Şuanda 267 konuk çevrimiçi
BugünBugün512
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8236
Bu ayBu ay8236
ToplamToplam10476660
Yeter! Çekin ellerinizi bu halkın üzerinden! PDF Yazdır e-Posta


En ufak demokratik bir hak talebinin bile şiddetle bastırıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Yeter artık bu halkla oynadığınız. İki yüz yıldır her türlü oyunla baskı , zulüm, yok saymalarla, hor görme, aşağılamalarla nereye varacaksınız? Hiç mi anlaşma kültürünüz yok sizin ? Nereye kadar hem suçlu , hem güçlüyü oynayacaksınız ?

7 Haziran seçim sonuçları karşımıza bir tablo koydu. Bu sonuçlara göre iktidardan düşmüş bir AKP Hükümeti sanki iktidar partisiymiş gibi eski anti demokratik icraatlarına yenilerini katarak baskı ve  şiddet eylemlerine tam hız devam ediyor.

7 Hazirandan bu yana AKP iktidar partisi değildir. AKP yöneticileri İktidardaymış gibi davranamaz.

Ama ne hikmettir ki ;  henüz geçici bile olsa bir hükümet kurulmamışken Suruç’taki katliama vize çıkarmanın yanında, bir de Kürdistan dağları ve yerleşim alanlarını bombalama kararları alabiliyorlar. Kobane ve Suruç’a bir de Zergele’deki katliam eklendi. Ne saray düşkününe ne de  Saray icazetli korsan Hükümete ve Başkanına ‘’Ne bu şiddet, bu celal’’ diyemiyor kimse.

Bülent Arınç’ın ‘’Alçakça bir yalandır dediği Kandil Bölgesindeki Zergele katliamında altı kişi yaşamını yitirdi . Yirmiyi aşkın yaralı var.  Erbil’deki Rojava hastanesinde yatan yaralıları ziyaret eden Osman Baydemir ve beraberindeki HDP heyeti ‘’orada sivil kayıp yok’’diyen korsan hükümetin yalanını hazırladıkları raporlar ve yaralıların ifadeleriyle canlı yayında  ifşa etti.

Bu halk düşmanı korsan hükümetin son icraatlarını burada tek tek sıralamaya gerek yok. Duyarlı okuyucular sosyal medyadan takip ediyorlar. Benim en çok içimi sızlatan Rojava ve Şengalde şehit düşen 13 HPG, YPG ve YPJ’li gerillaların Habur sınır kapısında 10 gün bekletilmesidir. Bunların canlılara saygısı yok ki ölüye saygılı olsunlar.

Osmanlının son dönemlerinden bu yana Anadolu ve Rumeli coğrafyasındaki siyasal , sosyal ve ekenomik konjonktürleri yönlendiren emperyal güçlerin etkilerini de hesaba katarak bölgemize sorunlara nedenselliği çerçevesinde baktığımızda çok rahatlıkla görürüz ki ; devletin yapı taşlarını oluşturduğu bu toplumda anlaşma kültürü yok. Hiç olmadı. Bırakın irili ufaklı örgüt yapılarını STK’lar bile sivil ve demokratik olma özelliklerini gezi’den bu yana gerçek anlamda yeni yeni kazanmaya başladılar.

Dediğimiz gibi içinde yaşamakta olduğumuz toplumsal yapının bir konu etrafında bir araya gelip tartışarak asgari müştereklerde anlaşma kültürü yok. Yeni yeni kafamızı kolumuzu yararak öğreneceğiz. Bu durum, bu güne kadar eril zihniyetin egemen davranış kalıplarını oluşturduğu iktidar parti sözcülerinin de işine geliyordu tabii ki. Türkiye’de bilinçli ve kasıtlı olarak gerginlik yaratıldı. ‘’Çözüm süreci’’nin Dolmabahçe mutabakatının kabulüyle tam da istenen ve her iki taraf için de kabul edilebilinir bir noktaya evrilmesi Erdoğanı korkutmuştu. Onu sonunda yargı karşısına çıkarabilecek bir istikrar ve barış ortamı işine gelmedi. Kendisine ve suç ortaklarına hasap sorabilecek bir hukuk devletinin köşe taşlarını kendi elleriyle döşemek istemedi.

