Şuanda 195 konuk çevrimiçi
BugünBugün3230
DünDün2340
Bu haftaBu hafta7552
Bu ayBu ay7552
ToplamToplam10475976
Şehitlik kavramı ve algısı PDF Yazdır e-Posta


Değişik şehit tariflerini okuyunca, şehit olmanın ağırlıkla dinsel olgu olduğunu görüyorsunuz. İşte aşağıdaki dizeler halkın algıladığı deyimlerdir, ancak, en çok vatan ve din olgusu için söylenenler çoğunluğun düşüncesidir.

“Allah (cc) yolunda öldürülen şehittir. Allah (cc) yolunda ölen şehittir.”

Şehit; nefsini Allah’a satıp, Allah (cc) yolunda savaşandır

Şehit; Allah’a verdiği sözde durandır

Şehit; Cenab-ı Hakk’ın meleklerine karşı övündüğü kişidir

Şehit; Allah yolunda nefsinden fedakarlıkta bulunan cömert kişidir

Şehitlik en şerefli ölümdür

Şehitlik; neticesi cennet olan “büyük kurtuluş”tur

Şehitlik, Peygamber Efendimiz’in (asm) tekrar tekrar istediği ölüm şeklidir

İlim öğrenirken vefat eden şehittir(burada ilim dini ilim)

Samimiyetle şehitliği isteyen yatağında ölse dahi şehittir

Zulüme engel olurken öldürülen Şehitlerin “efendisi” olur

Türk dil kurumunun sözlüğünde: Arapça; “Kutsal bir ülkü veya inanç uğrunda ölen kimse” demek olan şehit kelimesi, Şahadet ile de öz anlamlı kullanılmakta, fakat, ben burada, inanç olarak şehit olunca ‘Cennet’e gidilmesi algısını  ve toplum ve bireyin, siyasi olarak maniple edilerek, nasıl kullanıldığını vurgulamak için bu konuyu seçtim.

Vatan, bayrak ve din uğruna ölen birey, ülkesini, bayrağını ve dinini koruduğu için ölümsüzlük dünyası olan Cennet’i düşlemesi, yani, “Sonsuz huzur” istemesi, iki anlamda değerlendirilmelidir. Dünyada işlerin hep ters gittiği ve huzursuzluk, hırsızlık, hukuksuzluk, hükümsüzlük gibi kavramları olumsuz olarak yaşamasından dolayı, huzur olan şehitlik anlayışına sarılmak, diğer taraftan, çocukluğundan bu yana kafasına vatan, millet ve din uğruna ölürsen, huzurun dünyasına(!), öbür dünyada ulaşacaksın garantisinin verilmesidir.

On yıllarca imam hatip okulları bu ezberle eğitim vermekteler. Her nedense hükmeden iktidarların hiç birinin çocuğu cennete gitme hayali ve tutkusuyla ölmüyor.

Seksen milyona yaklaşan Türkiye, bu gün itibarı ile 40 milyon anti-deprasan ilacı niçin kullanıyor?

Cezaevleri 18 yaş altında binlerce çocuk tutuluyor, şiddet sarmalına kapılmış çocuk dimağların niçin şiddete ve şehitliğe yöneldiğini algılayabildik mi? Ekonomide, siyasette, ulaşım, sağlık, iş ve eşit üleşim, paylaşımcı, dayanışmacı toplum alternatifini sunabildik mi? Hayır.

Ülke içten ve dıştan buhranlı ve tehlikeli bir süreçten geçiyor. Muhafazakarlaştırılan halkın, bundan 26 yıl önce, 12 Eylül 1980 askeri cuntası döneminde, sola ve aydınlara vurduğu darbe, toplumun tek yanlı itaatçı ve dinci bir zaman tüneline sokulmasıyla, sanat, bilim, basın, yayın ve bilumum insan üretimi ve tüm değerler zayıflatıldı.

Farklı bakış açıları ortadan kaldırıldı veya yalnızlaştırıldı. Kitap düşman ilan edildi. Tek kitap ‘Kuran’ dendi.

Köyden şehre göçle birlikte, köyünde inandığı değerlerin şehirlerde olmadığını gören vatandaş kendisini konserve etmeye, eski inandığına dört elle sarılmaya başladı.

Kendisine köyündeki inancı gibi hitap eden anlayışın kuyruğuna takıldı ve haala, üç ile beş yaşında çocuk psikolojisi gibi reaksiyon göstermektedir.

Bu küçük çocuğa ne derseniz inanır. Bunun farklılaşması için ergenlik dönemine kadar sabırlı olmak gerekir ve aydınlatmaya devam edilmesi gerekir.

Farkına varıldığı an, konserve düşünceler kutulardan çıkar ve kuşak çatışmasına dönüşür. Bu gün toplum mühendislerinin(!) gelişmesi, bu kalabalık konservatif kesimin ki, yüzde altmışı geçkin, yeniden yönlendirilmesi içindir. İşte bu nedenle, şehitler teorisi gereklidir(?).

Huzursuz toplum, kendisini mutlu olacağı yerlere atar, aşırı sigara ve içki tüketir, aşırı dizi bakar ki, kendi hayatını unutsun. Günde iki diziden aşağı bakmıyor çoğunlukla kadınlar. Evlerinde mutfağın takırtısını unutmak için, dizideki Ayşe’yi, Efe’yi falan düşünüyor.

Televizyon dizilerinde sanal bir mutluluk seçimi yaptırılıyor. Şehit olmakta aynı düşüncenin başka bir ucudur.

Şehitlikte belirli resimler öne konuyor, Huriler, Gılmanlar, meyveler, sebzeler, her şey serbest, fakat cinsel organın yok, yediğini sindirip tuvalete de gitmiyorsun. Bir anlamda dizide sanal olarak oynayan oyuncusun.

İki aşık düşünün, bir birlerini deli gibi seviyor, ama, hiçbir zaman birbirlerini saramıyorlar.

Aydın insanlar o nedenle, dünyayı cennet yapalım demek istemektedir. Kimse boş yere ölmesin, cennet  hayali kurmasın, gerçeğini burada yaşasın, yaşadığı dünyayı kendi elleriyle kursun, huzur bulsun, mutlu olsun u öğretmektedirler.

Tabutlarla gelen gençleri gördükçe, Türk, Kürt, Arap, Çerkez ve diğerleri fark etmiyor, çok üzülüyorum.

Ayrıca, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan ve İbrahim Kaypakkaya için şehit kavramının kullanılmasını da uygun bulmuyorum. Onlar devrime ve inandığı ideolojileri için bilerek ve isteyerek savaştılar, ölümü kucakladılar. Ölümlerini geleceğin bayrağı yaptılar.

5-6 ve 17 Mayıs  devrimci mücadelenin önderlerini saygıyla anıyorum.