Şuanda 174 konuk çevrimiçi
BugünBugün1049
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8773
Bu ayBu ay8773
ToplamToplam10477197
Koçgiri, Palu, Ağrı ve Dersim'den Şengal'e PDF Yazdır e-Posta


ZULME KARŞI DİRENİŞİMİZ SÜRÜYOR !

 

Kürt halkı asırlardır yok edilmek için soykırıma uğratılıyor. Bölgenin tüm zalimleri and içmiş gibi başkaldıran, hakkını isteyen, özgür yaşamak isteyen Kürdü ezmek için her dönem işbirliği içinde bize saldırdılar. Tersine, Kürt halkı ise kendisine sığınan hiç kimseye ihanet etmedi, Kürt halkı, bu topraklara misafir olarak gelenleri aldı, kendi kültürüne,  toprağına, ekmeğine ortak etti. Kürt halkı,  büyük Kürt kumandanı Selahattin Eyyubi eliyle İslam’ı haçlı orduları saldırısından korudu ve yok olmaktan kurtardı.

 

Ancak tarihte olduğu gibi, bugün de kendilerine İslam devleti diyenler, söz konusu Kürtlere yönelik katliamlar olunca, sağır ve dilsizi oynamaya devam ediyorlar. Dün Koçgiri’de, Palu’da, Ağrı’da, Dersim’de binlerce Kürt evladı yok edilirken sesini çıkarmayan bölgenin egemen müslüman devletleri, bugün Şengal’de Ezidi Kürt halkı, başka bölgelerde Kakai Kürt halkı, Şafi Kürt halkı katledilirken de  duymazlıktan gelmektedirler.

 

„Varlığını korumak, benliğini muhafaza etmek için, hiç bir millet bizim kadar uzun ve sürekli savaşlar yapamamıştır. Uzun tarihimiz boyunca, hiç bir kuvvet bize maglubiyet itirafı yaptıramamıştır. Kürt alnı, Kürt yurdunun haşmetli zirveleri gibi, daima yüksek kalmış ve hiç bir fatihin önünde eğilmemiştir. Kürt hayatiyetinin hakikati, bu günde saşmaz hakikatıdır. Çünkü, Kürt ölüm kalım cidalini terketmemiş, mağlubiyet itirafında bulunmamış, dünya milletleri saflarında silinmeye karar vermiş, yaşamak isteyen ve yaşamak için ölmesini bilen bir millettir…

 

Uzun tarihimiz boyunca bir çok ırklar, milletler ve devletler Kürdü öldürmeye çalışmışlar, onu hayat hakkından mahrum etmeğe azmetmişler, fakat muvaffak olamamışlardır. Doğudan, batıdan, güneyden ve kuzeyden gelen cihangir akınları, Kürt dağlarının eteklerinde kırılmış, Kürt azmi karşısında parçalanmıştır. Dünya tarihinin seyrini değiştiren Kahhar kuvvetler, bir çok milletlerin varlığına hateme çekmis, bize muasir bir çok milletler tarihe geçmiş, fakat mücadeleden yılmamış olan Kürt, tarihe karşı kanlar akan alnını yükselterek:" ben ölmedim, ben yaşayacağım!" demiştir.

 

Hiç bir milletin tarihi bizimki kadar kanlı olmamıştır. Hiç bir milletin yurdu bizimki kadar istila dalgalarına uğramamıştır. Hiç bir millet bizim kadar mutemadi döğüşmemiştir. En gayri musait şartlar altında bile, Kürt eli silah tutarken teslim olmamıştır. Kahhar kuvvetlerin, sayı çokluğunun savaş için meydan okumalarına, Kürt daima "EVET!" cevabını vermiştir.“ (Dr. Nuri Dersimi;  Kürt gençliğine hitabesinden)

 

Bugün de, her ne kadar kendileri onlardan olmadıklarını söyleyen müslüman devletlerin hiç birisi IŞİD adlı katilleri açıktan eleştirmemiş, onlara tutum almak şurda dursun kimisi açıktan, kimisi el altından bu zalimleri desteklemeye devam etmektedir. İslam coğrafyasının en demokratik ülkesi olmakla övünen Türkiye yöneticileri bile „IŞİD bir tepki hareketidir“ diyerek katliamları mazur göstermeye çalışmaktadır.

