Şuanda 363 konuk çevrimiçi
BugünBugün3326
DünDün2340
Bu haftaBu hafta7648
Bu ayBu ay7648
ToplamToplam10476072
Veli Saçılık ve kopan bir kol hikayesi PDF Yazdır e-Posta


Veli Saçılık, kopan koluna mı üzülsün, kopan kolu için istenen üç yüz bin Lira icraya mı, hukuksuzluğun bu kadarı da dünyada eşi olmayan bir durum, medya bu hafta Danıştay’ın aldığı bu kararı gösteriyor. Cezaevinde isyana katılır ve kepçeler duvarı yıkar ve de kolunuzu koparırsa yapılacak tamiri size ödetirler çünkü; Burası Türkiye, Mülk, adaletin temelidir, temele zarar vereni adalet çarpar….!

OY KELEPÇE

Veli Saçılık benim akrabam, acı gününde, ihtiyacı olabileceği dönemde ondan habersiz bir akraba, ama, sonra duyduğunda acılarını paylaşan dost, Kelepçe yazılmadan önce başka bir kitapta hikayesini okumuştum.

O kahramanla, iki bacının torunları olduğumuzu geç öğrendiğim ve Kelepçe kitabı çıkınca onunla sanal buluştum.

Okurken kendi hayatımı da yaşadım daha yarısındayım kitabın, fakat, dayanamayıp bıraktım, giriş olsun diye duygularımı yazma ihtiyacını duydum. Kitabı bitirince esas düşüncelerimi yazacağım. Kol kopunca sinirden okumaya ara verdim.

Kepçeye takılan sağ kolun koptu

Faşizmin vicdanı dini imanı yoktu

Bizim sol yanımıza saplanan oktu

Veli senin sağ, bizim solumuz koptu

Burdur’un Cezaevi yok olsun yıkılsın

İçindekilere hak kolaylık versin

Ey halkım Veli’ler le dolu dört duvarlar

Ceza evi ve onları yargılayanlar kahrolsun

Veli benim dostum, birdir yolumuz

Ona yapılan her şeye içten karşıyım

İsteğim o ki, olmasın böyle vahşet

İşte o nedenle seninle birdir solumuz

KELEPÇE

Kelepçe, bir belgeselin, bir romanın, bir gerçeğin, acının, olmayan kolun hikayesidir. Aynı zamanda hukuksuzluğun, zorlamanın, devlet denen aygıtın, hizmetinde olduğu vatandaşının kişilik haklarına, insanlık onuruna, özgürlüğüne, sosyal yaşamına, getirilen kısıtlama ve ortadan kaldırmanın adıdır. Kelepçe, cezaevidir, hastanedir, jandarmadır, doktordur, hemşiredir, ambulanstır, gardiyandır, polistir, sonunda, moraran ve akan kanlı bir koldur.

İçeride direnen tutuklu ve mahkumun çığlığı, dayanışmanın sıcaklığı, analar ve babaların feryadı, kapana sıkışmış yoldaşların direnen gücü ve birbirine bağlılığıdır Kelepçe.

Çoklu sistemden hücre sistemine geçişin, yalnızlaştırmanın, soyutlamanın, dayatmanın yani F-Tipinin adıdır Kelepçe.

Cezaevinde yattığımdan bildiğim, barikat kurma, sandalye, masa, dolap, yatak, yorgan, oturakların ve bilumum malzemelerin gerektiğinde direnmek için nasıl işe yaradığını, kapalı alanda gazların dumanını çıkardığında kişiyi nasıl etkileyip, gözlerini ve derisini kan fışkıracakmış gibi kızıllaştığını, kusturma boyutundaki yanmaları yakından tanıyan birisi olarak, Kelepçe’yi okurken sanki eylemin içinde gibi etkilendim.

Burdur cezaevi ve Ulucanlar’ın internetten resmini indirip önüme koydum, dışarıdan hangi alanlardan saldırıyı hangi rahatlıkla ve zorlukla yaptıklarını anlamaya çalıştım. Burdur ve Ulucanlar vahşetin ve zorbalığın adıdır. Diyarbakır’a da eş düzeyde şiddet uygulanmıştır. Diyarbakır despotizmde ve insanlık onurunda elbette yüksek baskı ile öndedir, fakat Burdur ve Ulucanlar yok etmede daha öndedir.

