Şuanda 356 konuk çevrimiçi
BugünBugün3323
DünDün2340
Bu haftaBu hafta7645
Bu ayBu ay7645
ToplamToplam10476069
1 Kasım; kaybedenler, kazananlar... PDF Yazdır e-Posta


1 Kasım seçimi  geride kaldı.

’ İlk günkü aşkla, iş başına tek başına’’ sloganıyla ‘’haydi bismillah’’  diyen AKP gericiliği 1 Kasım seçiminin mutlak galibi ilan edildi.

‘’İlk günkü aşkla...’’ mı, yoksa ilk günkü ‘’ açlık ’la mı yola çıktılar  bilinmez, işin o tarafı biraz karışık olsa da,  ortada bir gerçek var.

Yeteri kadar zıkkımlandılar.

Yeter(!) demeyecekler …  Zıkkımlanmaya  devam edecekler.

Eskiden  olduğu gibi  amatörce değil, profesyonelce zıkkımlanacaklar..

Milli irade(!)  böyle tecelli etti ya, ‘’milli iradeye’’ boyun eğecekler .

Yola devam edecekler.

Yol’da  yapacaklar, yolsuzluk da...

***

Bu yazının konusu; 1 Kasım seçiminin görünürdeki kazananından daha çok, ‘’kaybetti’’ denilenler üzerinedir.

Soru şu; Seçimi kim kaybetti? .

Sokakta rastladığınız rastgele birini çevirin ve sorun.

Genç yaşlı,çoluk çocuk önünüze çıkan ilk kişiye  sorun. Vereceği  cevap,  sırasıyla  MHP,HDP ve CHP olacaktır.

Hemen belirteyim. Ben bu tespite kesinlikle katılmıyorum.

Özellikle de MHP ve HDP’nin, kaybedenler hanesinde gösterilmesine hiç ama hiç katılmıyorum.

MHP ve HDP’nin,  birbirlerinden  180 derece farklı gerekçelerle, 1 Kasım seçiminin gerçek kazananları  olduğunu düşünüyorum.

MHP’nin  Kaybettiğini, hezimete uğradığını söylüyorlar.

Doğru değil.

MHP ne kaybetti peki?

80 Milletvekili’nden yarısını, yanı, 40 Milletvekili’ni kaybetti.

Hepsi bu.

MHP’nin kaybettiği 40 Milletvekili’ne karşılık ne kazandığı gözardı ediliyor.

MHP’nin,7 Haziran’dan  bu yana iktidar olduğu söylenmiyor.

Türk sağı’nın faşist partisi MHP’nin, Milliyetçi, ırkçı,inkarcı Kürt düşmanı politikasının  7 Haziran’dan bu yana devletin resmi politikası olduğundan kimse söz etmiyor.

Daha düne kadar , ‘’Milliyetçiliği ayaklar altına aldık’’ diyenlerin, bugün, MHP’nin ırkçı milliyetçi ipine sarılarak  düştükleri çukurdan çıkarak bir kez daha hükümet  olduğu söylenmiyor.

Hatırlasanıza, MHP, yıllar yılı ısrarla ne söylüyordu?

İhanet süreci(!) olarak adlandırdığı  ‘’ Barış ve çözüm ‘’  sürecinin terk edilmesini,  topyekun savaş stratejisinin harekete geçirilerek  Kürtlere  hadlerinin bildirilmesini söylemiyorlar mıydı?

MHP denildiğinde akla ilk gelen bu değil miydi?

7 haziran’dan bu yana  AKP hükümeti  tam da MHP’nin söyleyip de yapabilme fırsatı bulamadığı politikasını uygulamıyor mu?

Bu durumda,  MHP’nin hezimete uğradığını  iddia etmek ne kadar gerçekçi olabilir ki?

MHP, 40 milletvekili kaybetmiş olmasına karşın, İktidar partisi AKP’yi kazanmış.

Milliyetçi, ırkçı inkarcı ideolojisini devletin resmi ideolojisi haline getirtmiştir.

Kimse kusura bakmasın, beğenirsiniz beğenmezsiniz, 1 Kasım’ı doğru kavramak, MHP’nin başarısını(!) teslim etmekten geçiyor.

12 eylül dönemini  yaşayanlar  bilirler. Dönemin tutuklu MHP milletvekillerinin, 12 eylül mahkemelerinde ,’’ fikrimiz iktidarda biz içerdeyiz’’ diye sızlandıklarını iyi bilirler.

Bugün dünden farklı değil,

Dün, tutuklanarak iktidar olanlar ,bugün 40 milletvekili feda ederek iktidar oldular.

