Şuanda 275 konuk çevrimiçi
BugünBugün3276
DünDün2340
Bu haftaBu hafta7598
Bu ayBu ay7598
ToplamToplam10476022
mihrac ural'a iftira(!) ediyorlar..! (1) PDF Yazdır e-Posta


1988 baharı’nın ortaları, Mamak'dan Ulucanlara, oradan Bursa E tipine sevk edildim. Böylece, dışarısıyla, (örgüt) temas kurma şansını da yakalamış oluyordum. Eşber dahil, 20 kadar yoldaş oradaydı.

HDÖ dahil, diger örgütlerden sevdigim arkadaşların; Özellikle, Muharrem'in orada olmasına oldukca sevinmiştim.

Muharrem'le, 1978 bahar aylarından, tahliye oldugum Afyon ceza evinden ayrılalı  beri neredeyse hiç görüşememistik. Muharrem yoldaş hala cezaevinde’ydi. Ayrılık’da, HDÖ saflarını tercih eden, sırtımı  her mekan ve zamanda tereddütsüz dönebilecegim bir yoldaşımdı. Ilk kez kalabalık bir yoldaş  grubuyla uzun süre kalabilecektim. Çocuk sevincindeydim.

Geldigim gün aksamının ilerleyen bir satinde, kapi altıdan bizi alan Dev-yolcu bir yoldaş, "Seni hemen bizim kogusa almak istiyoruz, ancak bir iki gün arkadaşlarınla kalman daha iyi olur."diyerek tiyöyü vermişti. Güzel de, yoldaşlarla hasret de giderecegiz.

Işte şu Temcit Pilavi gibi ısıtılıp ısıtıslıp önümuze sürülen ‘’Ibrahim Yalçın dosyası’’, böyle bir ortam da elimize tutuşturuldu. Tutuşturuldu dediysem, Örgüt, bir merhaba yerine ilk ziyarette onu göndermişti. İçerde var mıydı, yoksa özellikle mi istettim, Örgüt program ve tüzüğü de elimin altinda mevcuttu. Kısa sürede inceledim. Gerek genel, gerek özel degerlendirmelerde düşündüklerimi arkdaslarlada paylaştım. Yani olay enine boyuna konuşuldu, tartışıldı. Kimse merak etmesin; Bu örgütün Tarihi ayrıntılarına kadar yazılacaktır.

Bu baglamda, dışaıya ilettigim ilk kısa iletiye deginmemin yeridir.

"…ilgili sorumlulara veya organa; Tüzük ve programatik olarak aynı anlayışta degiliz .Program bana göre cok geri bir programdir. Fiili olarak Örgüt denecek bir yapının olmadıgi kanısındayım.

IBRAHIM YALCIN,kendisiyle konusuncaya kadar benim icin, sütten cıkmiş kaşık misali, dün oldugu gibi,bugün de ak ve temiz bir yoldasımdır.
Su andan itibaren tüm örgütsel sıfatlarımdan soyunuyorum. THKP-C/Acilciler kimligiyle girdim ve icerde kaldıgım sürece bu kimlige layık olan duruşu onurumla korudum. Koruyacagım da. Benim icin ACILCILER diye bir Örgüt mevcut degildir; iddia ediliyorsa da,bu yapı ACILCILER ÖRGÜTÜ degildir. BENI BAGLAMIYOR."

Bu yazının aslı ;  Mihrac Ural'ın, çok’’ iddialı Arsiv’'inde mutlaka vardır yayınlayabilir. Yoksa  da benim kabahatim degildir. Örgüt kanalıyla gönderilmistir. Aksi, örgüte dair vurgunun dogrulanmasıdır.

Demek oluyorki bir önceki cagrı yazısında degindigim, "ÖRGÜT YOKTUR" deyişi yeni degildir.

 Zaten bunu anlayanlar da, anladıkları andan itibaren, Örgütü degil, Mihrac Ural' terk etmislerdir. Mihrac Ural,Bursa cezaevi’den dışarıya gönderdigim bu yazı mutlaka yayınlamalıdır.
Kopyası elimde yok.  Malum; Ceza evlerinde Arsiv dolabi yok ki, dosyalar tutasın. Zulalarımız ise, ne her seyi saklamaya, nede Özel Tip’lerde her yer zulaya müsaittir. Olsa bile her yere taşıma sansımız da yoktu. Cezaevi torbası, Diplomat Canta'sı  degilki her yere taşına bilsin,  kontrolsuz sınırlar geçebilsin. Kaldı ki, arsiv’lemeyi aklımızın ucundan bile geçirmedik. Arsiv’cilik, eksiklik ama, ne diyelim?

 saf ve temizdik.

