Şuanda 28 konuk çevrimiçi
BugünBugün3130
DünDün2340
Bu haftaBu hafta7452
Bu ayBu ay7452
ToplamToplam10475876
ahmet kaya - marsel khalife ve... PDF Yazdır e-Posta


AHMET KAYA -  MARCEL KHALİFE 

VE  BİZİM(!)  SOYTARI  (MİHRAC URAL)

Önce belirtmem gerekiyor. Ahmet Kaya’nın adına, sevgili Gülten’den özür dilemem gerekiyor. Marcel Khalife de beni affetmelidir. Neden özür diliyorum? Niçin affedilmeyi bekliyorum?   Çok basit.

Türkiye’de Ahmet KAYA, Lübnan’da Marcel KHALİFE, her ikisi de, ülkelerinin devrimcileri ve yurtseverleri açısından simgedir. Onurdur...

Mihrac Ural gibi bir ‘’Mitoman’’ paranoyak tarafından, Ahmet KAYA ismi’nin olur-olmaz her yerde kullanılmaya başlanması beni son derece rahatsız etmeye başladı. Bu nedenle ve bir kez daha, sevgili Gülten’den özür dileyerek  yazmak zorunda kaldığımı belirtmek istiyorum.

Sevgili Gülten’i , 1980’li yıllar’da İstanbul’da tanıdım. Ciddi desteğini ve yardımlarını gördüm.

Uzun süre görüşemedik. 2002-2003 yılında Paris’te, Deniz yoldaş’ın evinde karşılaştık ve üst üste bir çok kez sohbet ettik.

Deniz, Gülten ve ben sohbet ederiz de, söz Mihrac Ural’dan açılmaz olur mu?

Bazen kahkahayla,bazen de acı acı gülümsediğimiz oldu.

Ahmet Kaya Paris’e gelmeden önce Gülten’e soruyor. ‘’Paris’e gidiyorum ama kimseyi tanımam bilmem, orda ne yapacagım? Kime gidecegim?’’ diyor. Gülten, ‘’ Acilci arkadaşlar var onlara git ‘’derken , bana dönerek ‘’ ben seni düşünerek bunu söyledim’’ diyor.

Bir ara Gülten’e döndüm ve ‘’ ben bu konuşmaları yazacagım’’ dedim. ‘’lütfen ibo, gözünü seveyim yazma, boşver’’ dedi. Bu nedenle Gülten’le  konuştuklarımızı burada yazmayacagım.

Deniz yoldaş’ın  tanıklık ettigi ve bana anlattıklarıyla yetineceğim.

Deniz yoldaş, Mihrac Ural tarafından yıllardır anlatılan Ahmet KAYA ile ilgili yalanların birinci elden tanığıdır.

Mihrac Ural, Ahmet Kaya isminin arkasına saklanmaya çalışarak kendine paye çıkartmak peşindedir. Tıpkı, Abdullah Öcalan isminin arkasına saklanarak ‘’büyümeye’’ çalıştığı gibi.

 

Bu iki onurlu insan’ın isimlerinin yanına, Mihrac Ural gibi bir hırsız ve devrimci katilini  koymam, benim de çok zoruma gitti. Bunu belirtmek durumundayım.

M.Ural, tahmin ettigimden de öte profesyonel bir sahtekarmış. Yazdıklarını okudukca inanamıyorum. Acımam mı, üzülmem mi yoksa kızmam mı gerektigi konusunda kendi kendimle boğuştuğum anlar oluyor. Hasta ve zavallı olarak değerlendirirsem, ilgilenmemem gerekiyor. Bunu yapamam. Eli kanlı bir katil’in ‘’başıboş’’bırakılmasına gönlüm razı olmaz. Olmamalı da. Boş bırakıldığı an, çevresine zarar veriyor.Başıboş bırakılmamalıdır.

Ahmet Kaya isminin ardına gizlenerek, kendisini bir yerlere oturtmaya çalışan bu sahtekar, kocaman bir yalancıdır.

