Şuanda 41 konuk çevrimiçi
BugünBugün3135
DünDün2340
Bu haftaBu hafta7457
Bu ayBu ay7457
ToplamToplam10475881
Seni asla başkan yaptırmayacağız PDF Yazdır e-Posta


15 Temmuz Cuma gecesi herkes gibi, Türkiye’de yapılan bir darbe girişimini TV kanallarından öğreniyoruz.
15 Temmuz Cuma, dünyanın tüm TV kanallarını işgal etmiş harıl harıl Türkiye’de sahneye konulan oyunu gösteriyordu.

Tüm Türk kanallarında gösterilen ve TRT kanalında yayınlanan darbe girişimi yapanların Yurtta Sulh Konseyi imzasıyla okunan bildiri en çok dikkatimi çeken oldu.
Birden çok darbe yaşamış bir toplum ferdi olarak, darbe görmüş yaşamış birisi olarak ilk defa böylesine acemice bir darbe görüyorum. Dünyanın hiçbir yerinde yaşanan darbelerde böylesi acemice önceden yazılmış çizilmiş bir darbe oyunun sahnelendiği görülmemiştir.

Dünyanın hiçbir yerinde ABD’nin haberi olmadan darbe yapıldığını yapılmayacağını başta bilmek gerekir.
Dolayısıyla darbeye yeşil ışık değil sarı ışık yakılmıştı.
Bu kurgu da gösteriyor ki, darbenin asıl amacının RTE sultanlığının ilan edilme misyonu olduğu açık ve nettir.
Zira AKP tarafından halen 12 Eylül yasalarıyla kanunlarını yürüten dikta bu gün darbeye karşı olma adı altında demokrasi savunuluyor.

Hangi demokraside 12 Eylül yasalarını savunanlar, darbeye karşı olup da demokrasiye sahip çıkıyor. Kendi çelişkisini içinde yaşayan bir anlayış demokrasiyi nasıl savuna bilir?
7 Haziranda AKP’nin aldığı yenilgiyle yaşadığı kan kaybetme sürecini yaşadığı bir ortamda böyle bir oyunu sahnelemesi bir rastlantı değildir. Türkiye dediğim gibi birden çok darbe yaşamış bir toplumuz, darbe dönemleri halkımıza karşı nasıl bir yıkım getirdiğini biliyoruz bunu sağcısı da solcusu da çok iyi biliyor. Dolaysıyla bu oyuna karşı toplumun tüm kesimlerinin karşı geleceği çok iyi hesap edilmiş bir oyun.

Suriye’deki cihatçı yapılanmaları desteklediği Türkiye hakkında suçlamaların ayyuka çıktığı, sokağa çıkma yasaklarındaki insan hakkı ihlallerinin uluslararası camiada gündeme getirildiği bir ortamda, acaba tüm sorumluluk darbecilere mi yüklenecek? Öyleyse, bu ülkeyi şimdiye kadar darbeciler yönetiyordu da biz mi farkında değildik?

Diğer taraftan Kürt halkına karşı aylarca süren saldırı ve imha politikalarının karşısında diz çökmeyen, Kürt halkı karşısında acizliğini yaşayan AKP tek çare olarak da kendi yaptığı darbe içinde bir darbe oyununu yaratarak kan toplaması buna bağlı olarak ta Seni başkan yapmayacağız söylemini kırmaktır.

(…)1 Kasımdan sonra saldırılarını kat be kat çoğaltan AKP diktasının Kürt halkına 1938 ve 90 yılları adeta bir daha yaşatılmaktadır. 10 günden beri sokağa çıkma yasağı konulan Silvan’ın kimi mahallelerine şimdiye kadar binlerce insanın evinden yurdundan ederek saldırılarına devam etmektedir.
Bugün zira Silvan’da yapılan TC devletin imha politikasının saldırıları sonucu 10 binler evini köyünü terk etmek zorunda bırakılarak Kürt halkının topraklarından evinden sürgün edilmeye çalışılmamaktadır. AK diktasının 7 Haziran yenilgisinin öcünü Kürt halkını cezalandırarak 90 yıllarını yaşatarak cezalandırmaktadır. Bu saldırılar sadece Kürt halkına karşı değil demokrasi ve barış güçlerinin hepsine yapılan sindirme politikası AKP diktasının ezilen halklara bir mesajıdır. "Beni yıkamadınız ben sizi yıkar ezerim" mesajıdır... Silvan’da ve değişik farklı alandaki AKP’nin kanlı saldırıları karşısında sesini çıkarmayan Kemalistlerin barış ve kardeşlik söylemlerinin, ne kadar sahte ve şovenist zehir altında olduğunu biz sosyalistlere kanıtlamıştır. AKP diktası saldırılarını artık durdurmayacağını tüm AKP dikta kurmaylarının ağzından her gün duymaktayız. Zira bu saldırıların durması Suriye’deki ve diğer alanlardaki gelişen savaş içindeki gelişmelerin ve dengelerin değişmesine bağlı olarak ta etki edeceği söylenebilir...(…)(Cabir Hasan Bloger)

Daha önce bayrak yakma provakasyonlar yaratarak milliyetçi şovenist Kemalist anlayışlarını peşine sürükleyen AKP bu gün halkın haklı olan darbeye karşı olan temiz duygusunu kullanarak darbeye karşı sahte demokrasi adı altında darbesini kurumlaştırmaya çalışılmaktadır.
Bir taraftan Demokrasi adı altında naralar atarak halkı sokaklara döken AKP diğer taraftan demokrasi anlayışın zıddını idam cezasını savunmaktan da geri kalmayarak idam algısını yaratmaya çalışılıyor.

Bütün bunları yaparken de darbecileri engellemek adı altında OHAL ilan ederek ulusalcı şovenist tüm kurumları peşinde sürüklemeyi de başarıyor. Zira artık Kürt halkının yılardan beri yaşadıklarının bir bölümünü Batıda yaşamaya başlayacak diyebiliriz. Burda asıl amaç tüm demokrasi güçlerine karşı savaş ilan etme girişimidir. Bunu yıkmanın tek yolu artık tüm sol hareketleri birleştirecek direniş cephesinden başkası değildir. Bu cephe kurulmadan asla kurtulamayacağımız gibi, aydınlığa karşı karanlıklar galip gelecektir.
Bir daha diyoruz seni asla başkan yaptırmayacağız…