Derin devletin ‘’truva atı’’ olmak böyle birşey olmalı..

Türk sağı faşisti MHP,  1 Kasım’ın kaybedeni değil, kazananı olmuştur.

Öte yandan; Kamuoyunda kaybedenler içerisinde ıkınci sırada gösterilen HDP ‘nin de kaybeden değil, kazanan taraf olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

HDP’nin demokratik yapısı, barış ve özgürlükler uğruna yürüttüğü radikal muhalefet anlayışı, zulüm ve zorbalıklar karşısındaki  dik duruşu, oligarşik devlet aygıtının korkulu rüyasıdır.

HDP, kurulduğu günden buyana, Devlet terörünün kıskacı altındadır. Dünyada eşi ve benzerine rastlanmayan bir biçimde  terör sarmalı içerisinde

boğulmak istenmesine karşın her seferinde dip diri ayakta durmasını bilmiş, legal demokratik  parti kimliğini muhafaza ederek  kan-ter içerisinde bugünlere kadar gelme başarısını göstermiş bir partidir.

HDP’nin, 7 Haziran’da aldığı oy oranıyla, 1 Kasım’da aldığı oy oralarını  karşılaştırmak suretiyle, kaybedilen 1 milyon oy’a bakıp,  HDP ‘’kaybetti’’ yorumunu yapmak haksızlıktır

HDP değerlendirmesi yapanların çok büyük bir bölümünün samimiyetten yoksun  olduklarını,  objektif davranmadıklarını  biliyoruz.

Bununla birlikte, HDP’nin kaybetmediğini, baskı, zulüm ve zorbalıkla  kaybettirildiğini söyleyen arkadaşlarımızın önemli bir kesimi de, bilerek yada bilmeyerek  bir başka açıdan aynı hataya düşebilmektedir.

Bu arkadaşlarımız, 5 ay gibi kısa bir sürede kaybedilen 1 milyon oy’un  korunamamasını nedenlerini  anlatmaya çalışırken subjektif nedenlerden olsa gerek,  sorunun önemli bir yönünü göz ardı ederek eksik ve ‘’sorunlu’’ bir değerlendirme yapıyorlar.  Hal böyle olunca yakın bir gelecekte sorunlarımızın üstesinden gelerek eksikliklerimizin giderilmesi adına atılması gereken adımları istemeyerek de olsa erteleyerek öteleştirmiş oluyorlar.

Açık olmak kendi gerçekliğimizle yüzleşmekten çekinmemek gerektiğine inanıyorum.

Örnek olsun,  Ertuğrul Kürkçü; ’sorunun çalınan 1 milyon oyla değil, yanlarına tekrar toplamayı başaramadıkları 1 milyon kişiyle ilgili olduğunu ‘’ söylerken, son derece önemli bir soruna parmak basıyor olsa da,.  ‘’toparlanamayan 1 milyon oy’un’’ neden toparlanamadığını anlatırken can alıcı noktayı gözden kaçırıyor ve çuvaldızı ‘’bir yerlere’’ batırmaktan ısrarla imtina ediyor.. "Bunun da en önemli sebebi; devlet şiddetinin yarattığı travmayı onaramayışımızdır. Buna karşılık vermekteki maddi, manevi güçlüklerimizdir. Tutuklamalar, öldürme, katliamlar, sıkıyönetimler, linçler, yağmaların yarattığı tedirginlikler düşünüldüğünde gerçekte ne ile karşı karşıya kaldığımız açıklanabilir" demekle yetiniyor.

'AKP Şiddet kampanyası ile kazandı’’ diyor.

Katılmak mümkün değil.  Kimi doğru tespitlere rağmen son derece eksikli  ve sorunlu bir değerlendirme olduğu kesin

Ertuğrul Kürkçü, 7 Haziran’da alınan oyların 1 Kasım’da neden korunamadığını tek bir nedene bağlıyor ve ‘’devlet baskısı’’ diyor.

Ertuğrul Kürkçü’nün sözünü ettiği devlet baskısının 7 Haziran’da da olduğunu hepimizden çok daha iyi bildiğini, bu baskıyı birebir yaşadığını  bilmeyen mi var.

Hiç kimse sorunu  azda olsa kendisinde görmek istemiyor. Görse bile bunu kamuoyu önünde dile getirmekten kaçınıyor.

Ertuğrul Kürkçü de bunu yapıyor.  Sorunu çok yönlü gördüğünden kuşku duymuyorum. Buna karşın Gördüğünü söylemekten imtina ettiğine düşünüyorum.

