Şuanda 452 konuk çevrimiçi
BugünBugün643
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8367
Bu ayBu ay8367
ToplamToplam10476791
mihrac ural'ın organize işleri (4) PDF Yazdır e-Posta


Bedri Yağan ile arası neden bozuldu?

Sacit KUMLU, Mihrac’ı anlatıyor)

Devrimci-Sol içersinde yaşanan ayrılık öncesi,Bedri Yağan Suriye’ye gelir. Acilciler’in yıllardan beri orada bulunmaları ve Mihrac Ural’ın  Muhabarat ilişkisini de bildigi için, Orta-Dogu’da kendilerine yardımcı(!) olacaklarını düşünmektedir. Önce Zihni Alan(Yusuf) ardından Mihrac Ural ile tanışır.

Türkiye’ye dönmek için, dönüş yolunu bilen bir ‘’rehber kaçakcı’’ya ihtiyacı vardır.  DS ile ilişki kurmak Mihrac Ural için önemlidir. Her türlü yardıma hazır(!) oldugunu bildirir. Bir yandan Bedri’yi kullanmak, öbür taraftan da, sol içersindeki  tecrit çemberini’ kırabilecegini hesaplamaktadır.

Zihni Alan(Yusuf), Abu İSA adında, 60 yaşlarında bir kaçakcı ile Bedri’nin ( başka bir acilci ile beraber) Türkiye’ye dönüşünü organize eder. Daha önce  yazıldıgı gibi, ,Bedri Yagan’dan alınan 40 bin Suriye lirası ile Bedri’nin dolandırılması bu süreçte gerçekleşir. ( ödünç bir silah verilir, silahın iade edilmesine rahmen elimize geçmedi, almadık diye Bedri’den 40 bin Suriye lirası alınır)

Bir süre Türkiye’den kaldıktan sonra tekrar Suriye’ye dönen Bedri Yağan, Mihrac Ural tarafından dolandırıldıgını ögrenir ve Mihrac Ural ile tüm ilişkisini keser.

Bir daha Mihrac Ural ile selamlaşmak dahi istemeyen Bedri, Zihni Alan(yusuf)dan, Mihrac’la  ilişkisi bulunmayan saglam ve güvenilir bir ilişki bulmasını talep eder. Yusuf, Sacit Kumlu’yu Bedri Yağan ile tanıştırır. Bundan böyle, Bedri Yagan Türkiye giriş çıkış sorunlarını Sacit Kumlu aracılıgıyla gerçekleştirmeye başlar, Zihni Alan ile de sürekli temas halindedir.

Zihni Alan( Yusuf) öldürüldükten sonra, Suriye’de bulunan Türkiye’li devrimci örgüt temsilcileri Şam’da bir toplantı yaparlar. Toplantıya DS adına Bedri Yağan bizzat katılır. Mihrac Ural’a karşı en sert tavrı koyan Bedri Yağan olur.( Bedri bu sırada DS ‘den ayrıldı yada ayrılık aşamasındaydı) Bedri’nin bu toplantı’da ‘’Siz burayı babanızın çiftligi mi zannediyorsunuz, biz bu cinayeti  hesapsız bırakmayız,hesabını soracagız’’ diyor.

Bu tavır karşısından korkuya kapılan Mihrac Ural, Dursun Karataş’ı arayarak,istediginiz olanakları sunabiliriz diye onlara sıgınarak, Bedri Yagan hakkında el altından yalan haberler pompalamaya başladı.

Bizler (Haydar Yılmaz, İbrahim Yalçın) Bu anlatımları dinledikten sonra, İsmi sıkca geçen, Sacit Kumlu ile ilişki kurarak, olayın aslını kendisinden dinlemek istedik. Kendisi ile ilgili söylenen olayları sorduk: Söylenen herşeyin dogru oldugunu söylemesi ve kendi isminin yazılmasında da bir sakınca olmadıgını belirtmesi üzerine yazmaya karar verdik.

SACİT KUMLU, MİHRAC URAL’I ANLATIYOR.

Sacit Kumlu, bugüne kadar duymadıgımız bir çok komuyu da gündeme getirerek açıkladı. Örnegin, Mihrac Ural’ı   Hapisten kaçtıktan 3 gün sonra, Karataş’a geldiğini ve Karataş’tan Suriye’ye kendi balıkcı  teknesiyle  Basit kasabasına kadar götürdüğünü anlattı.

Sadece Mihrac’ı degil. 1981 tarihinde,Mihrac Ural’ın Babası Zeki el Kasım Ural’ı da, oglunu görmesi için, Suriye’ye götürenin kendisi oldugunu söyledi.

