Şuanda 94 konuk çevrimiçi
BugünBugün397
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8121
Bu ayBu ay8121
ToplamToplam10476545
Türkiye'de neler oluyor? PDF Yazdır e-Posta


Bu yoğun çatışmalı süreci başlatan, sivil bir darbe ile iktidara el koyan Erdoğandır.  7 Haziran seçimleri ile 13 yıllık iktidarını tek başına yürütemez hale gelen AKP, bu durumu hazmedemedi ve bir koalisyon hükümetine bile olanak tanımayarak, 45 gün sürdürülen bir tiyatro sonunda erken seçim kararı alarak, iki yılı aşkın bir süredir süren çatışmasızlık sürecine de son verdi.  Erdoğan Seçimlerden hemen sonra MHP’nin de desteğiyle meclisi çalışamaz kılmış, geçmişte ele geçirdiği yargı kurumunun yanında yasamayı ele geçirmiş ve yetkisiz ve meşruiyeti olmayan bir başbakan atayarak da yürütmeyi fiilen ele geçirmiştir.

Bunlara ek olarak Erdoğan, devletin tüm haber alma ve mali kaynaklarını ele geçirmiş; tüm baskı cihazının kontrolünü ele almış bulunuyor.

Erdoğan için geri dönüş yoktur.  Her adımda daha ileri gitmek zorundadır. Durması veya geri adım atması, sonu uzun yıllar sürecek hapishane veya tımarhane ile bitecek bir sürecin başlaması demektir. Erdoğan bunu biliyor. 13 yıllık iktidarı süresince kendisi ve çevresi içinden çıkamayacakları bir yolsuzluk ve rüşvet batağına batmıştır. Bu yüzden bu kadarı da olmaz dedirten uygulamaları hayata geçirmeye başlamış bulunuyor.

Seçimlerden önce anayasayı değiştirecek bir çoğunluk isteminde bulunan Erdoğan, şimdilik hükümet olabilecek bir çoğunluğa razı görünüyor. Bunu sağlamanın yolunu ise HDP’yi baraj altına itmek, olmaz ise MHP’ye giden oyları alarak hedefe varmak istemektedir. Bugün Türkiye’de milliyetçi dalgayı yükselten de, Kürdistan’da 90’ları kat be kat aşan saldırıları yapan Erdoğan ve çevresidir.  Şimdiki hedef meclis çoğunluğu ile meşruiyet kılıfı giydirilmiş islamo-faşist bir rejimdir.

Tüm bunlardan dolayı  HDP’ye ve özellikle Kürt seçmene karşı baskı ve provokasyonlar artarak sürecektir.Ancak tüm bunlara rağmen Kürt halkının, demokrasi güçlerinin kararlı karşı koyuşu sağlanabilirse  bu politika ters tepebilir. Hemen hergün seçim anketleri yaptıran Erdoğan, seçimler aracılıyğıyla tek parti hükümeti kuramayacağını gördüğünde değiştirmek istediğini söylediği mevcut anayasanın 120. maddesi gibi maddelere dayanarak Olağanüstü Hal rejimine geçip, seçimleri erteleyebilir.

Erdoğan bu tutumuna en büyük desteği de, sahte sağduyu çağrısı yapan ve ardından da sıkıyönetim talep eden  Bahçeli’den almaktadır. Nitekim Bahçeli’den açık çek alan Erdoğan Kürdistan’da ve Türkiye’de daha büyük saldırı ve provakasyonlar yapmaya başlamıştır. Kuzey Kürdistanın hemen tüm illeri ve ilçelerinde sıkıyönetimi aratmayacak uygulamalar aracılığıyla sivilleri hedef alan katliamlar yapan AKP iktidarı, Türkiye’nin batısında ise HDP binalarına saldırmakta, Kürtlere yönelik linç kampanyaları organize etmektedir. Bu pervasızlığının nedeni 13 yıllık iktidarını artık en azından tek başına yürütemeyeceğini görmesindendir.

Erdoğan asker cenazeleri vasıtasıyla tepkileri HDP’ye çekeceğini sanırken, tam tersine birçok yerde kendisine karşı gösterilere dönüşmektedir.  Şimdi HDP’yi hedef yapmış ve dikkatleri buralara çekerek kendisine karşı oluşan tepkileri bertaraf etmeye çalışmaktadır. Arkalarına polis aracılığıyla devlet gücünü alan bu lümpenler takımı karşılarında oluşan güçlü bir direniş görebilirlerse hemen dağılırlar.

Bu lümpenler, arkalarında polis ve devlet gücü olmadan hiçbir şeye cesaret edemezler. Erdoğan’ın rejimi artık şiddet bağımlısıdır. Bu yüzden saldırılarının dozunu hergün dünden daha  fazla arttırarak sürdürmek zorundadır.  Bu açıdan bugün sıradan Kürt halkına ve HDP binalarına yöneltilen saldırılar yerini  HDP yöneticilerine, vekillerine ve üyelerine yönelik öldürmeler ve fiziki saldırılara dönüşebilir.

Bu  sebepten bu azgın saldırılara karşı yapılacak bir tek şey vardır. Halkın kendi öz savunmasını örgütlemesi, Türkiyeli demokratik güçlerin sokakları teslim almaya çalışan lümpen sürülerine karşı aktif direniş örgütlemesi.

Selahattin Demirtaş’ın da dediği gibi, “Biri sizi linç etmek için geliyorsa kendinizi savunun. Size saldırmaya gelenleri ananızdan doğduğuna pişman etme hakkınız vardır. Yasalara uygun olarak herkes meşru müdafaasını etme hakkı vardır.“

Her yerde, her mahallede, her sokakta yaşam hakkımızı ve özgürlükleri Erdoğan ve onun emrindeki devletin ve çetelerin gaspına karşı savunmak üzere öz savunma grupları kurmak gerekir. Bu süreç ancak böyle aktif bir savunma ile durdurulabilir. Her geri adım faşizmin alan kazanmasını sağlayacaktır.

Erdoğan’ın hesaba katmadığı bir şey var. Türkiye halklarının büyük bölümü oynanan oyunun farkındadır ve dikkat edilirse HDP binalarına yönelik yakma eylemlerine katılanlar AKP gençliği, yine MİT ve AKP eliyle kurulan Osmanlı Ocakları, Alp Erenler ve ne kadar inkar etseler de Ülkü Ocakları çevresinde örgütlendirilmiş serseri gençlerden ve lümpenlerden oluşmaktadır.

Bu saldırılara karşı bir demokratik direnişin örgütlendirilmesi gerekmektedir. Yoksa süreç içinde bugün AKP’ye tepkili olanlar bile  „güçlü“ olanın peşine takılmaya başlar ve sesini çıkarmaz olur.