Ahmet Kaya’yı yazıyor ama hep yalan yazıyor. Ahmet Kaya, M.Ural’ın evinden neden ayrıldı? Kimlerle birlikte bu evi terketti? Nereye gitti? Bunları yazmıyor.

Bunları yazamaz. Yazarsa, Ahmet Kaya’yı nasıl dolandırdığı ortaya çıkacak, o bakımdan yazamaz...

29 Kasım 1992’de Frankfurt şehir merkezinde Ahmet Kaya ile karşılaşmışlar. Ahmet Kaya, Mihrac’ı görünce çok sevinmiş (!) ‘’piştov’’unu çıkartarak havaya ateş etmeye başlamış(!)mış. Gören var mı? Yok.

18 temmuz 1989 da,THKP-C ACİLCİLER’in Paris’te yapılan ‘’Avrupa konferansı istişare toplantısı ön görüşmelerine katılmış(!)mış.

Yalanın batsın M.Ural. ‘’Avrupa konferansı istişare toplantısı ön görüşmeleri...’’

Böyle bir toplantıdan haberi olan var mı?

Neler konuşulmuş?  Bu ‘’ön görüşme istişare toplantısında’’ HİÇ..

Kimler katılmış bu ‘’istişare’’lere? BELLİ DEGİL..

Uluslararası toplantı ve devletlerarası görüşmelerde sözü edilen ‘’istişare’’,’’ön görüşme’’ yada ‘’konferans’’ kelimelerinin ‘’göz alıcı’’ çekiciligine kapılarak, bu kelimeleri yanyana getirip, kafasında böyle bir toplantı ‘’icat’’ederek ‘’yapıldı’’diye yazmış(!)  Bu yalanları okuyanları da, ‘’vay be, Mihrac Ural ne büyük toplantılar yapıyormuş(!) ‘’ demeleri  için de, aslı-astarı olmayan toplantıya, Ahmet Kaya’yı da ekleyivermiş.

Adam ‘’paranoya’’. Önce uyduruyor, sonra gerçekmiş gibi yazıyor.  Yazdıklarına inanıyor mu ? derseniz, onu bilemem. Şunu çok iyi biliyorum,  BUNLARIN HEPSİ YALAN.YALAN.YALAN...

Gerçek şu.

Ahmet  Kaya, Paris’te, Mihrac Ural’ın evinde bir süre kalıyor. Bu süre içersinde, Ahmet Kaya’nın diğer devrimci örgütlerle tek başına konuşmaması için gittiği her yere Salih ile birlikte gönderiliyor.  Tek başına olursa devrimciler tarafından uyarılacağından korkuluyor. Mihrac Ural’ın kim olduğu konusunda bilgi edinmemesi için, Ahmet Kaya adeta kuşatılıyor(!)

Peki, Ahmet Kaya Neden uzun bir süre M.Ural’ın evinde kalıyor?

 Nedeni çok basit.

Mihrac Ural, Ahmet Kaya ile karşılaştığı ilk günden itibaren, Ahmet Kaya’nın severek  dinlediği,  duruşunu ve sesini çok beğendiği, uluslararası üne sahip Lübnan’lı Komünist sanatcı Marcel KHALİFE ile tanışmak ve onunla ortak  müzik çalışması ve mümkünse birlikte bir CD yapmak istiyor.

 Mihrac Ural, bu fırsatı kaçırır mı? Marcel KHALİFE’yi çok iyi tanıdıgını(!) ve dost(!) olduklarını, daha önceden Ahmet Kaya’ya anlattıgı ve Ahmet’i inandırdıgı için bu evde kalıyor ve bekliyor.

Günler  ve aylar geçmesine ragmen bu görüşme bir türlü gerçekleşmiyor.

Neden gerçekleşmiyor? Neden çok basit.

