Şuanda 204 konuk çevrimiçi
BugünBugün468
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8192
Bu ayBu ay8192
ToplamToplam10476616
Dikkat! Mihrac Ural adlı sahtekar var! PDF Yazdır e-Posta


Dikkat ettiniz mi bilmiyorum. Mihrac Ural konuşmaya başladı. Günlerdir susuyordu. El yazılı ihbar belgesini

yayınladım sustu
. Kaç gündür bekliyorum, cevap vermedi. 1987 tarihinde cevap vermişti(!) ‘’ Bu el yazısı benim

değil, İbrahim Yalçın’a ait oldugunu ispat ettik’’ demişti. Yalan yazmıştı. Aynı belgeyi yayınladım, adamda çıt

çıkmıyor.

Bu belge de yazılan isimlerin birçoğu Mihrac Ural denilen sahtekar’ın el yazısı dedim. ‘’benim değil ‘’ diyemiyor. Çömezi, ‘’delikanlı’’ sarhoşa yazdırıyor ve zımni olarak kabul ediyor(!) Hayır, ne idüğü belli olmayan bir çömezin kabulü geçerli değil.

 Bizzat kendisi cevap verecek. Adam gibi(adam ise) ortaya çıkacak ve herkesin önünde, ‘’benim’’ya da ‘’benim değil’’ diyecek. Benim diye kabul ederse, O zaman, 1987 de yazdığı 10 sayfalık ‘’inkar’’yazısını eline alacak ve uygun buldugu bir yerine koyacak. Özür dilemesi önemli değil,’’inkar’’ettiği yazısını uygun bir yerine koyması yeterli olacaktır. Hayır,’’ Benim degil’’ diye inkar’a devam ederse, o zaman da yapılacak tek şey kalıyor.

Teklifim şudur. Yayınladıgım belgede iki çeşit yazı var , bunlardan bir tanesi benim, diğerinin de Mihrac’a ait olduğunu iddia ediyorum, el yazısını verecek ve tüm masrafları bana ait olmak şartıyla bir  uzman kurulda inceletip gerçeği bulacagız. Kim dogru kim yalan yazıyor ortaya çıkacak.  Söyleyeceklerim henüz bitmedi. Bu el yazılarının cevabını bekliyorum. ‘’Benim’’ yada ‘’benim değil’’ demesi yeterli olacaktır.

Hodri meydan...

Yazının başlığını DİKKAT diye koydum. Neden dikkat?

Yeri geldikce ve söz açıldıkça, bu sitede yazı yazan arkadaşlara söylüyorum. ‘’Mihrac Ural, yazdığımız hiçbir konuya  adam gibi cevap veremez.’’ Veremez, çünkü cevap vermeye kalktığı an foyası meydana çıkar. Susmayı tercih edecektir. ’’Muhatabım değiller’’(!) diyecek. Susacak ve ‘’fırtınanın dinmesini’’ bekleyecektir. ‘’Siyasi bir yönü bulunmayan  bu ve bunun gibi tip’lerin,  olmayan siyasi yönlerini, varmış gibi eleştirmeye kalkmayın(!), bu gibilerini  siyasi bir ‘’muhatap’mış gibi  görüp eleştirmeye kalktığınız an,saklandıkları yerden çıkarlar ve ‘’politika’’ yapmaya kalkarlar(!)

Bunlar siyasetin cambazlarıdır. Siyaseti, pisliklerini kapatmak için maske olarak kullanan ‘’suç örgütleridir’’. Karagümrük çetesi, Haluk Kırcı çetesi, Sedat Peker’ler ve Çatlı’ların sağ’da yaptıklarını, Mihrac Ural gibi tipler sol’dan yapıyorlar. Politik gözükmek zorundadırlar. Başka türlü malk-mülk edinme şansları yoktur. Mal-mülklerini, başka türlü koruma ve akıllarınca güvencede tutma imkanları yoktur. Dikkat ediniz. Mihrac Ural her sözünün başında ,Kadim dostum(!) Apo diye söze başlar.Ahmet Kaya’dan bahseder. Suriye’de hasbelkader tanıdıgı , Türkiye solu içersindeki ‘’tanınmış’’şahsiyetlerin isimlerini olur olmaz her yerde kullanır ve ‘’dost’’olduklarını söyler. Bunlar, tamamen yalandır. Bunlar, ‘’mihrac Ural’ın suç örgütü kimligini perdelemesi için kullanılan birer araçtan başka birşey degildir. Mihrac Ural’ın dostum diye söz ettigi şahsiyetlere sorunuz, Mihrac Ural’ı nasıl bildiklerini sorunuz ve ögreniniz. Bu şahsiyetlerin hemen tamamı, onun bir SURİYE AJANI oldugunu anlatacaktır.

