Şuanda 219 konuk çevrimiçi
BugünBugün1069
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8793
Bu ayBu ay8793
ToplamToplam10477217
Suruç'ta geleceğimize saldırdılar PDF Yazdır e-Posta


Kanla iktidar olunamayacağını Bu dünya öğretecek size!!!

Öldürdüğünüz masumların ahı tutacak yakanızı...

Yaktığınız karacanın, börtü böceğin, yeşilin, çiçeğin, dağların mis kokulu yaşamı kabusunuz olacak ...

Insan olamadığınız için binbir türlü pişman olacaksnız ...

kapkara kömür olup yanamayacaksınız ...

sevgisizliğiniz boğacak sizi ...

Ölüm bile nefret edecek sizden!!!

Dar gelsin bu dünya size dileğimizdir!

Gencecik fidanlarımız, Kobane’de küçücük kardeşlerine oyuncak götürmek isterken, Kobane’yi yeniden birlikte inşa etmeye giderken, alçakça bir saldırının kurbanı oldular. Şu ana kadar 31 canımızı kaybetmiş bulunuyoruz. 100’ün üzerinde yaralı var. Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu yöneticileri başta olmak üzere ESP’ye, HDP’ye ve tüm sosyalist güçlere baş sağlığı diliyor ve acınız acımızdır diyoruz.

20 Temmuz günü Suruç’ta bir kez daha insanlıktan çıkan, tek işi barbarlık, tecavüz ve vahşet olanların neler yapabileceğine tanık olduk. Rojava devrimi 3. yıl kutlamalarının hemen ertesinde Kobane ile dayanışmak, oradaki çocuklara oyuncak götürmek, yeniden inşaya katılmak isteyen Türkiyeli devrimcilerin hedef alınması bilinçli bir tercihtir.  Kürt Özgürlük hareketi ile omuz omuza mücadele eden enternasyonal dayanışmayı kırmayı hedeflemiştir.

Bugün barbarlık çetesi İŞİD saldırıları karşısında sus pus olan, seslerini yükseltmeyenler sanki saldırıya uğrayanlar onlar değilmiş gibi hala HDP’yi hedef alıyorlar. Karanlık dehlizlerde İŞİD çetelerinin başını okşayanlar ve onlara her türlü lojistik desteği sağladıkları belgelerle ortaya çıkanlar, bu barbarlığın suç ortaklarıdır.

Yine katliam ve tecavüz ordularına destek veren bölgenin ve dünyanın gerici rejimleri de bu vahşetin suç ortaklarıdır.

Ancak bütün insanlık bilmektedir ki ; demokrasi, barış, adalet ilkelerini hayata geçirmede kararlı duranlar, bu ilkeleri her koşul altında savunmaya devam ederler. Er geç bu barbarlar ve tecavüzcüler ordusunun hevesleri kursaklarında bırakılacaktır.

Bugün bize düşen; bu saldırılar karşısında daha fazla yan yana, omuz omuza durmak, Kürt halkıyla, bölgenin mazlum halklarıyla daha fazla dayanışma içinde olmaktır. Bilinmelidir ki, bu karanlığın cellatlarını durduracak olan yegane güç bölge halklarının, mazlumların dayanışmasıdır.

AKP hükümetinin emniyet gücü 300 gencin nereden geldiğini, nereye gittiğini bilmekteydi, onları istihbaratıyla, polisiyle, askeriyle adım adım izlemekteydi. Peki nasıl oldu da bir intihar bombacısı bu kitlenin içine rahatlıkla sızdı ve bu eylemi gerçekleştirdi ?

Bu zafiyet kime aittir ?

 Elbette kendi vatandaşının can ve mal güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğunu her defasında söylemekle övünen devlete ve hükümete aittir. AKP Hükümeti zaafının hesabını vermelidir. Suçluyu başka yerde değil, kendi içinde aramalıdır. Ancak görünen odur ki,  böylesi bir çaba içinde olmayan hükümet, Adıyaman’da olmuş bir olayı getirip bu vahşetle ilişkilendirmekte ve Suruç vahşetini unutturmaya çabalamaktadır.

PYD’nin ilerlemesini durdurmak amacıyla gözdağı vermek için on binlerce askerini sınıra yığarak güvenlik tedbiri aldığını söyleyen hükümet  elini kolunu sallayarak gençlerin arasına dalıp bomba patlatanların hesabını vermek durumundadır.

Her şeyden önce bilmek gerekir ki ; bu saldırıyla birlikte İŞİD tecavüzcüleri  insanlık dışı vahşetlerini Türkiye coğrafyasına yayacaklarını ilan etmiştir. Türkiye hükümeti bu vahşet çetelerinin Türkiye’de elini kolunu sallayarak eylem yapabilmelerinin hesabını tüm dünyaya vermek zorundadır.

Suudi Kralı’nın ölmesi sonrası ülkede yas ilan eden AKP hükümeti, onlarca gencin ölümü karşısında bir günlük yas ilan ederek bir insanlık jesti bile gösterememiştir. Oysa eğer gerçekten teröre karşı olunsaydı, ülkenin tüm siyasileri bu olay karşısında yekvücut olur ve ulusal yas ilan ederlerdi. Her yerde ortak eylemlerle olay lanetlenir bu vahşilere karşı sessiz kalınmayacağı ve onlardan mutlaka hesap sorulacağının mesajı verilebilirdi.

Eğer bu vahşet karşısında siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve geniş halk kitleleri kararlı bir duruş sergileyemezse dün Rojava’da Suriye’de, bugün Kürdistan'da patlayan İŞİD bombalarının yarın İstanbul'da, İzmir'de patlayacağından kimsenin şüphesi olmasın.

AKP mevcut politikasını derhal değiştirmelidir. Bugünkü bölge politikasıyla ve iktidarda kalma hırsıyla hareket ettiği sürece Türkiye'yi iç savaş ortamına sürükleyecektir.

Gelişen olaylar Kürt Özgürlük Hareketi ve sosyalist hareket’in 80 öncesinin çatışmalı ortamına çekilmek istendiğini gösteriyor. Bugün silah sıkan, bomba patlatan islamcı faşistlere, yarın Hizbul-kontra, Alperenler, İBDA-C ve hatta Bahçeli’nin kontrol altında tutarım havalarına rağmen ülkücüler de eklenecektir. AKP’nin ve Kaç-Ak sarayında oturan iktidar hastasının illa da iktidar sevdası ülkeyi hızla bir uçurumun kenarına itecek ve bölgedeki savaş batağına çekecektir.

Halklarımız ve sosyalistler bu gelişmelere göre kendilerini organize etmeli, yetenek ve hazırlıklarını geliştirmeli, her türlü saldırıyı boşa çıkaracak öz örgütlülüğünü geliştirmelidir. Tüm halk kesimleri, siyasi ve sivil kurumlar kendi öz savunmalarını kendileri sağlamalıdır.

Bundan sonraki sürecin normalleşeceğini beklemek, yeni döneme örgütlerimizi ve halklarımızı hazırlamamak, hesabı verilemez tarihsel bir hata olacaktır. Bugünkü saldırıya karşı toplumun ne kadar büyük bir kısmı sokağa çıkar ve bu yönelime karşı koyarsa vahşetin uygulayıcıları o ölçüde tereddüde düşerler.

O nedenle sadece sosyalistler değil, tüm halklarımızı, insanlıktan yana tüm güçleri, enternasyonalist güçleri, SGDF'ye, ESP'ye sahip çıkmaya ve HDP'nin etrafında toplanmaya çağırıyoruz.