 Bir kere Mihrac Ural, Ahmet Kaya’ya ‘’Marcel KHALİFE’yi tanıyorum çok yakın dostum(!)’’ derken YALAN SÖYLEMİŞTİ. Marcel Khalife’yi yoldan geçerken görse bile tanımazdı. Buna rağmen Ahmet Kaya’nın yanında her gün, ‘’ Lübnan’a Marcel Khalife’nin evine telefon ediyoruz’’ diye Suriye’de bir yerleri arayıp ARAPCA konuşuyor ve telefonu kapatıp Ahmet Kaya’ya her seferinde YALAN SÖYLÜYOR. ‘’Şansa bak yahu Marcel cok önemli bir toplantı için Irak’a yada Libya’ya gitmiş. Bir hafta sonra dönecekmiş(!) beklememiz gerek’’ diyerek aylarca oyalamıştır.

Ahmet Kaya’nın, epey bir süre sonra bu oyunun farkına varması hiçbir şeyi değiştirmiyor. Bu süre içersinde, Paris’te ‘’Ahmet Kaya yoldaş’’ diye propaganda yapılmış oluyor. Mihrac Ural, ANI kurtarıyor(!) gerisi zaten önemli değil. Bugünkü yazıların yazılması için yeterli malzeme elde edilmiş(!) oluyor...

Sonra ne oluyor?

Sonra, Haydar Yılmaz hapisten kaçıyor ve Paris’te Mihrac Ural’ın kaldığı eve geliyor. Ahmet Kaya’da oradadır. Deniz de oradadır.

Haydar Yılmaz bu evde uzun süre kalamıyor. Mihrac Ural ile sürekli tartışıyor. En son tartışmaları çok stresli ve gürültülü oluyor. Ahmet Kaya bu gürültüleri duyuyor ve Haydar’ın can güvenliğinden endişeye kapılıyor.

Haydar Yılmaz, Mihrac’la tartıştıgı odadan kapıyı çarparak çıkıyor ve Ahmet Kaya’ya ‘’hadi gidelim bu evde  kalınmaz’’ diyor. Ahmet Kaya ve Haydar Yılmaz evi terkediyorlar.

Nereye gidiyorlar?

Evden ayrıldıklarından kısa bir süre sonra, Parıs’den 350 km uzaklıkta ‘’Nantes’’ şehrine, kısa süre önce Mihrac Ural’ı terkederek Nantes’e yerleşen Deniz’in evine gidiyorlar.

Mihrac Ural’ın YALAN makinasının özü budur.

Sevgili Gülten, Deniz’i tanır. Bunları bana Deniz’in anlattıklarını bilir. Deniz ve Haydar Yılmaz, ya da o dönem o evde bulunanlar, o evde yaşananları gözleriyle görenler,tanık olanlar, Mihrac Ural’ın yalanlarını okudukları zaman ne düşünüyorlar? Yazarlarsa öğrenecegiz.

Mihrac Ural denen adam, çapsızlığının farkında olsa gerek, ağır bir travma geçirdiği çok açık. Oysa, bu tür travmaları bertaraf etmenin yolu ‘’yalan yazıcısı’’olmayı gerektirmiyor. Çapını ve kapasiteni bileceksin. Olduğun gibi gözükmeye çalışacaksın. Olduğun gibi değil de, olman gerektiğin gibi olmak için kendini zorladığın taktirde, sonun, ‘’yoğun bakım ünitesi’’olacaktır. Benden söylemesi...

 Mihrac Ural’a son bir sözün var.

Ahmet Kaya’yı rahat bırak. Bu ‘’koca yürekli dev’’i rahatsız etme.

Ahmet Kaya’yı gerçekten seviyorsan, adını ağzına alma. Otur, şarkılarını dinle.

Ama adını ağzına alma.. Onu tüm Türkiye seviyor. Sende seviyorsan eğer, sev tabi. Ama sevdiğini kimseye söyleme. Ne demek istediğimi anlıyorsun umarım.