Mihrac Ural’ı siyasi bir tip olarak eleştirmeye kalkmak,eline,arayıp ta bulamayacagı  bir koz vermek demek olacagından, sadece kriminal suçlarını ortaya döküp  teşhir etmek yeterlidir’’ Demiştim.

Yanılmamışım, günlerdir susan,bir köşeye sinen ve ‘’un-ufak’’ olan sekreter soytarı, ‘’EHLİLEŞTİRDİM’’ dediği örgütümüzü, ‘’NASIL EHLİLEŞTİRDİN? Diye sormamız üzerine, saklandıgı in’inden çıktı ve ‘’cevap’’(!) veriyor. ‘’HDÖ’den ACİL’e  SİYASİ EVRİMİMİZ’’ diyor. Baştan sona yalan yalan yalan yazıyor. Özürü kabahatinden büyük. Güler misin? Kızar mısın?

Biz ne soruyoruz, bu soytarı ne anlatıyor.

Öncü savaşının askeri sanatından, öncü savaşının politik sanatına geçiş dönemini anlatıyor ve işin tuhaf olanı da, bu geçiş dönemini ‘’EHLİLEŞTİRME’’ olarak formüle ettiğini  söylemeye çalışıyor.  Açık açık söyleyemiyor, söylemeye çalışıyor. Yazdıkca komiklerşiyor, yazdıkca gülünç oluyor. Bir kere, ‘’Öncü savaşının politik sanatı’’ adlı yazı ile bu tip’in ne alakası var? Bu yazıyı yazan kim? Engin ERKİNER degil mi? O halde, ortada bir ehlileştirme(!) söz konusu ise, bu sözü söylemesi gereken kişi Engin Erkiner olması gerekmiyor mu?  Kaldı ki,’’ Öncü savaşının politik sanatı’’ adlı yazı ile,’’ehlileşme yada ehlileştirme’nin ne alakası var.

Silahlı propaganda; Başta büyük şehirler olmak üzere, kitlelerin yogun olarak bulundugu, yerleşim birimlerini temel mücadele alanları olarak belirleyen  ve temel mücadele alanlarında yapılan siyasal içerikli silahlı eylemler temelinde, siyasi gerçekleri açıklama kampanyasının bir aracı değil miydi?

‘’Ehlileştirme’’ ile bunun ne alakası var peki. Ayrıca, bu formülasyonla Mihrac Ural’ın ne alakası var.

Acilciler örgütünü, THKP-C’nin diğer versiyonlarından ayıran temel özellik de zaten bu değil mi?

Öncü savaşının askeri sanatından, politik sanatına evrimleşen ‘’Acilciler’’ örgütünün, ‘’Klasik politik kitle çalışması’’diye reddettiği TİP, TSİP,TKP gibi örgüt ve partilerle temel ayrışma noktası, Silahlı propagandayı temel mücadele biçimi olarak görüp buna uygun bir politik hat geliştirmiş olması degil miydi?

Beylerderesi katliamının 1.yıldönümü nedeniyle (1977 ocak-şubat) ülke çapında yaptıgımız bombalama eylemlerinde, silahlı propagandanın askeri yönü değilde, politik yönüne yapılan vurgu da zaten bu degil miydi?

Silahlı propaganda eylemlerinde amaç; düşmanın maddi olarak yıpratılması degil, psikolojik yıpratılması esastır demiyor muyduk?

Butün bu tespitlerin ana fikri, 1977 öncesi döneme ait değil miydi?

Mihrac Ural bu sürecin neresinde bulundu peki? Hangi teorik  formulasyonun altında imzası var?

