Şuanda 341 konuk çevrimiçi
BugünBugün3312
DünDün2340
Bu haftaBu hafta7634
Bu ayBu ay7634
ToplamToplam10476058
Karanlık güçler ittifak içinde işbaşı yaptılar PDF Yazdır e-Posta


Karanlığın temsilcileri bu sefer Amed Baro başkanı sevgili Tahir Elçi’yi katlettiler. Sarayın işaret ettiği her birey bir, bir saf dışı bırakılıyor. Dün iki gazeteci “bunları yanlarına bırakmam” diyen Erdoğan’ın talimatı ile tutuklandı. Bugün “PKK bir terör örgütü değildir” dediği için yandaş medyaca linç edilen, hakkında dava açılan Tahir Elçi başından vurularak katledildi.

Elçi, 14 Ekim 2015 tarihinde, CNN Türk televizyonunda Ahmet Hakan'ın sunduğu "Tarafsız Bölge" adlı programda "PKK terör örgütü değildir. PKK, silahlı siyasal bir harekettir. Siyasal talepleri olan, çok ciddi bir desteği olan bir siyasal harekettir" demişti.

Bu sözlerinden sonra Akp medyasının linç kampanyasına uğradı. Akşam gazetesi, 14 Ekim günlü bir haberinde, Elçi'yi hedef gösterirken, Elçi'nin "skandal sözlere "imza attığını yazıyordu. Haberde, "Elçi'nin terör örgütü PKK'yı öven ve destek olan bu açıklamalarına sosyal medyadan tepki yağdı" ifadesi de kullanılıyordu.

Ardından hakkında örgüt propagandası yapmaktan 7,5 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Savcılık yakalama kararı çıkarmıştı. Tahir elçi savcılık soruşturmasında şunları söyledi; "Bu soruşturmanın bağımsız olarak başlamadığını, Ankara'dan hükümet üyeleri tarafından verilen talimat üzerine başlatıldığını düşünüyorum. Bana zaten ilk sorunuzla herkes tarafından 'terör örgütü' olarak kabul edilen bir yapıya neden 'terör örgütü' demediğimin sorulmasından ön yargılı davrandığınızı veya ön yargılı olduğunuzu düşünüyorum. Ayrıca benim yüzümü dahi görmeden ve ifademi almadan hakkımda yakalama kararı talep etmiş olmanız, bu yakalama kararına ilişkin talebiniz, hakime gerçeğe aykırı bilgi sunarak talepte bulunmanız da talimatla hareket ettiğinizi düşündürüyor."

Elçi, ifadesinin devamında  "Sözlerimin arkasındayım" diyerek, "Ben şahsen PKK/KCK'yi bir bütün olarak terör örgütü kavramı içinde tanımlanamayacağını, bu örgütün ortaya çıkış şartları, tarihsel nedenler, 30 yıl istikrarlı bir şekilde yürüttüğü silahlı çatışma potansiyeli, kırk bin militanını silahlı çatışmada kaybetmiş olmasına rağmen, halen on beş yirmi bin silahlı militanı bünyesinde barındıran, Türkiye ve dünya da düzenli örgütlenmesi olan Kürt toplumunun da bir dizi siyasal, kültürel ve sosyal taleplerinin de savunucusu olduğunu söyleyen ve Kürt toplumu arasında çok önemli bir desteğe sahip olan bu örgütün bir terör örgütü kapsamı içerisinde tanımlanamayacağını düşünüyorum. Ben bir suç işlemedim, sarf ettiğim sözler suç oluşturmaz. Ben resmi ve başka siyasi kesimlerin görüş ve tanımlamalarını kabul etmiyorum. Bir bütün olarak PKK'nin böyle bir tanımlamaya oturtulamayacağını düşünüyorum." diyerek sözünden bir milim geri adım atmadı.

Dün Can Dündar’ı tutuklayanlar anlaşılıyor ki; Elçi hakkında  tutuklamak yerine katletme kararı almışlar. Bu kararlarını bugün basın açıklaması bitmesine ve insanlar dağılmaya başlamasına rağmen, çatışma süsü verilen bir senaryoyu sahneleyerek Tahir Elçi’yi hedef gözeterek başından tek kurşunla öldürdüler. AKP’nin  64. Hükümetinin ilk icraatı Rus uçağı düşürmek oldu, sonra gazetecilere yöneldi, ardından Tahir Elçi’yi katletti, katliam yetmezmiş gibi Amed’in Sur ilçesinde sokağa çıkma yasağı uygulayarak katliamlarına devam ediyor.

