrasiye geçiyoruz, özgürlük sınırlarını genişletiyoruz’’ diye meydanlarda bas bas bağıran bir başbakanımız var. Hemen her gün çarşaf çarşaf ses kayıtları yayınlanıyor. Ortaya çıkan ses kayıtlarından öğreniyoruz ki, adı başbakan olan bu zat, kimi iş adamlarıyla ‘’abi’’ diye konuşuyor ve ABD’ de eğitim gören kızı için para talep ediyor. Oğluna para topluyor, bedava villalar alıyor, rüşvet yiyor, hırsızlık yapıyor 80 milyonluk bir ülke’nin başbakanı, kızı adına para istediği iş adamı karşısında kelimenin gerçek anlamıyla zavallılaşıyor.

 

Meydanlarda yüksek perdeden konuşurken mangalda kül bırakmayan  siyaset cambazının, gerçek kimliklerini öğrendikçe insanın midesi ağzına geliyor.

 

17 Aralık’da patlayan foseptik  borularından yayılan pis kokular devam ediyor. Hırsız,yolsuz ve sahtekarların edepsizlikleri gün yüzüne çıkıyor ‘’ Çok çalışacağı, bu milletin .mına koyacağız’’ diyen namussuzlar ülkenin en ‘’itibarlı’’ iş adamı kılığında ülke yönetimi ile kol kola sarmaş dolaş geziyorlar.  

 

‘’..Hırsız vaaar’’ diye bağıranlara, ‘’hani nerde’’ diye sormak yok.  coplanarak, gazlanarak ‘’kes sesini bağırma’’ diyorlar..

 

Daha düne kadar,  ‘’ savaş değil barış, silahlı değil demokratik  çözüm’’ önerenler,  bugün  en hızlı savaş çığırtkanları oldular. 

 

Dünün bir kısım Sosyalisti, bugünün nasyonal sosyalistine  taş çıkartırcasına ekranlarda boy gösteriyor. ‘’ Türk, Kürt,Laz,Çerkez,Süryani; Keldani,Arap biz hepimiz kardeşiz’’ diyorlar ve hemen ardından da, ‘...ammaaa’’ demeyi de ihmal etmeden devam ediyorlar. ‘’...Biz hepimiz Türk milletiyiz’’ diyorlar.

 

Aldatıyorlar. Yalan söylüyorlar. Ellerine geçirdikleri olanakları halka karşı kullanıyorlar. Gerçekleri karartıp manüpülastonlarla iktidarlarını sürdürüyorlar.

 

Sokaktaki vatandaş soruyor.

 

Kime inanacağız?

 

Sorunun cevabı çok basit.

 

TV ekranlarında  ahkam kesen sözüm ona ‘’uzman’’lara değil.  Boyalı yandaş basın köşelerinde  yazan yalakalara değil, Meydanlarda  çığırtkanlık yapan siyaset meddahlarına hele hiç değil. 

 

Sözün kısası, bu saray soytarılarının açıktan söylediklerine değil. Kapalı kapılar ardındaki konuşmalarını dinleyerek ne yapmaya çalıştıklarını , ne demek istediklerini öğrenerek kararımızı vereceğiz.  

 

Öğrendik işte.

 

Ortaya çıkan ses kayıtları bunların kim olduğunu ne yapmak istediklerini, nasıl yaptıklarını tüm çıplaklığı ile gözler önünde.

 

‘’ Çok çalışacağız, Bu milletin .mına koyacağız’’ diyorlar.

 

Bu sözleri sarf eden namussuzlara ‘’eyvallah’’ diyenleri bir yana bırakıp, Namuslulara inanacağız.

 

Namussuzlardan hesap sorabilecek namuslularla olacağız.