Şuanda 85 konuk çevrimiçi
BugünBugün3157
DünDün2340
Bu haftaBu hafta7479
Bu ayBu ay7479
ToplamToplam10475903
AKP-MHP faşist ittifakı kaybetti! PDF Yazdır e-Posta


Evet, AKP-MHP Faşist ittifakı kaybetti. Geçtiğimiz seçimlere bakarak bu tespiti yapabiliriz. 1 Kasım 2015 seçimlerinde MHP ve AKP oylarının toplamı yüzde 62’yi geçiyordu, bugün aldıkları toplam oy; tüm hile ve manipülasyona rağmen yüzde 51. Hem de kendileri dışında Kürdistan’da Hüda Par gibi, Türkiye’de BBP gibi partiler evet vermesine rağmen. Bu ikilinin toplamda yüzde 11-13’den fazla bir oy kaybı var.  Yani iki partide bir baş aşağı gidiş gözleniyor.  Geçtiğimiz kasım seçimlerine baktığımızda CHP-HDP-Diğer partiler toplam yüzde 38 küsur, bugün aldıkları oy ise yüzde 49’a yakın. Yani her iki kişiden biri bu ülkede getirilen yeni sisteme ve dolayısıyla Erdoğan’a karşı oy kullanmış. Toplumun yüzde 15’i sandıklara gitmemiş, bu 8 milyonun üstünde bir rakama tekabül ediyor. 1 milyon oy geçersiz sayılmış bu da yüzde ikiye tekabül ediyor. Yani Erdoğan kayıtlı seçmen sayısının ancak yüzde 40’ının oyunu alarak bu yeni sistemi getirmektedir.

Kısaca söyleyelim bu seçimin kaybedenleri Bahçeli ve Erdoğan’dır.  Erdoğan referandumdan umduğunu bulamadı. Türkiye'yi ortasından ikiye böldü, Türkiye kutuplaştırıldı. Bütün büyük şehirlerde AKP büyük oy kaybı yaşadı. İstanbul, İzmir ve Ankara’da Hayır oyları yüzde 50’lerin üzerinde gözüküyor. İzmir’de ikili ittifak resmen ezildi.  Kürtler ve Aleviler çoğunlukla Hayır dediler. Türkiye’nin ege ve Akdeniz sahilleri Hayır dedi, orta Anadolu’da Hayır oyları yükseldi. AKP-MHP ortaklığının oy yükselttiği bir tek şehir gösterilemez. Yaşanan toplu bir baş aşağıya gidiştir. Elbette bugün için bir çöküşten bahsedemeyiz, AKP hala en büyük parti ama oy kaybeden bir parti. MHP ise Bahçeli liderliğinde ısrar ederse bitmiş bir partidir.

Erdoğan bu sonuçları doğru değerlendirmez, ben kazandım, yüzde 51’in üstünde oy aldım demeye devam ederse; Türkiye’yi bekleyen kaos kapıdadır.  Batının desteğini kaybetmiş, bölge politikalarında tökezlemiş, kırılgan bir ekonomi ile Erdoğan yol alamaz. Çok az farkla sandıktan çıkan anayasa değişikliği ile rejim bir saltanata dönüşmüş oldu. Sultan da artık Erdoğan’dır. Ancak toplumun diğer bir yarısı sandıkta Hayır diyerek bu Saltanat hesaplarını bozmuştur aslında.

Şimdi Erdoğan diktasının ömrünü kısaltma zamanıdır. Hayır diyen yüzde 49’un önündeki ilk ve asli görev budur. Tarihin hiçbir diktatörlüğü baki olmadı, hepsi gelip geçti. Sürecin uzun ya da kısa olması diktatörlüklere karşı geliştirilen mücadelenin gücü ve kararlılığı ile ilgilidir.