Dışarda bir bir mevzilerini kaybeden AKP devleti bunun intikamını Kürt halkına saldırarak almaya çalışıyor.  Ayrıca Kürt halkının ve ötekileştirilen tüm toplumsal kesimlerin demokratik haklarını savunan, AKP-İŞİD işbirliğini ortaya seren herkesi de hedef yaparak zindanlara tıkıyor. Çandar, Hasan Cemal, Ertuğrul Özkök başta olmak üzere kendisine biat etmediğini düşündüğü tüm muhalif gazetecileri tutuklamak talebiyle ifade vermeye çağırtıyor.

Erdoğan’ın başkanlığı işte bu anlama geliyor. Tek bir muhalif ses olmayacak. Akp içinde bile ilerde maraza çıkarabileceğine inandığı herkesi bir bir tasfiye ederek Ergenekoncularla, Balyozcularla, Jitemcilerle ittifak içinde yeni AKP’yi kuruyor. Artık AKP Erdoğan AKP’sidir ve Davutoğlu sadece başkanın bir sekreteridir. Erdoğan içerde Kasımpaşalı ayakları yaparken, dışarda aracılar ortaya koyarak Rusya ile anlaşmaya çalışıyor.

Dikkat edilirse eski Jitem yerine şimdi Eseddullah Timi ve benzeri isimler altında katil şebekeleri işbaşında. Ergenekoncular görevlerinin başına döndüler. Erdoğan iktidarını sürdürebilmek için dün darbeci dedikleri ile bugün kol kola girerek ve bu güçlere karşı yapılan her şeyi kadim kardeşi Fetullah Gülen ekibine yükleyerek işin içinden sıyrılmış görünüyor.

Erdoğan ve ekibi  unutmamalıdır ki; bugün kendisi ile zorunlu işbirliği yapan bu Ergenekoncu, Balyozcu vs güçler yarın yeniden suyun başını tutmaya başladıklarında ilk kendisine yöneleceklerdir. Kendileri devlet sayılan bu insanlar, kendilerine hapishanelerde 5-6 yıl cehennem hayatı yaşatanları unutmaz ve de affetmezler. Onlar sadece harekete geçmek için uygun anı bekliyorlar.

Suriye’de istediğini elde edemeyen AKP;  bu sefer de Kuzey kürdistan’da Kürt hareketinin en güçlü toplumsal tabana sahip olduğu merkezlerde faşizmi bile aratan bir zulüm ile, Yezidin Kerbela’da yaptığı gibi insanları günlerce aç susuz bırakarak terbiye etmeye, baskıyla zulümle, katliamla teslim almaya çalışmaktadır. Oysa bilmiyor ki, Kürt Özgürlük Hareketi bir çağdaş Hüseyin Hareketidir ve çağın yezitlerine boyun eğmemeye yeminlidir. Bundan dolayıdır ki, Kürt halkı amansız bir direnişle mevzilerinden bir adım bile geri  adım atmamaktadır.

Dün Vedat Aydını, Ape Musa’yı kimler vurduysa bugün de Tahir Elçi’yi vuranlar aynı tekçi, inkarcı ve imhacı anlayışın sahipleri zorbalardır. Bugünün AKP’si  DAİŞ anlayışı ile aynı ideolijik kaynaktan beslenmektedir. Daiş’e karşı nasıl bir mücadele yürütülüyorsa AKP’ye karşı da aynı tür bir mücadele yürütülmeden başarmanın şansı bulunmamaktadır. Dün nasıl Kobane’de DAİŞ ve destekçisi güçlerin top yekün imha saldırısına karşı, top yekün bir direnişle zafer kazanılmışsa, AKP devletine karşı da aynı kararlılıkla mücadele yürütülerek, top yekün bir direnişle zafer kazanılabilir.

Artık bıçağın kemiğe dayandığı yerdeyiz. Zulme uğrayanların bir adım daha geri gitme şansları kalmamıştır. Geri adım atması gerekenler halkımıza her türlü zulmü reva gören zalim saray ve avanesidir.  Artık tüm demokratik güçlerin, devrimci güçlerin, sosyal demokratların, laik düzen savunucularının, bu ülkenin birliğinden kaygı duyan her kesimin, vahabi-selefi ideolojisinin ülkemizdeki temsilcisi Yezit AKP’ye karşı, Kerbela’da “teslim olup onursuzca yaşamaktansa, onurlu bir ölümü yeğlerim” diyen Hüseyince bir duruş sergilemesi gerekmektedir.