Adı geçen tarihte, esas olarak MHP ‘ne yönelik eylemlerin amacı, ‘’İnsan katli miydi’’? ‘’ Ölüm ticareti miydi? ‘’Kitleye zarar veren eylemler miydi?  Bu dönemin eylem bildirilerinde, silahlı propaganda eylemlerimizin amacının, politik hedef gösteren askeri eylemler olduğu özellikle belirtilmiyor muydu? Eylemlerimizi,’’siyasal gerçekleri açıklama kampanyamızın bir aracı olarak yaptık’’ demiyor muyduk? Yapılan eylemlerin değerlendirilmesi esnasında, MHP’nin faşist yüzünün bu eylemlerimiz sayesinde ortaya çıktığını yazmadık mı? Devrimci Yol hareketini eleştirdiğimiz tüm yazılarımızda, ‘’ Faşizme karşı mücadeleden MHP’ne karşı mücadeleyi anlıyorlar’’ derken, anlatılmak istenen neydi peki?

Sen bu sürecin neresindeydin Mihrac?

Öncü savaşının politik sanatının 1977 ocak-şubat eylemleriyle şekillendiğini görememiş olman  elbette kabul edilebilir. Lakin,’’ben 19 Agustos 1977 darbesinden sonra bu örgütü silahlı mücadele konusunda ehlileştirdim’’ diye terbiyesizlik yapman ve bu terbiyesizliğini de ,öncü savaşının politik sanatını formüle etmiş(!) gibi bir sahtekarlıkla süslemeye çalışman,’’sekreter soytarı’’ tabirimizin ‘’cuk’’diye yerine oturduğunu gösteriyor.

Bütün bu sürecin Mihrac Ural ile bir ilgisi yokken, bu sürecin teorik evrimleşmesini kendi iradesi ile ilişkilendirmeye kalkması başlı başına bir ahlaksızlığın ifadesidir. Bunu hep yaptığı için artık biliniyor ve ciddiye alınmıyor.

H.Şenol ile çetleşirken kullandıgı ‘’EHLİLEŞTİRME’’ kavramı ile bu sözlerinin de zaten bir ilgisi bulunmuyor. H.Şenol ile yaptıgı çetleşmenin ortaya çıkması üzerine, kullandıgı bu kavramın anlamını başka yere çekerek, aklınca olayı siyasal boyutta ele alacagımızı sanıyor.

‘’EHLİLEŞTİRME’’ kavramının siyasi hiçbir yönü bulunmamaktadır. Bu kavram siyasi değil, tamamen ‘’sokak’’dilidir ve Mihrac Ural’ın asıl niyetinin ( yada ihanetinin) dışa vurumudur.

Ehlileştirme(!) kavramını kullanırken,’’ kitleye zarar vermek’’,’’ ölü ticareti’’yapmak ve ‘’insan katli’’ gibi kavramları yanyana kullanması elbette tesadüfi değildir.

Ehlileştirdim(!) kavramını kullanırken, hemen arkasından, ’’kapsama alanı’’ terimini kullanması elbette tesadüfi degildir.

Ehlileştirme kavramını kullanırken, ‘’türkiye solu için hiçbir önermem yok’’demesi elbette tesadüf değildir.

Ehlileştirme kavramını kullanması tesadüfi değildir.’’Mahir’den ayrıyım, Marksizmle sorunum var,sınıf mücadelesine inanmıyorum vb. vb. saçmalıklarının, ehlileştirme ile yan yana kullanılıyor olması, bırakınız devrimciliği, Emin Çölaşan’ın liboş’larından bile fersah fersah geriye savrulduğunu göstermiyor mu?

Böyle bir tip’in son günlerde ağzında sakız ettiği ‘acil’’ci söylemlerinin anlamı nedir peki?

Anı kurtarmak, göz boyamak ve değerlerine el koydugu devrimci hareketin ismi arkasına gizlenerek bu degerler üzerinde tepinmek degil de nedir peki? 