 

Filistin söz konusu olduğunda, yardım kampanyaları başlatan, ortak açıklamalar yapmaktan geri durmayan Dünya İslam Teşkilatı, Ezidi Kürtlerin katliamına seyirci kalmıştır. Başta Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan olmak üzere bir çok müslüman bölge devleti IŞİD’çi katillere maddi ve insan gücü desteği sağlamıştır.

 

Kürt halkının açıktan yok edilmek istendiği bu süreçte  dünyanın tüm egemenleri sağır ve dilsizi oynamış, BM bile ciddi bir girişim yapmamıştır. Binlerce Ezidi Kürt’ü Şengal dağlarında ve Arap çöllerinde aç ve susuz ölümle pençeleşirken, batılı güçler Kürtleri bu saldırılardan koruyup, yardım edeceklerine, Güney Kürdistan Hükümetine silah yardımını tartışıyor. Yani böldeki savaşı durdurmayı değil, iki tarafı da silahlandırarak çatışmanın boyutlanmasını sağlamaya çalışıyor.

 

Bu yaparken de, sanki Kürt dostu imiş imajı vermeye çalışıyorlar. Oysa bugün IŞİD denilen çeteleri destekleyen batılılar bizlerin, geçmişte nasıl Saddam desteklenerek önce Kuveyt‘e saldırtıldığını ve ardından işleri bitince nasıl harcandığını unuttuğumuzu zannetmemelidir. Yarın da bölgeyi dizayn etmede araç haline getirdiği hangi güçle işleri biterse onu devreden çıkaracaklardır.

 

Batılıları sıkıntıya sokan, Rojava’da bir üçüncü seçeneğin mümkün olduğunu pratik olarak ispat eden Kürdistan Özgürlük Hareketidir aslında. Nitekim Rojava’da Kürtlere saldıran IŞİD çetelerine yönelik hiç bir somut tutum almadılar. IŞİD’in belki de hesaplanmamış bir zamanda Güney Kürdistan topraklarına saldırması dengeleri alt üst etti.   YPG ve HPG güçlerinin IŞİD’in saldırılarını Güney’de de boşa çıkarması, batılıları bölge için yeni planlamalar yapmaya zorlamaktadır.

 

Artık hem batılılar, hem Türkiye ile işbirliği içinde PKK’yi zayıflatmayı düşünen KDP, bölgede KCK’nin içinde olmadığı bir oyunun oynanamayacağını görmüşlerdir. Şimdi oturup düşünme sırası onlardadır. Kürt Özgürlük Hareketi izlediği bağımsız siyasetiyle bölgenin önemli siyasi aktörlerinden birisi haline gelmiştir.

 

Artık Kürdistanın her sorunlu bölgesinde Kürdistanı Savunma Kuvvetleri oluşmaktadır. Artık halkımızın istemlerine kulak tıkayarak iktidarını sürdüremeyeceğini anlayan Kürt örgütleri de doğru tutum alanların yanında onurlu yerlerini almaktadır. Şimdi yapılması gereken yaralarımızı sarmak ve tüm gücümüzle kendimizi savunacak mekanizmaları oluşturmak için görev başı yapmaktır. Her kürde düşen budur.

 

Şengal’de yaşanan katliam, öncelikle Müslümanların ayıbıdır. Dün Kerbela’da Hüseyin’i aç susuz bırakıp katleden zihniyet değişmediği sürece IŞİD’ler var olmaya devam edecektir. Dün Koçgiri’de, Palu’da, Ağrı’da, Dersim’de kürt halkı solkırımdan geçirilirken, zorunlu iskana tabi tutulurken, kurşuna dizilirken, Kürt halkının önderleri  idam sehpalarında sallandırılırken hiç bir müslüman devlet sesini çıkarmamıştır. Bugün de Şengal’de ezidi halkı toplu bir soykırımdan geçirilirken, topraklarından göçertilirken, bebeleri aç susuz çöllerde ölürken, Ezidi kadınları pazarlarda cariye olaraka satılırken hiç bir müslüman devlet sesini çıkarmamaktadır.   