Yapılan bunca manipülasyon, bunca oy avcılığı, bunca eşitsizliğe, baskıya, zulme ve tek yanlı basın yayın tekelciliğinin devreye konmasına karşın kazanılan yüzde 49 oyun değeri çok büyüktür. Bunu bilerek hiçbir siyasi hesap yapmadan, parti ayırımı gözetmeden faşist diktatörlüğe karşı ortak “Sürekli Hayır Cephesi” oluşturabilirsek, Erdoğan diktasının, AKP-MHP faşizminin sonu yakındır.

15 yıldır yükselen AKP bu referandum ile inişe geçmiştir. Tek başına aldığı oyu bu kez MHP ve irili ufaklı yandaş particikleri ile birlikte ancak alabildi. Hatırlayın Erdoğan tek başına yüzde 52 oyla Cumhurbaşkanı oldu. Bugün Bahçeliyi, ve irili ufaklı bir çok partiyi, Hüda-Par’ı, BBP’yi yanına almasına karşın ancak yüzde 51’e ulaşabilmiştir.

Şimdi sürekli “başkaldırı” zamanıdır. Bu başkaldırımızın parolası sürekli ve daima Hayır demek olmalıdır.  Bu başkaldırı durumunu sürekli hale getirebilirsek, bu ülkede barış, demokrasi ve özgürlüğün önü açılacaktır. Tersi tutum, herkesin kendi “hayır”ının peşinde gitmesi ülkeyi büyük bir kaosa, belki de bir iç savaşa sürükleyecektir.

Bizim için dün olduğu gibi, bugünün temel sloganı da farklı düşünme ve farklı yaşama hakkımız için biatçı sisteme hayır demektir.

Hayır diyenler tekçi zihniyete esir olmaz, çoğulculuğu savunan, etnik inançsal farklılıkları kabul eden ve özgün haklarını kullanmalarına olanak sağlayacak bir anlayışı savunabilirlerse, birleşerek bu tekçi, ırkçı, faşist iktidarı iş başından uzaklaştırabilirler.

Ülkemizde yaşayan hiç kimsenin bu faşist zalimler iktidarına karşı ayrı durma lüksü bulunmuyor. Kimsenin, ‘’ben şu bu parti ya da kurumla birlikte görünmek istemiyorum’’ deme lüksü de yoktur. Bir arada olabilmemiz;  hepimizin birbirimizin renklerini ve hassasiyetlerini kabul etmesiyle sağlanabilir ancak.  Farklılıklarımızı değil, aynı düşündüğümüz konuları öne çıkararak birlikte faşizmi alt edebiliriz. Tersi tutumda ısrar edilirse Kürt halkı kendi yolunu tek başına çizmeye yönelebilir. Bunca acı deneyimden sonra bu da en doğal hakkıdır.

Aleviler CHP ve HDP’nin yakınlaşmasını sağlayacak en tayin edici dinamiktir.Aleviler “Faşizme Karşı Hayır Cephesi”nin kurulmasında çimento rolü oynayabilirler. Yeter ki özgür iradeleri ile hareket edebilsinler.  Bu birlik sağlanamaz ve herkes kendi yoluna denilirse, bu durumun kaybedeni her şart altında birliği, beraberliği, kardeşliği savunan Kürtler değil; başta Aleviler, sonra CHP ve diğer sol hareketler olur.  En öz deyişle birleşmeyi sağlayamazsak halklarımız kaybedecektir. Kardeşlik kaybedecektir. Ülke birliğini savunduğunu söyleyenler bu gerçeği görerek hareket etmek durumundadır.

Bilinen bir başka gerçek şudur ki, CHP inkarcı ve ulusalcı tutumunda ısrar ettiğinde hiçbir zaman iktidar olacak bir çoğunluğu yakalayamaz.  O zaman Erdoğan’ın sonunu da ittifaktan kaçan CHP değil, AKP içinden çıkacak yeni bir parti getirecektir.

Yani açıklanan seçim sonuçları itirazlara karşın hiç değişmese de kazanan AKP-MHP faşist ittifakı olmamıştır. Şunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz; dün “Biz kazanacağız” diyen bizler kazandık.

Biz Kazandık, yeter ki bundan böyle kazandığımızın hakkını verelim.