İçimizdeki hain Mihrac Ural’ın ‘’siyaset’’tarzı samimiyetsizdir, yalandır ve kasaba tüccarı anlayışı ile günübirlik ve anı kurtarma çabasıdır. Düşünebiliyor musunuz, 36 sene sonra ve ilk defa TDAS ve ‘’Rus devriminden çıkan dersler’’ için ‘’eklektik’’diyor.’’ Kapitalizm mi? sosyalizm mi? Sovyet sosyal emperyalizminin tezlerinin saçmalığı’’ broşürünü ben yazdım diyor. Oysa Engin Erkiner, ‘’bu broşürü baştan sona ben düzelttim diyor.

Kime inanacagız?

Örgütsel tarihimizde akılda kalan hiçbir yazısı bulunmayan Mihrac’a mı? Hadi oradan be, gülerler adama.

Biz ne sorarsak soralım hiç farketmiyor. O bildiğini okuyor ve aklınca hedef şaşırtıyor. ‘’Belgeler konuşacak’’ diyor ve ilgili ilgisiz bir belge yayınlıyor. İşte belge diyor.’’ İbrahim Yalçın’ın el yazısı belge’’yayınlıyor. Konu ne, ‘’Basın-yayın faaliyetlerinin önemi’’ üzerine bir yazıdan alıntı...

Buradan hareketle, benim de kendisini o dönem desteklediğimi söylemeye çalışıyor. Aynı yerde kalmışsak eğer, elbette aynı şeyleri düşündügümüz için kalmışız.Bu duruşun,Mihrac’ı destekledigim anlamına geldigini söylemek gülünç olmaz mı?  Ben bu anlayışı taa 1976-77 den beri savunuyorum ve hala da aynı görüşteyim. Rıza Salman ile ADAPAZARI kapalı cezaevinde birlikteyken de aynı şeyleri savundum ve bu konuda Rıza Salman ile sürekli tartışmışımdır.

35 sene önce ne söylemişsem aynı şeyi bu günde iddia ediyorum. ‘’TDAS’’,’’ Rus devriminden çıkan dersler’’, ‘’Mevcut durum ve devrimci taktiğimiz’’,’’Kapitalizm mi? sosyalizm mi?’’ adlı yazıların, adı geçen dönemde, en geniş dağıtımı yapılarak,geniş kitleler bazında okunması için yeterli  çaba sarfedilseydi, Acilciler hareketi, olması gerektigi yerin çok daha ötesinde bir kitleselleşme içersinde olurdu.Dönemin acil hareketine ismini veren  yazılar, devrimci hareket içersinde en geniş okuyucu kitlesine kavuşabilseydi, engellenmeseydi, DY hareketinden çok daha önce kitleselleşir ve ondan çok daha disiplinli bir örgütsel yapı kurulabilinirdi.. Geç kalınmıştır. Konunun önemi, kabul edilemez bir sekterlikle küçümsenmiştir. Mihrac Ural’ın buradan hareketle ‘’Ehlileştirdim’’ aklaksızlıgına teorik kılıf bulma çabası ne demek oluyor peki?

Acilciler örgütünün bu sekter yaklaşımı olmasaydı, bugün, Mihrac Ural adlı bir soytarı ile sorunda yaşanmazdı. Bu ve benzeri soytarılar bu örgütte barınabilme, gizlenebilme olanaklarını bulamazlardı.

Mihrac Ural, bugüne kadar çok büyük suçlar işledi. Ehlileştiremedikleri ‘’yoldaşlar’’ını öldürdü, öldürttü.  Ortağından kurtulmak isteyen mafia babaları ile anlaştı ‘’iş anlaşmazlığı’’yüzünden  kavgalı ortaklardan birini öldürerek,kiralık katillik yaptı. Devrimci olmayan her türlü eylemin ,her türlü pis işin içinde bulunmaktan beis görmedi. Sırtını Suriye Muhebaratına dayadı ve hiçbir soruşturmaya uğramadan, elini kolunu sallayarak dolaştı. Her seferinde Kürt özgürlük hareketinin dostu oldugu yalanı ile insanları kandırmaya çalıştı. Oysa, kürt halk hareketinin en büyük düşmanı idi. Mihrac Ural adlı hain işbirlikçinin bu yönünü de ortaya çıkartarak,Kürt özgürlük hareketini, kıçına yapışık bu parazitten kurtaracagız...