Bakınız şu anda ortalıkta bir iktidar partisi bile yok ama saray ve şürekası kendileri gibi düşünmeyenlere kim olursa olsunlar tehditler savurarak, olanları inkar ederek, kadın milletvekillerini susturmaya çalışarak arada üniversite hocalarına seccade göndererek gemiyi yürütmeye çalışıyorlar. Cumhuru yönetmeyi beceremeyen zat, günün birinde aşağı yukarı şöyle bir fetva vermişti sanırım ;  « bir şeyi düşünmezseniz, yok sayılır ». Hükümeti kurma çalışmalarını yürütmesi için Davutoğlu’nu görevlendiren bu zat, zaten bir koalisyon hükümeti kurulsun istemiyor. AKP içinde de Erdoğanın bu dediğim dedikliğindan hoşnut olmayanlar var ama öyle bir iktidar sarhoşluğu sarmış ki adamları yerlerinden olurlar korkusuyla ses çıkaramıyorlar. Bakıyoruz Davutoğlu barajı düşürmekten bahsederken Erdoğan karşı çıkıyor. ‘’Koalisyondan hayır gelmez’’ diyor ve AKP ile CHP’nin Koalisyon görüşmelerine Erdoğan gölgesi düşüyor.

RTE olası bir tarihte yargılanmasını engelleyecek, sürekli suç işleyenleri kollayan ve suç işleyen bir yapı oluşturmak istiyor kendisine. Bunu o çokça çanak yalayıcı ‘’ekibi’’ ile büyük ölçüde başardı.

Gelinen noktada bu günkü haliyle TC devlet olma özelliğini yitirmiştir. Giderek halktan koparak Çete devlete dönüşmüştür.

Görünen o ki fazla uzak bir gelecekte değil, S .Demirtaşı bertaraf ederek tekrar eskisi gibi tek adam diktatörlüğünü sürdürme üzerine planlanmış bir gelecek hayali RTE’nin sonunu getirecek.

Evet, Türkiyede bir oyun oynanıyor. Erdoğan kendi istediği gibi bir başkanlık rejimi kurmak için çocuklarımızı katliama sürüklemiştir. Sosyal medyada dolaşan kasetlerde seçimlerin arefesinde Davutoğlu ve Hakan Fidan’nın da aralarında olan beş askeri ve sivil üst düzey bürokratın kendi aralarında ülkeyi kaos ortamına sürükleyerek nasıl savaş çıkarma planları yaptıkları  ortaya çıktı. Milyonlarca kişi izledi bu kasetleri.

Sorun neydi peki ?

HDP’nin ‘’seni başkan yaptırmayacağız’’ çıkışı, Erdoğanın başkanlık hayellerine bir darbe vurmuştu.

Bu kez HDP’yi meclis dışına düşürmenin yollarını deniyorlar. PKK’yi dağda vurup HDP’yi de meclis dışına sürerlerse oh ne ala! İktidar kucaklarında olacak. Ama kazın ayağı hiç de öyle değil beyler!

Ne 2015 Türkiyesi, ne Dünyası, ne de Kürtler eskisi gibi değil artık. 90’lı yıllarda da değiliz bunu bir kenarınıza iyice not edin.

Bizler, kendi topraklarında birlikte yaşamaktan yana olanlar, çocuklarını , eşlerini Çete Devletin iktidar hesaplarına kurban vermek istemeyen ülkemizin barış ve özgürlükler ülkesi olmasını canı gönülden isteyenler sadece talep etmekle , istemekle kalmayalım. Bir an önce bu çıkmaz sokaktan çıkmamız gerek.Ülkemizi ve bu ülkede kök salmış, yaşamlarını bu ülkede kurmuş farklı inanç ve kültürlerden tüm halkları topluca felakete götürebilecek gidişata son vermemiz gerekiyor.

Ne mi yapalım ?

1-HDP’ye daha fazla güç verelim.

2-Ben kendi partimdeyim ama gidişattan hoşnut değilim diyorsanız Anayasa değişikliklerini yapabilecek bir meclis mutabakatı için, demokratik kamu gücü ve baskısı oluşturmak için çalışalım.

Barışın teminatı ve devletin halkın devleti olması ; geniş kitlelerin birey ve toplum olmaktan kaynaklı temel hakları tehlikeye girdiği anda topluca gösterdikleri demokratik reflekslerde gizlidir. İnsanlık Haklarımıza sahip çıkalım.

Bugün demokratım diyen her kurum, insanım diyen her kişi, devrimciyim, sosyalistim ve hatta sağcıyım ama bu gidişi beğenmiyorum, akan kana dur diyorum diyen her kişi yarın olacaklardan sorumludur. Unutmayalım.