Veli Saçılık ve Yoldaşları ve eyleme katılan tüm arkadaşları, bir hukuk, insan hakları ve onurlu duruş mücadelesinin meşalesini, kendilerinden önceki burçlardan daha yüksek noktalara taşımış ve yükseklik çıtasını en üst noktaya getirmişlerdir.

F-Tipi politikası uygulaması, Adaletin dengesizliğinin başlangıcı idi, işte bu gün hakkın, hukukun ihlali, hakim ve savcıların taraflılığı ve tarafsızlığının belli olduğu, istendiğinde karar veren hakimlerin meslekten uzaklaştırıldığı, savcılara el çektirildiği, günümüz tarihinin o günde yapılan hukuk ve insan hakları çiğnemelerinin içinde gizli olduğunu anlayabildiniz mi?

Adaletin o dönem bakanı Sami Türk, sizin önünüze konan derin devlet konseptini, size uygulatanlara dönünce, nasıl ciyak ciyak bağırdığınızı şimdi anladınız mı? Demek ki, hukuk bir gün, sizlere de lazım olacakmış, müdürler, müsteşarlar, generaller, bakanlar başbakanlar ve devletin başları, hukuk size de gerekli olacak, eğer Veli’nin hakkını gasp etmeseydiniz, onun kolunu koparmasaydınız, yoluna saygı gösterseydiniz, şimdi demokrasinin D’sini yaşayabilirdiniz.

Veli Saçılık aslında, bir hukuk dersi verebilecek deneyim ve tecrübeye sahip oldu. Sizler ona doktora ünvanı vermeniz ve hukuk fakültelerinde pratik deneyim aktaracak hazır yetişmiş adam muamelesi yapmanız gerekir. İşkenceyi kabul etmeyen savcı, dalga geçen hakim, kuralları işletemeyen avukatlar, askerden ve validen emir bekleyen ceza uygulayıcısı savcılar, alınan mahkeme kararlarını düzgün değerlendirmeyen Yargıtay, devletin duvarını kendi yıkıp, mala zarar verdi diye tutuklu ve mahkumu suçlayan Danıştay, Hepiniz Veli Saçılık’tan hukuk dersi almanız gerekir.

Burdur, Isparta ve diğer hastane tabipleri, sınıfta kaldınız, hemşireler ve nöbetçi doktorlar, bilinçsizler ordusu, ettiğiniz Hipokrat yemininin ne olduğunu bile kavrayamayan, kopmuş “kolu soğuk tutun hastaneye yetiştirin geri dikilsin” diyen Veli Saçılık’tan öğreneceğiniz çok ders var. Kolu nasıl taşıyacağımızı bize mi öğreteceksin diyen ‘çok bilmiş’ hemşire, mesleğinizi hemen bırakmanız, ya da gidip daha üç yıl eğitim almanız gerekir, fakat, bu dersi Veli Saçılık vermesi lazım ki öğrenebilesiniz.

Kendi konumu olağanüstü kötü olmasına rağmen, başka yoldaşlarının hali ile ilgilenen, devrimci tutumun nasıl olmasının gereğini yapan, onlara en kötü anında marş söyleyen, gözleriyle bile moral pompalayan Veli’den yoldaşlık dersi öğrenin, sevgili ilerici, devrimci, demokrat ve sosyalistlerimiz. İçeride mücadele en yüksek boyuttayken ruhu bile duymayan kamuoyu, çuvaldız batarken bu insanlara, bir kere olsun kendinize batırdınız mı iğneyi.

Kelepçe’de okuyacağınız her nokta insanlığa derstir. Hele kendi yıktığı duvarın parasını Veli’den tahsil etmek isteyen ve mizahlara konu olacak T.C devleti hukukçuları, adalet ne imiş gördünüz mü? Avrupa insan hakları mahkemesini Veli kazandı ve devlet tazminat isteyemeyecek duvar için, gülünç durumu Avrupa mahkemeleri Veli Saçılık’ın lehine onayladı.

Avrupa’da hukukçuyum diye dolaşan hukuk profesörleri, Veli Saçılık’tan ve Kelepçe’den ders çıkarın ders alınız…..

Veli Saçılık’ın 2013 de yazdığı yazıdan bir alıntı  veriyorum.

DUVAR

36 yaşında daha, sağ kolu yok 23'ünden bu yana.