Yeri gelmişken son eşgal bir resmimi yollayacagim, kariyerist degilim; Alta,yanda nerede istersen,istedigin alt başlıkla yayınlayabilirsin incinmem. Haberin olsun Mıhrac..

Gerçi, Salih yoldas,Paris’ de bol bol çekmisti. Ben hatırlamıyorum ama belki ayni karede bulunuyoruzdur da. Olsun eskimistir( !) ben yine’de göndereyim.

Bakın, Salih'e yoldas diyorum hala, Bunu söylerken yerinmiyorumda, Insan bir yani var .Eline yoldas kanı’da bulaşmamıştır. Paris'e gittigimde genellikle onda kalırım.  Birde sevgili Mustafa dayıda.
Her biri destan/her biri/Zaman /ve mekan icide/Ne desem/nasil yazsam..?
 
Uzun bir giris oldu. Ne demis Tosun Pasa:"bir kabahatim varsa, oda konu disina çikmaktır."aktaran:O.P.

Oysa Mihrac Urala nasil iftira edildigini yazacaktik. Alt baslik:
Mihrac Ural'a iftira ediyorlar.

Kücük harflerle yazdım,  sakın yanlış  anlaşılmaya…Sadece alt başlık olması itibarıyladır. Kimse’’ öküz altı’’da "Buzağı" aramasın..!
 
Evet Mihrac Ural ; Yusuf (Zihni Alan) ile yediginiz içtiginiz ayrı gitmezdi, ‘’kardeş’’ gibiydiniz. SIRLAR paylastınız.
Sadece, o senin sag, sen onun sol kolu degil; birbirinizin Omuzu da idiniz. Yusuf'un yükü agırdı, çalışırdı. Emektar dı,  daha cok emek katardı. Düsünmeye basladı. Nedense omuzlarınız’ da ‘’ apolet’’ farkı vardı?  Yusuf susardı. Bazen,neden sustuguna da kızardı. Onun,hem güçlü, hemde zayıf yanı buydu.

Eşi’nden dolayı güçlü akrabalık ilişkileri  vardı. Onlara cok güvenirdi. senden uzaklasmaya da baslamistı.

Dogrusu seninle yürünemeyecegını, senden adam olmayacagını oda anlamıştı. ‘’Tehlikeli’’ olmaya baslamıştı...
 
1992 Avrupa da, muhtemel Paris'teydin. Yusuf’ da Paris’e gelmisti. Ardindan mı,, önünden mi geldin? burasi pek önemli degil. Kurguluyorlar kurguluyorlar, iftira ediyorlar(!)


Yusuf yanında bilgiler,sırlar,belgeler getirmişti. Onun peşindeydin.Bir ifşaat olmadan, ne yapip edip Yusuf susturulmalıydı. Paris’te bu nedenle bulunuyordun. Paris koca sehir, yer götürmez ahali yasiyor. Ön müşaverelerden, tenha bir kuyu bulmann, bu işin buralarda zor olacagı, anlaşılmıştı. Kaldı ki, Paris'te senden başkalarıda vardı.

Yusuf’a her şey anlatılmıs, gösterilmis, açıklanmıştı.
Anlattıkları, bildikleri kendinin olsun du. Elindeki belgeleri iyi koruması tembihlendi. Uyarıldı. Belgelerin kopi’leri  yapılıp biryerlerde güvenceye alınmalıydı. Yaşamı , belgelerin güvenligine baglıydı. Eşi ve cocugunu en kisa zamanda parise getirmek istiyordu. Asıl Topug'u da buydu. Bir yol bulunabilecegi, geri gitmesinin boynunu ipe uzatmak olacagi söylendi. Ilişkilerine çok güveniyordu. Bilmiyordu. Ölüm kararı, güvendigi daglar’da alınmış olmasn’dı?

Dinletemedim. Yusuf döndü. ‘’Ikimiz’’de peşine düstük.
Ben Almanya, sen, benden 15 gün sora Luxemburg üzeri Brüksel'den DAMASKUS'a uctuk. Oysa, Yusuf'a bir iş için yakın’da benimde oralarda olcagımı söylemiş, gitmemesini, eşi ve cocugu icin belki bir yol bulunabilecegini özellikle tekrarlamıştım. Dönmekte kararlıydı. Geldigide beni arayacak ve bulacaktı. Vedalaştık ve ayrıldık.

Senden on bes gün gibi bir zaman avantajına sahiptim. Nereden bilebilirdim.Yanildıgımı sonra anlayacaktım.

