Şuanda 104 konuk çevrimiçi
BugünBugün1017
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8741
Bu ayBu ay8741
ToplamToplam10477165
Karanlığın sesi Aydınlık gazetesi ve Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi PDF Yazdır e-Posta


Aydınlık gazetesi ve İşçi Partisi  çözüm sürecini engellemek ve tarihsel Kürt düşmanlığını sergilemek amacıyla 15 yıl önceki bir senaryoyu pişirerek yeniden sofraya getirdi. Uluslararası bir komployla Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye teslim edilen Başkan Öcalan’ın idam tehdidi altında yapılan sorgusunda dile getirdiği bazı sözler, kırpılıp, kes yapıştır metoduyla piyasaya sürülerek, Kürt halkının Öcalan sevgisi yok edilmeye, PKK’nin desteklenmesi engellenmeye çalışılmaktadır. İşçi Partisi, açıktan çözüm istemediğini, Kürtlerin zaten alabilecekleri haklarını aldıklarını, bundan fazlasının ülkeyi böleceğini söylemektedir. Türk ırkçılığının modern temsilcisi sol görünümlü özde nasyonal sosyalist yani faşist İşçi Partisi ve gazetesi karanlığın sesi Aydınlık Gazetesi, Tüklerin Kürtler üzerindeki hakimiyetini sürdürmeyi ana amaçlarından biri olarak görmektedir.

Irkçılıkta MHP’yi sollayan İP ekibi Kürt halkıyla dayanışma içinde olan, halkların özgür iradeleri ile birlikte yaşamasını savunan veya Kürt halkının kendi kaderini belirlemesini  sosyalist anlayışları gereği savunan Türkiyeli devrimcileri, sosyalistleri, komünistleri de vatansız olarak yaftalamaktadır. Oysa Marks zaten « komünistlerin vatanı olmaz » demiyor mu ?

Bu parti uygulamalarıyla, ideolojik argümanlarıyla, yürüttüğü eylem çizgisi ile bir kontrgerilla yapılanması olduğunu yeterince göstermektedir. Bugüne kadar Kontrgerillanın Türkiye’de yürüttüğü operasyonları tahlil eden bir insan bu Karanlıkların Sesi akımın pratiğinin aynı güçlerin hizmetinde olduğunu görür.

12 Mart öncesinde başta İbrahim Kaypakkaya olmak üzere onlarca devrimciye tuzaklar kuran, ihbar ederek yakalanmasına sebep olan, 12 Mart sonrasında sosyal-emperyalizm, sosyal-faşizm eksenli ideolojik belirlemesi ile solun bölünmesine ve giderek birbirine düşman edilmesine zemin hazırlayan, sonrasında Aydınlık Gazetesinde kendileri dışındaki hemen tüm sol örgütlerin kadrolarını deşifre eden, fotoğrafları ile birlikte teşhir ederek, ihbarda bulunarak kontrgerillaya hedef yapan aynı ekiptir. Bunların ihbarları dolayısıyla yüzlerce devrimci ya  faşist MHP katillerince, yada doğrudan kontrgerilla güçlerince katledilmiştir. Bu hareketin sol kökenli bir yapı olarak ortaya çıkması tek başına onun sol olduğunun kanıtı sayılamaz. Tıp kı CHP’nin sol olmadığı gibi, bu siyasal çizginin esas görevi kontrgerilla ile kol kola, ortaya çıkan devrimci dinamikleri tasfiye etmektir. Bu tasfiyenin türlü biçimleri vardır. Zaman zaman içine sızarak devrimci örgütlerin çizgisi bozulmuş, yetmedikleri yerde de, örgütlerin kadroları  hedef gösterilerek fiziksel imhaya uğratılmıştır.

Nitekim bu çizginin kurucuları bugün Ergenekon davasında en ağır cezalara çarptırılmıştır. Yine dikkat çeken bir başka nokta ise bu partinin yönetim kademelerine emekli olan generallerin, subayların getirilmesidir. Aslında bu yapı artık kim olduğunu gizleme gereği dahi duymamaktadır. Devrimcilerin yapması gereken artık bu yapının sol saflara sızmasının önüne barikat olmaktır. Bu çizginin yüzü ortadadır. Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi olarak  Avrupadaki modern Nazi örgütlenmelerinin bir kopyasıdır bu hareket.  Onlar gibi yabancı düşmanıdır, Türklük dışında herkese düşmandır, Türk olmayanların tek görevinin Türklüğe hizmetten başka bir misyonunun olmadığına inanan atalarının izinden gitmektedirler. Avrupalı ırkçı partilerin hepsi gibi ulusalcıdır. Yabancılara düşmandır. Ülkenin geri kalmışlığının Türk olmayan halklar yüzünden olduğuna inanır.  Peki sosyalistlik bu anlayışın neresinde bulunabilir acaba ?