Ankara Konur Sokak'ta doğdu Veli Saçılık. NATO Yolu, kömür deposunun yanında, eski çöplüğün üzerindeki köyün lüks kaldığı mahalledeki gecekonduda büyüdü.
Ahmet Kaya dinliyordu sıkça.
Önce Sivas, sonra Gazi katliamı olduktan ve olaylar büyüdükten sonra artık gözaltındaydı mahalleleri. Ve mahalleli de korkmuş ve öfkeli.
Lise son sınıfta OSTİM'de işe girdi. OSTİM İşçi Birliği'nin yeni üyesiydi. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü bildirisini dağıtma görevi verdiler. 16 Mayıs'ta gözaltına alındı, "Devlete ve erkeğe köle olmayın" yazan bildiriydi gerekçesi.



İlk kez "gözaltı" ile tanıştı. Dayak, tekme, tokat olağandı.
Yanda elektrik verilmiş, su içirilmeyen insanları gördü, yerdeki kanları.
Tutuklandı.
Ulucanlar'la tanıştı. 90 kişilik koğuş, hoşgeldin dayağı ve geçen 2,5 ay.
2,5 ay sonra tahliye olduğunda yeniden OSTİM'de işe girdi. Kimse yargılandığı davanın mahkumiyetle biteceğini beklemiyordu. Ama duruşmadan hemen önce HADEP Kongresi'nde indirilen bayrak havayı değiştirmişti.
Yardım yataklıktan 3 yıl 9 aya mahkum olunca yeniden cezaevine konuldu 99 başında.
Ulucanlar bambaşkaydı.
Operasyon geliyor diyordu herkes. Mahkumlar da sertti, jandarma da gardiyan da.
Geldi o operasyon, Veli, Burdur'a hükümlü olduğu için nakledildikten hemen sonra.
10 mahkum vurularak öldürüldü Ulucanlar'da, Eylül 1999'da.

Burdur küçük bir cezaeviydi.
'Sırada Burdur var' diye haberler çıkıyordu cezaeviyle ilgili ama "olsa olsa döverler" havası vardı içeride.
Ancak işler değişti "adam edeceğim sizi" diyen yeni müdür gelince.
Baskı o kadar büyüdü ki duruşmaya "kafası kırık" gitmemek için gitmemeyi tercih etti mahkumlar.
Operasyona da böylece çıktı gerekçe.
Hayata Dönüş öncesi bir prova gerekiyordu devlete.

Bulanık suda kaybolan kol

5 Temmuz 2000 sabahı spordan sonra jandarma dayandı kapıya. Olağan koşullarda iletişim kurarlardı.
Ama niyet başkaydı.
Birdenbire gaz bombaları, ses bombaları.
Veli, özel eşyalarını korumak istedi önce. Mektuplarını, hatıralarını paket yaptı.
Nefes alamaz hale geldiğinde operasyonun ciddiyetini anladı.
İtfaiye barikatlara mazot döküyor, duvarları kırıyordu.
Bir yandaki koğuşa geçtiler. Orada koğuşlarının duvarı kırılan, kadınlar da vardı.
Birlikte üst kata kaçtılar.
Yaklaşık 2 saat oturdular burada. Operasyon bitti sanıyorlardı ki 2. katın duvarı kepçe darbesiyle yıkıldı.
İçeriye yeniden gaz ve ses bombaları atılmaya başlandı.
Veli, hava alabilmek için kafasını yaklaştırdı boşluğa. Kepçe duvarı kırdığına göre başka ne yapacaktı ki?
Yaptı.
Bir anda Veli yaklaştığında, kepçe yeniden savruldu iki yana. Veli'nin kolu kalmıştı duvarla kepçe arasında.
Kaslarını gördü bir anda, et parçalarını ve kolunu hala bedeninde tutan deri parçasını.
Arkadaşları turnike yaparken, deri parçası da bıraktı kendisini.
Kolunu göbeğinin üzerine koydu arkadaşları. Artık onlar da nefes alamıyor, debeleniyordu yerde. Müdürün sonradan, "Seni kepçenin önüne ittiler" dediği, sonradan ölecek, işkence görecek, tecavüze uğrayacak arkadaşları.
İtfaiye o sırada yoğun su sıkmaya başladı. Veli, bilinci yarı açık yaşamaya çalışıyordu ki kolu bulanık suya karıştı.

