Şuanda 483 konuk çevrimiçi
BugünBugün1181
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8905
Bu ayBu ay8905
ToplamToplam10477329
Sendikal hareket içinde önder işçi ne düşünmeli? PDF Yazdır e-Posta


Metal dalında grevlerin artmasıyla, bir hareketlilik başladı. Her ne kadar grevleri televizyonlar duyurmasa da, “milli güvenliği tehdit eder niteliktedir” yasaklamalarıyla herkesin duyduğu grevleri, internet medyasının iyi işlemesi nedeniyle tüm kamuoyuna ulaşması grevci işçileri derecesiz memnun etti.

Bazı televizyon kanallarının, işçilerin düşüncelerini ve onların coşkusunu yansıtmaya başlayınca, daha motive olunmaya başlandı.

Kapitalizmin bu çağda otomasyonu, yani, nesnel üretimi artırımı, daha az işçi, fazla üretim yoğunluğu nedeniyle, ihtiyacı emek gücüne azaldı. İşçilerin üretimdeki etkisinin azalması, yönetimlere sınıf baskısının derecesini düşürmesine sebep olmaktadır.

Sendikal hareket her ne kadar disiplinli ve tutarlı olursa olsun, etkisi de üretimdeki yerine ve üretim araçlarının kontrolüne göre olacaktır. Hak arayıp saat ücretini her grevde yükseltip alarak, üretime devam etmesi, aynı kısır döngüde yıllarca periyodik grevlerle uğraşmayı getirir.

Sendikalar veya işçi önderleri, grevlerde düşen veya zarar gören insanları finanse eden kaynak oluşumuna gitmeli, işlerin ters gittiğinde bu havuzdan ödeme yapabilmeliler. Bu dayanışma esas olarak sendika tarafından yapılmalı. Böyle bir dayanışma, işçiyi ve işçi önderini daha bir mücadeleye azimle bağlar. Evinde bekleyen çocukları ve ödemesi gereken ev kirası veya ev kredisinin devamlılığı, hayatın akışı sağlanmış olur. Bu dayanışma tutkusu yoldaşlığı ve mücadele arkadaşlığını pekiştirir.

Hükümetin patron lehine grevi durdurması, mücadelenin duracağı anlamına gelmez. Zaten greve hazırlık ve grevin başlamasıyla işçi, eylem sürecinde hak arama ve alma mücadelesini bir okul gibi yaşar ve kendisini yetiştirir. İşte bu aşamada ilelebet, hak verilmez alınır prensibiyle iktidara yönelmeye başlar. Başlamak ile bitirmek zaman sürecinin iki farklı sürecidir. İşçi önderi işte bu süreci iyi örgütler ve yaşarsa onu iktidara taşıyan bilinç ve güç birikimini bu zamanda sağlar, onu, gerçek önder konumuna sokar.

Sendikal hareket, 1980 sonrası en düşük düzeyli mücadele sürecini yaşadı. Halkın ve özelde işçi sınıfının susturulması doğrultusunda işçi önderlerinin içeriye atılması ve onların örgüt üyeliği ve değişik bahanelerle uzun yıllar içeride tutulması sebebiyle, psikolojik olarak yıldırılmış bir işçi sınıfı oluştu. On yılları bulan bu tekrar diriliş sürecinde, kuşaklar değişti. Mücadelenin deneyim yoluyla aktarılması önlendi.

 

Hak alma ve iktidara yürüme, işte bu deneyimlerin de ürünüdür aynı zamanda, işçi sınıfı kendi konumunu kavrama ve bu birliği sağlama sürecini grevler dalgası içinde yaşar. Hedefinin iktidar olduğunu bilen sınıf, bu süreçte kendi bağlaşıklarını da bulur. Ekonomik mücadelenin, politik perspektiflerinin yollarını bu süreçte, kendi cephesini oluşturarak iktidara taşır. Sınıf olarak işçiler, iktidar olma yolunda, önder mi, yoksa birleşik yürüyen mi, bu yürüyüşte ortaya çıkacaktır.

Onun içinde işçilerin partiye ihtiyacı vardır. Ancak,  kapitalizmin gelmiş olduğu aşama, bu partiyi yalnız başına iktidara getirtmek istemeyecektir. Ezilenlerin ittifakı, anti kapitalist bir anlayışla bütünleştirilerek, emeğin iktidarını kurabilir. Yani kısaca, ant- kapitalist ve anti-emperyalist devrimci ve demokrat oluşuma işçiler hazırlanmalıdır. İktidara böyle yürüyebilirler, iktidarı ele geçirebilirler ve bu şiarla iktidarda kalabilirler.