 

Bakın aynı İşçi Partisi, Öcalan’ı sorgulayan NATO Müttefiki Türk ordusunun  üyesi ve Ergenekon davasında tutuklu bulunan Atilla Uğur’un kendi partilerinde MK üyesi olmasıyla övünmektedir. Oysa Atilla Uğur Öcalan’ın kaçırılmasında ABD’nin mutemedi olarak rol almıştır ve Amerikancıdır, NATO elemanıdır.  Atilla Uğur tek değil, daha onlarca emekli general, albay, yarbay İşçi Partisinde yönetim kademelerinde görev yapmaktadır.  Yani o ne kadar anti-emperyalist geçinse de, ne kadar anti-Amerikacı geçinse de safı bellidir. Safı emperyalistlerin kucağıdır. Onlar taşerondur.

Bu ses kasetleriyle amaç, sadece Öcalan’ı itibarsızlaştırma değil, bunun yanında esas olarak Kürt halkının kanıyla, canıyla elde ettiği kazanımları geri almak, Kürt Özgürlük hareketini çözmek ve dağıtmaktır. Aydınlık Gazetesi ve İşçi Partisi pratiğiyle halkların özgürlük çığlığını boğmak isteyen uluslararası bir projenin Türkiye versiyonudur. Bugün ortadoğuda uluslararası güçlerin Pazar paylaşımında bir tarafta yer almayarak bir « Üçüncü Yol » seçeneği ile bölge halklarının bağımsız siyasetini hayata geçirmeye çalışan Kürt Özgürlük Hareketinin güçlenmesi ve önemli bir dinamik olarak mevziler kazanması, doğulu ve batılı emperyalistleri oldukça rahatsız etmiştir. Bölgede bir üçüncü seçenek, halkları emperyalist-kapitalist boyunduruktan kurtaracak bir seçeneğin ortaya çıkmasını bu sistem için stratejik bir engel olarak görmektedirler.

İşçi Partisi ekibi Öcalan’ın barış istemesinden, halkların birlikte eşit ve özgür yaşamasını istemesinden oldukça rahatsız, bu rahatsızlığını da gizlemiyor. Bundan dolayı AKP ile Kürt Hareketinin yürüttüğü Çözüm amaçlı görüşmeleri Türkiye’yi bölecek bir proje olarak görmektedir.  Savaşın sürmesi, Türk ekonomisinin dışa bağımlılığının artmasına, Türkiye’nin yoksullaşmasına yol açmaz mı ? hani siz vatanperversiniz. Vatanını sevenler, bu topraklarda özgür ve eşitçe, barış ve kardeşlik içinde yaşama amaçlı projeleri desteklerler.

Ancak İşçi Partisi bu topraklarda savaşın sürmesini istiyor ve dolayısıyla bu savaşta çıkarı olan emperyalistlerin safında duruyor. Sosyalist geçiniyor ama Ulusların Kadeerini Belirleme Hakkını tanımıyor. Anti-Kapitalist, Anti-emperyalist geçiniyor ama, emperyalistlerin bölgeyi dizayn etme önünde engel gördüğü Kürt devrimci dinamiğinin ezilmesine hizmette sınır tanımıyor.

Bütün bu saydıklarımız bu hareketin kuruluşundan bu yana bir gerici proje olduğuna kanıttır. Yayınladıkları kasetlerde Öcalan’ın konuşmalarında esasta süren savaşın son bulması için dile getirdiği önerileri teslim olma olarak lanse eden İşçi Partisi bir şeyi unutuyor. Kürt halkı ve  dostları artık 15 yıl önce söylenen ve bugün çarpıtılarak ortaya sürülen kasetlerden etkilenmeyecek kadar tecrübe sahibidir. Dünde takılmayan Kürt halkı bu 15 yılda yaşananlara ve elde edilen kazanımlara, mevzilere bakıyor. Bu 15 yılda Kürt halkı ve öncüleri kazanmıştır. Kürt halkının öncüleri neyin ne zaman ve ne için söylendiğini kavramada büyük tecrübe sahibidir.

Bugün savaşın yeniden başlaması için İşçi Partisi ile ömürlerinin hiç bir döneminde halkı için bir tek pratiğin sahibi olmamış ilkel Kürt milliyetçileri aynı yerde buluşuyorlar. İki kesim de Kürt Özgürlük Hareketi’nin savaşı durdurmasını bir zaaf olarak değerlendirmektedir. İki kesim de Öcalan’ı ve başında bulunduğu hareketi itibarsızlaştırmaya uğraşmaktadır. Çünkü iki kesim de aynı emperyalist güçlerin taşeronluğunu yapmaktadırlar.

