Şuanda 23 konuk çevrimiçi
BugünBugün980
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8704
Bu ayBu ay8704
ToplamToplam10477128
Komşuda pişen bize de düşer mi? PDF Yazdır e-Posta


‘’Yunan gavuru’’nun  çiçeği burnunda tanrı tanımaz(ateist)  başbakanı, Yunanistan tarihinde DEVRİM niteliğinde bir ilke imza atarak iş başı yaptı.

Başbakanlık görevini devralma töreninde, ne başpiskoposu kabul etti nede İncil’e el bastı.

İkisini de reddetti.

Daha ilk adımda özü ile sözünün bir olduğu, bir olacağı mesajını verdi. Seçim propagandaları sırasında evirip çevirmeden, Ateist olduğunu söyleyen Syriza lideri Aleksis Çipras, bizim ‘’komünist’’lerden farklı olduğunu da gösterdi. Üstelikte kendisine Komünist falan da demeden.

Bizimkiler öyle mi?

Bizde, bir dönem en keskin ateist olduklarını iddia edenlerin birçoğusığınacak bir koltuk bulur bulmaz, ‘’halkımızın manevi değerlerine saygı ve bu değerlere ters düşmemek’’ bahanesi ile neler yaptıklarını hep beraber defalarca gördük.

Sağlıklarında Ateist bildiklerimizin, öldüklerinde, ‘’ateist’’yoldaşları tarafından cami yada cemevi avlularında ‘’hakka ‘’ yürütüldüklerine tanık olduk, oluyoruz.

Syriza lideri Aleksis Çipras için çok şey söylemek mümkün. Almanya başta olmak üzere AB’ye yönelik alternatif politikası üzerine yazılıp çiziliyor. Nereye kadar başarılı olur şimdiden kestirmek kolay olmasa bile,  onurlu bir dış politika izleyeceği ve Yunan emekçilerinin çıkarlarını sonuna kadar savunacağına ilişkin hiç bir kuşku olmasa bile bekleyip göreceğiz.

Yunanistan solu’nun seçim başarısı, haziran’da yapılacak olan ülkemizdeki genel seçimlere olan ilgi ve heyecanı da arttırdı. Syriza’ya bakarak aynı başarıyı bekleyin  solcularımızın heyecanlarını basın  ve sosyal medyada yapılan yorum ve değerlendirmelere bakarak görmek mümkün.

Bırakınız sosyalist sol’daki bu beklentiyi, ‘’Sosyal-demokrat’’ CHP’nin ırkçı kalemşörleri bile kendilerini Syriza’nın kardeş partisi imiş gibi gösteren yorumlar yapıyorlar.

Kimse boşuna heveslenmesin. Syriza ile ne Türk sosyalistlerinin ne de CHP gibi bir partinin  ortak bir yönü bulunmuyor.

İlla da ortak bir yön aramak gerekiyorsa eğer, aradaki tek benzerlik, İktidara alternatif muhalif siyasal partiler olmalarından ibaret idi.

Syriza İktidar oldu. Bizdeki muhalefetin, alternatif olma ihtimali bir yana, olabilirlik ihtimali bile kuşkuludur.

İktidar alternatifi olduğu iddiasıyla yola çıkan siyasi bir hareketin, her şeyden önce kitlelere güven veren, kendi içerisinde tutarlı ve ne yapmak istediğini  açık seçik söyleyebilen netlikte olması gerekiyor.

Yunanistan solu bunu başardı. Türkiye solunun, bırakınız sokaktaki vatandaşı, kendi tabanına bile bu güveni verip vermediği kuşkuludur.

Neresinden bakarsanız bakın, ne Yunanistan Türkiye’ye, nede Syriza solculuğunun  bizim sola benzerliği bulunmuyor.

Yunanistan’ın bir Kürt sorunu yok.

Bizim devasa bir Kürt sorunumuz bulunuyor. Sorunun çözümü sanıldığı gibi sadece devlet ve Kürtler arasında da değil.