7 Haziran secimi ile yüzde 13 gibi beklenmedik bir başarı elde eden HDP’nin, seçimin hemen ardında yoğun bir devlet terörü ile karşılaştığını bilmeyen mı var?

7 Haziran  1 Kasım tarihleri arasında, Parti Genel Merkezi de dahil, saldırıya uğramayan  HDP parti binası mı kaldı?

Tutuklanmayan belediye başkanı mı kaldı?

Suruç’ta  Ankara’da canlı bomba saldırısı

‘’Beyaz toros’’ tehditlerı.

Şehir merkezlerini topa tutarak, topyekûn katliam girişimleri ile  halkı sındırmak adına elerinden geleni artlarına koymadılar.

Bütün bunlar ilk defa yapılmış yeni şeyler değil ki...

35 senedir yaptıklarını yapıyorlar.

7 Haziran- 1 Kasım arasındaki 5 aylık dönemde yeni olan tek şey;  Gerçek yüzlerini gizleme gereği duymaksızın,   derin devletin uyuyan katil hücrelerinin tamamını,, sivil görünümlü milislerini, gazeteci kılıklı beslemelerini, politik görünümlü  iş birlikçilerini, kısacası,  bugüne kadar besleyip büyüttükleri ajan provokatörlerinin tamamını  topyekun harekete geçirmeleri olmuştur.

Yolun sonuna geldiklerinin farkındaydılar çünkü.

‘’Var olmak yada yok olmak’’la karşı karşıya kaldıklarının bilinciyle hareket ettiler.

CHP yada MHP’ni kesinlikle önemsemediler.

Tek bir yerden korktular

Panzehirleri’nin HDP olduğunu bilerek, var güçleriyle  Özgürlük hareketini provoke etmek, bunun üzerinden    HDP’yi yıpratarak güçten düşürme stratejisi izlediler.

Taktik ve stratejilerinde başarılı oldular mı peki?

Oldular.

PKK’yı provoke ettiler. En olumsuz bir dönemde onu, sıcak savaş alanına çekerek, güvenlik sorununu tüm sorunların önüne geçirmek suretiyle istikrarın tek parti yönetimi ile sağlanacağı algısını topluma kabul ettirdiler.

Bugün gazetelere düşen Abdullah Öcalan haberi, doğruysa eğer, Öcalan’ın bu oyunun kodlarını gördüğü anlaşılıyor.

Abdullah Öcalan’’ Ben, ‘Silahların gölgesinde barış olmaz’ demiştim. Silahlar konuşurken, çözümden, barıştan söz edilemeyeceğini söylemiştim. Dinlemediler, haklı çıktım. PKK ve HDP için özeleştiri yapma vakti. Politikaları çöktü, başarısız oldular. En ufak olumsuzlukta silaha sarıldılar, devletle çatıştılar. Kazanımlar heba edildi. Örgüt çok fazla kayıp verdi" diyor.

Abdullah Öcalan’ın, ‘’kazanımları heba ettiler’’ derken, 7 Haziran başarısından söz ettiği anlaşılıyor. Hal böyle olunca, 7 Haziran başarısının 1 Kasım’da kaybedilmiş olmasında özeleştiri yapması gereken tarafın da, HDP’den çok PKK olduğunu anlaşılmalıdır.

‘’Kazanımların heba edilmesi’’  tespitinden hareketle, sorumluluğun HDP ve PKK tarafından eşit oranda paylaşılması talebinin PKK’ya verilmiş bir taviz, HDP’ye yapılmış bir haksızlık olduğu çok açık.

PKK,  7 Haziran,1 Kasım tarihleri arasındaki 5 aylık süreci doğru okuyamamış,  gericiliğin taktik ve stratejisini fark edememiştir.

PKK’nın öngörüsüzlüğü, kaybedilen 1 milyon oy’dan  daha çok, bugüne kadar elinde tuttuğu ‘’siyasal üstünlük’’ kartını da kaybetmesine neden olmuştur.

Bundan böyle süreç çok daha amansız, çok daha zorlu geçecektir.

1 Kasım’ın psikolojim üstünlüğü  ile ‘’hadi bismillah’’ diyen gericilin

HDP, HDK, DTK ve DBP Eş başkanlarının, "Hükümetin ateşkesin karşılıklı hale gelmesi için irade ortaya koymasını bekliyoruz." Çağrısını ne kadar ciddiye alacağını varın siz düşünün…

1 Kasım seçiminin kaybedeni esas olarak PKK’dır.

CHP, bir başka yazı konusudur.