Kürt Özgürlük Hareketi her zaman ülkede süren savaşın durdurulması ve diyalog yoluyla Kürt sorununun çözülmesi yanlısı olmuştur. Bu süreçlerin başlatıcısı olarak Kürt hareketi elbette çözüm için dönemin iktidarda olan, etkin olan gücü kimse onunla masaya oturmuştur. Dün ordu ile görüşülmekteydi, bugün hükümet temsilcileriyle görüşülmektedir. Dün onlar etkindi , bugün AKP etkin.

Masaya oturanlar tarafların birbirinin dostu olmadığının bilincinde olarak otururlar. Simdi devrimciliği içselleştirmemiş, bilinçte değil sadece duyguda solcu bazı kesimler « AKP iyi niyetli değil, amacı sizi tasfiye etmektir, oyuna geliyorsunuz vb. » argümanlarla sürece karşı çıkmaktadırlar. Oysa hem AKP, hemde PKK niye masaya oturduklarını, neyi nereye kadar esnetebileceklerini, nereye kadar uzlaşılabileceğini bilecek donanıma sahiptirler. Iki tarfta masada azami kazanımla kalkmak için elinden geleni ardına koymayacaktır. Zaten çözüm ancak böyle bir sürecin ilerletilmesi ile olanaklı hale gelebilir. Hiç konuşmadan anlaşmalar yapıldığı görülmemiştir. Aklıbaşında her insan Kürt hareketinin bu kadar deneyimden sonra, AKP’nin ve TC devlet yapılanmasının kendiliğinden Kürtlere hak vermeyeceğini, kendiliğinden demokrasiyi geliştirmeyeceğini bilir ve ona göre de alternatif tedbirlerini alır.

Böylesi çözüm tartışmaları, ateşkesler 20 yıldır zaman zaman gündeme geliyor. Bugüne kadar da,  Kürt Hareketinin olağanüstü çabalarıyla bir yere kadar vardı. Ama bir süre sonra bu süreçler kesintiye uğradı. Fakat bu son süreç diğerlerinden biraz daha farklı, Kürt hareketinin eli eskisinden daha güçlü, TC’nin ise bölgedeki gücü oldukça zayıflamış bulunmaktadır. ilk defa bu süreçte İmralı görüşmelerine BDP, HDP, Kandil, AKP dahil olmuştur. Sadece MİT ile yürütülen görüşmeler artık yerini farklı tarafların da dahil olduğu görüşmelere dönüşmüş, ilk defa geri çekilişte TSK tarafından imha amaçlı saldırılar olmamıştır. Bütün bunlar elbette olumlu gelişmelerdir. Başlı başına son bir yıldır iki taraftan da ölümlerin olmaması büyük bir kazanımdır. Ancak bu sürecin başarılı olmasından rahatsız olan iç ve dış güçler yeniden sahaya çıkmışlardır. Bunların heveslerini kursaklarında bırakacak olan masadaki tarafların söylentilerin etkisinde kalmadan, yapılan ve yapılacak olan provakatif girişimlere prim verici yaklaşımlar içine girmemek ve süreci kararlılıkla devam ettirmektir.

Yeniden bir çatışma ortamının doğması herkese büyük kaybettirecektir. Kazananı olmayacak bir savaşın başlaması bölgemizi artık sonu karanlık bir felaketin içine sürükleyecektir. Bu açıdan devrimcilere düşen görev, duygularla değil akıl ile hareket ederek bölgemizdeki savaşın sona ermesini ve bölge halklarının emperyalist kumpastan kurtulmasını sağlayacak devrimci seçenekleri ortaya çıkaracak hareketlere omuz vermektir.

Kürt sorunu Türkler ile Kürtlerin eşit hakka sahip olacağı bir çözüme kavuşturulmadıkça, Türkiye’de bütün sınıflara, etnisite ve inançlara eşit davranan anayasal bir düzenleme yapılmadıkça, her şey boştur. Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi ve içinde yuvalanmış emperyalist bağlantılı kontrgerila kanadı bu tür bir çözüm aramak yerine onu engellemek için çırpınıyor. Onlar sosyal şovenizmin, ırkçı faşizmin batağına batmış, bu yüzden de uluslararası sermayenin uşağı düzenin en sadık bekçileri haline gelmiş güçlerdir. Bu güçlere ve oynadıkları tarihsel ihanete yaklaşımımız devrimciliğimizin turnusoludur.