Birde, senin nicin LUXEMBURG üzeri çikışını, başta anlayamamıştım, çözdüm tabii. Banka hesaplarıyla Isvicre’den de ünlü bankalarından birinde para çekmis olabilirdin. Köy gibi kücük bir ülke olsa da, bankaları’nın Basit! bir köyden daha güvenilir oldugunu,biliyor olmalısın.

Zamaım vardı. "Kücük kralligina" ugramak. Tırnaklarınla kazıp( !) ot yiyerek! o tepeleri özveriyle, nasıl mütevazi bir hanedana çevirdigini yerinde görmek istiyordum.

Onca israrlarıma ragmen,misafirleri oldugum dostlar,her defasında bir yolunu buluyor beni incitmeden, bu istemi mi ustalıkla geçistiriyorlardı. Okadar cok israrci oldum ki, saygı duydugum, düsüncelerine önem verdigim SEROK APO, işe el koymak zorunda kaldi. "Görme duygunuzu anlıyorum. Ancak, bunlar Celepcidir, değmez.Yinede israrlıysan,yanına arkadas verelim,git, gör. Değmez" dedi.

Bu vesile ile ‘’kücük Monako’’ yapmayı  çok arzuladıgın ‘’ in’'ini göremedim. Kayip sayılmaz.Gerçekten de değmezmiş.

Mıhrac, Kimi sohbetlerden edindigim izlenimlere göre, oralarda konumlanan, dostca, ’’ destklerinize mazhar olmuş’’,Türki örgut ve kişilerle ilgili’de genis ‘’dosya’’lara sahipmissiniz. Belliki dedikodu( !) Iftira( !) ediyorlar. Bakmayın basit bir şey sanıyorlar. Bizim buralarda iyi mesleklerden sayılır. Dört yıl okul yapmak gerekiyor. İssiz kalma talihsizligi ise kattiyen yok. Iyi meslektir. Devam et…

Sırdaş,  arkadaş,yoldaş bazan iyi raksedilen Pavyonlara da gidermissiniz. Iftira( !)  Herkes gidebilir. Gevezelik( !) edecek nesi var bunun. Zaman zaman herkesin yapabilecegi bir sey,varsa paran( !) yaparsın tabi. Dogrusu bende pek severim(‘)  İyi bir ‘’Raks’’ huzur verir,mesut duygular yaratır insanın içinde. Iyi bir sarap, yada, bir kac yudum ‘’kanyak’’la iiilen kaliteli,marka, bir Puro'nun, agızdaki aroması gibidir Raks. Ilimler ehli, yüce Mevna boşuna mi sever? Dilber dudaklı Civan Raks'ını ...Cahiler( !),yüz yıllardan süzülüp gelmis bir kültür degerimiz oldugunu bilmiyor, birde Pavyon diye küçümsüyorlar. Iftirac( !) utanmazlar..!

Evet Mihrac Ural.  Dedim ya, senin bulundugun ülkedeydim. Dost evin’de misafirdim. Loş bir köseden bir kaçamak,fena’da sayılmazdı. Sag olsun.Yaşıyorsa Zafer’ler görsün, mihmandarım gezip görülecek tüm yerleri gösterdi. Bir Tarihi düs içinde gönendim dogrusu.

Misafir oldugum evin kapısı çaldı. Görevli yoldas açıtı,  içeriye, hafif göbekli,ama spor yaptıgı belli,bıyıkları düzenli, giyimi mütevazi,bakışı çakır mavi  biri girdi. Evin kuralı geregi, ayaga kalkıldı. El sıkışıldı. Tanıştırıldık. Elindeki katlanmıs kagıdı, görevli yoldaşa uzattı. Oturduk.Çaylar ikram edildi. Görevli yoldas elideki kagıdı okudu.Yakın oturuyorduk. Bana dogru hafif egildi ve "SİZİNKİLER YUSUF'U ÖLDÜRMÜŞLER"dedi. Refleksle adamla gözgöze geldik. Çay’lardan sora gelen kisi kalkti,el sıkışırken bir daha bakıştık. Gittikten sonra görevli yoldas; "iyi bir yurt severdir, MUHABARAT'tandir" dedi.
Nicin söyledi?
 
Mihrac Ural'a iftira ediyorlar.
Gitme dedim. dinletemedim.
Açıklıyorum;  Yusuf'u ben öldürdüm.
Öldürdüler.Görüşemedik.
Yusuf, elindeki belgeler,bilgiler icin öldürüldü.
 
Bugün Yusuf, yarın başka yoldaş,OMUZDAŞ!
Gercek olan şu ki
, KÜCÜK BIR KRALLIKTA IKI "SULTAN" OLMAZ.
OLURSA, SULTAAAN OLUNMAZ.
Benden söylemesi. ALTINI CIZIYORUM.

Devam edecek…