Köpeğin ağzındaki kol

Merdivenle indirildi koğuştan. Ambulansa bindirilmeden kol da bulunup sol eline verildi.
Önce Burdur'daki hastane, sonra Isparta.
Doktorlar, buza bile konulmamış kolu için kurtaramayız dedi.
Veli, ameliyathaneye alınırken, kolunu mezarlığın yanındaki, açıktaki çöpe atıyordu hizmetli.
O kolu önce köpekler bulup, ağızlarında merkeze getirdiğinde, insanlar "cinayet" diye irkildiğinde, yerel gazeteler "vahşet" diye manşet attığında anladı polis.
Doğrulamak için ertesi gün hastanede "hırsızlık suçundan parmak izini alacağız" dediler Veli'ye. Öfkelenen Veli vermeyince, sabıka kaydından aldılar parmak izini.
Küfürler, yatağa zincirlemeler, aşağılamalar içinde geçirdi günlerini. Gömülen kopmuş kolunu düşünmeye bile hali yoktu.
Açlık grevine başladı. Psikolog geldiğinde ilk kez ağladı.

Meşhur gözaltı

Haymana Cezaevi'ne gönderildi.
Burdur'dan geriye hiç yargılanmayan jandarma ve gardiyanlar, cezaevi yöneticileri, çoğunu bir daha göremeyeceği arkadaşları kaldı.
6 ay sonra, cezasının bitimine 2-3 ay kala Rahşan affıyla tahliye edildi.
Hemen yeniden yargılanmak için başvurdu ve bu kez beraat etti.
Hayata Dönüş Katliamı'ndan sonra öldürülen mahkumlarla ilgili protestoda gözaltına alındı.
İşkenceyle tehdit eden polise, "Türk polisi işkence yapmaz, yetkisini bilir" diye takıldığında, "Bizim yetkimizin sınırları çok geniştir" yanıtını alacaktı.
Yine de polis, artık meşhur bir mahkum olduğundan elindeki sigarayı bedenine basmayacaktı.

Çuval taşır mısın?

KPSS'ye girdi, bir yandan da açık öğretim sosyolojiye.
80 puan aldığında işlere başvurdu. Çoğundan red yanıtı aldı.
TİGEM'e gittiğinde 'çuval taşıması' teklif edildi. Başka yerde başka engellerle karşılaşıyordu ki nüfus müdürlüğünden olumlu yanıt geldi.
Artık İçişleri Bakanlığı personeliydi.
Kazandığı ilk maaşlarla Paris'e ve Küba'ya gitti, sosyolojiyi bitirdi, yüksek lisansa hazırlanıyor şimdi.

Gargamel kim?

Haklarındaki davalar sürüyordu.
O tazminat davasını kazandı. 150 bin lira aldı.
Evlendi sonra, küçük kızı Feraye'yi tek koluyla kucakladı.
Şirinler'i izlediğinde "kolunu kötü adamlar mı kopardı?" diye soran 3 yaşındaki Feraye'ye Gargamel'in kim olduğunu anlatamadı.
Sonra bir gün yolda dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'le karşılaştığında, kucağına bağlı Feraye'yi gösterip sordu; "Madem ben haksızım, kolumu kim kopardı?"

1 milyon TL

Kazandığı tazminatla ilgili dava bittiğinde bu kez haksız bulundu. 150 bin TL'yi 725 bin TL olarak geri ödemesi istendi faiziyle, çünkü "isyan" etmişti.
Tam bu kararla sarsılmıştı ki yeni bir haber geldi.
Devletin duvarı yıkılmıştı ya onu da Veli ödemeliydi.
61 kişi hakkında yıllar önce açılmış 250 bin TL'lik alacak davası nedense aniden tebliğ edildi.
Ortadaki tek suçlu Veli'ydi.
Ya ölmüşler, ya kaçmışlar, ya cezaevinde kalmışlardı diğerleri.
Kanuna göre de devlet kimi bulursa zararı ondan tahsil etmeliydi.
Gitti kendini savundu geçtiğimiz günlerde.
Mahkeme ise Burdur'daki hiç yargılanmayan gardiyanları, jandarmaları, tek yargılanan isim olan ve beraat eden kepçe operatörünü tanık olarak dinlemeye karar verdi.
Yani Ocak ayında mahkemeye gittiğinde, kolunu kaptırdıklarıyla yüzleşecek Veli.

"Bu ülke adamı zorla devrimci yapar" diyor hala annesi.
Büyükçe bir duvarın diğer yanında, soluklanacak bir pencere açılması için hala umutla direniyor birileri.