 

Artık İslam kendini reforme edecek bir zihniyeti geliştirmelidir. Dışındakine yaşam hakkı tanımayan Cihat anlayışı yerle bir edilmeden, Din siyaset sahnesinden tamamen çekilmeden İslam’ın barış dini olması olanaklı değildir. İslamın emevi versiyonlu yayılmacı, işgalci, katliamcı anlayışı ancak İslam’da köklü bir reform hareketi ile olanaklıdır.Batılılar İslam’ın bu zayıf halkasını yine müslüman topluluklar arası çatışmalarda kendilerine malzeme yapmaktadırlar.

 

Dikatli bakılırsa görülecektir ki, bugüne kadar İslam adına savaşan, İslamı korumak adına ortaya çıkan hiç bir yapılanma İslam ülkeleri dışında bir yerde savaş yürütmemiştir. Savaş ya Müslümanların değişik mezheplerine karşı yapılmakta, ya da bölgede yok olmaya yüz tutmuş azınlık inançları ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Selefi-Vahabi İslam adına ortaya çıkan hiçbir örgüt, bugüne kadar batılılara ve onların böldeki işbirlikçilerine saldırmamıştır.

 

Düne kadar Hristiyanlık’ta katliamlarıyla, cadı avı adı altında kadın kıyımı ile, engizisyon mahkemeleri ile bugün IŞİD çetelerinden aşağı kalmayan uygulamalarda bulunmuştur. Ancak bugün Papa dünya insanlığından özür dileyebilmiştir. Ama bölgemizdeki islam dışı tüm toplumları uygulamalarıyla ya katliam yoluyla, ya da asimilasyon yoluyla adeta yer yüzünden silen İslami ideoji önderlikli bölge gericileri, bırakalım özür dilemeyi, yaptıklarıyla onur duyuyorlar hala.

 

Tıpkı kölelik dönemindeki gibi, Kürt kadınları pazarlarda cariye olarak satılıyor. Insanlık susuyor. Insanlık aslında çoktandır bu topraklarda kayıp olmuş durumda. Kayıp insanlığı arayan tek hareket PKK önderlikli Özgürlük Hareketi ve bölgenin sosyalist, devrimci, demokratik hareketleridir. Başka da arayan yok. Hele sahte göz yaşı döken batılılar insanlığı çoktan kaybetmişler zaten. Onlar  için varsa yoksa „ulusal çıkarlar“ adını verdikleri özünde bir avuç tekelcinin çıkarlarıdır.

 

Bu açıdan Kürtler  tarihte olduğu gibi, bugün de kendi öz güçlerine güvenerek hareket etmelidir. Bu her direnen hareket ve halk için de geçerlidir. Kendi öz gücüne dayanmayan her hareket, bugün ne kadar parlak bir süreç yaşarsa yaşasın, yarın yaslandığı güçlerin tutum değiştirmesiyle bir anda yok olmayla karşı karşıya kalır.

 

Gün  yas tutma günü değil, isyanı, direnmeyi büyütme günüdür. Gün özgür Şengal, özgür Rojava, özgür Maxmûr, özgür Kürdistan günüdür. Yas tutmayın, ağlamayın sadece; acımız hafiflemesin, öfkemiz gözyaşlarıyla dinmesin. Gün  tüm genç kızlarımız ve oğullarımızın öfkesini birlik ruhuyla savaştırma ve direnme zamanıdır.

 

Bundan 30 yıl önce ilk kurşunu sıkarak bugünkü gelişmelerin yolunu açan PKK, Şengal’de aç, susuz, savunmasız bırakılan Ezidi Kürtlerin yardımına koşarak bölgemizde tarihsel gelişmelerin yaşanmasına da öncülük edeceğinin ilk işaretini vermiştir. Rojava gerçeğini ortaya çıkaran irade,  bölgemizin makus talihini değiştirecek ve bölgenin yeniden yapılandırılmasını halklar ve ezilenler lehine çevirecektir.