Kürtlerle  Türk sosyal demokratları arasında ,

Kürtlerle Türk ulusalcıları ve milliyetçileri arasındadır.

Hepsi bir yana, esas olarak Kürtlerle Türk sosyalistleri arasındadır.

Türk solunun önemli bir kesimi bir yere kadar Kürtleşmiş olsa bile, karşı tarafın, yani Kürtlerin,( özellikle de sokaktaki Kürtlerin) yeteri kadar Türkleşmediği ortadayken, Türk solculuğu ve Kürt muhalefeti arasında tam bir güvene dayalı sağlıklı bir ittifak içerisinde olabileceği kolay gözükmüyor.

Türk ve Kürt devrimci-demokratik güçler arasındaki güven bunalımı devam ediyor.

Maddi bir İktidar alternatifi olabilmenin ilk şartı, sözünü ettiğimiz güven bunalımının bir an önce aşılması ile mümkündür.

Devrimci güçler arasındaki güvensizlik devam ettiği, samimiyetle aşılmadığı müddetçe, güçlü iktidar alternatifi olabilme şansı en azından şu an için gözükmüyor

Yunanistan halkı, Ateist bir başbakanı iktidara taşıdı.Laisizme ne kadar önem verdiğini dünya ya ilan etti.

Biz ne yaptık?

Dünya gericiliğinin kalesi bir Kral bozuntusunun ölümü üzerine bayrakları yarıya indirerek  yas ilan ettik.  Utanılası, yüz kızartıcı bir karara imza attık.

Bu karara yüksek sesle muhalefet eden güçlü bir başkaldırı olmadan İktidar alternatifi olabilir miyiz?

Olsak bile nasıl bir iktidar oluruz, hiç düşündük mü?

Dünya gericiliğinin kalesi Suudi’lerin kralı ölmüş.

Bize ne? Diyebilen güçlü, kütlesel bir haykırışla karşı çıkabildik mi?

Kim bu kral bozuntusu  ‘’adam’’ diyebildik mi?

Yasını tuttuğumuz bir iş birlikçi ‘’adam’’ın, Demokrasi ve insan hakları uğruna bir katkısı mı vardı? 

Hak,hukuk, adalet ve özgürlük gibi kavramlar bu soytarı kral’ın ülkesinin semalarında bile geçmesi zinhar günah(!)  iken,  biz neyin yasını tutuyoruz diyebildik mi?

Bu soytarı adamın nesine yas tuttuk peki?

Dul kalan 39 karısına mı üzüldük?

Yetim kalan 52 çocuğuna mı?

Yoksa, 18 milyar dolarlık sahipsiz kalan serveti için mi üzülüyoruz?

Güldürmeyin adamı.

Yunanistan’ın yeni başbakanı Başpiskopos papazı yok saydı, Yunan tarihi boyunca devam eden bir geleneği elinin tersiyle yerle bir etti.

Biz de öylemi?

Bizim ‘’başpiskopos’’ Diyanet işleri başkanımız hala çağ dışı fetva’lar vermeye devam ediyor ve toplumun büyük çoğunluğu tarafından verdiği fetva’lara itibar ediliyor.

Dikkat etmişsinizdir, son verdiği fetva, ‘’iki bayram arasında yapılan nikah helal’’miş.

Güler misin ağlarımsın..

Yunanistan ile Türkiye sınır komşusu, birbirlerine çok yakın ve çok uzak iki farklı ülke.

‘’Yunan gavuru’’na  benzemek için çok çaba harcamamız gerekiyor.

Annesine bakarak ‘’tahrik’’olunup olunmayacağı, Kardan adam yapmanın günah mı sevap olduğu,6 yaşında bir kız çocuğu ile evlenilip evlenilemeyeceğinin hararetle  tartışıldığı bir ülkenin Yunanistan ile bir benzerliğinden söz edilemez.

Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar yada  Bahreyn ile büyük benzerliğimiz den söz etmek mümkün de, Yunanistan ile bir benzerliğimizin olup olmadığını tartışmak abesle iştigal etmek olur.