Mihrac Ural’ın Suriye’ye ayak basar basmaz, ellerini havaya kaldırarak ‘’Kurtuldum’’ diye çıglık attıgını da bu konuşmada ögrenmiş olduk.

Yıllardır örgüte yalan söylediğini. ‘’Aylarca daglarda ot yiyerek, aç susuz dolaştım’’ sözlerinin palavra ve kocaman yalan oldugunu, Suriye’de hiçbir zorlukla karşılaşmadıgını, gelişinden 8 gün sonra Lübnan’a bizzat kendisinin  gönderdigini  anlattı.

Lübnan’a gidiş nedeninin ise, ‘’Sagmalcılar cezaevinden firar eden filistinlileri görmek ve Sizleri bizim örgüt kaçırdı diye onlardan faydalanmak amaçlı’’ oldugunu da özellikle belirtti.

Suriye’ye geldiği günden beri hiçbir zorlukla karşılaşmadıgını,  aç susuz kalmak şöyle dursun, her sabah soframızda yeşil zeytin, yumurta, bal ve peynir eksik olmadı diyen Sacit Kumlu, Mihrac Ural’ın tam bir ‘bukalemun’ oldugunu, yazdıgı yazıları okudukca onu daha iyi tanıdıgını(!) Bu adamın söyledigi hiçbir şey dogru degil, yazdıgı herşeyin yalan oldugunu gördügünü söyledi.

Sacit Kumlu eski bir Acil taraftarıdır. 1978 tarihinde Adana Karataş’ta dönemin Adalet bakanı Mehmet Can’ın Karataş’a gelişi sırasında, yolunun kesilerek prptesto edilip taşlanması olayında Yusuf Ünver’le birlikte toplam 11kişi 3 ay hapis yatmışlar.

Ömer Ödemişi o dönem’de tanıyor. Ömer Ödemiş’in babası Karataşta ögretmenlik yaparken,bu kişinin, acilciler arasına girmek istedigini fakat ‘’polis’’olabilecegi konusunda şüphelerimiz oldugu için, 30-40 kişilik genel toplantılar dışında yanımıza yaklaştırmazdık, bunu o dönem Karataş’ta bulunan tüm devrimcilerin de bildigini anlattıyor.

Sacit Kumlu,  Nebil Rahuma yoldaşı’da tanımaktadır. Nebil Rahuma, 1980 tarihi başlarında Karataş’a geliyord ve  Adana-Karataş yolu üzerinde bulunan AMERİKAN RADAR’larının izlenmesi talimatını veriyor. Sacit ve orada bulunan arkadaşlar günlerce,  bugday tarlalarının içersine gizlenerek, bu tesislere giren çıkanları gözlüyorlar.  RADAR ve çevresinin krokilerini çizerek Nabil Rahuma’ya iletiyorlar.

Sacit Kumlu’ya göre.’’Mihrac Ural, kelimenin tam anlamıyla bir’’ bukalemun’’dur. Her kılıga girer her sahnede göbek atar’’

Mihrac Ural için, ‘’ o sadece devrimcilerin katilidir’’. Kaçakcıları kullanır, onlardan hırsızlık da dahil herşeyi yapar ama  öldüremez, Devrimcilerin arkasında’ kan izi’ olmaz. Küçük bir karalamayla kendini kurtarır ama bu kaçakcılar için söz konusu degil, kaçakcıların arkasında ‘’kan izi’’ kalır, Mihrac intikam’dan korkar.’’

‘’Mihrac Ural, bu örgütü bitirmek için elinden gelen her şeyi yaptı’’ diyen Sacit Kumlu’ya göre, Bedri Yağan Örgütünü diriltmeye çalışırken,Mihrac bitirmek için ugraşıyordu.

Sacit Kumlu’ya, Mihrac Ural’ın, Cemil Esad’la nasıl tanıştıgını soruyoruz.

Verdigi cevap aynen şöyle: ‘’Mihrac Ural Suriye’ye geldiği günlerde, Müslüman kardeşler Suriye’de bombalama eylemleri yapıyorlardı.Bu eylemler sırasında Millet saga sola kaçışıyor ve ortada muthiş bir panik oluyordu. Mihrac Ural’da bu panik ortamında Cemil Esad’ın zibidi adamları ile Alevi kızları’nın can kurtarıcılıgını(!) yapıyordu. Bombalama eylemleri olmasa bile Cemil Esad’ın adamları ile geceleri Alevi köylerine gidip köye kurşun yagdırıyorlar ve arkasından kurtarıcı(!) olarak köye giriyorlardı. Amaçları, güya halkı savunuyor gözükerek Cemil Esad’a sempati toplamaktı. Tabi bu arada da alevi kızlarına kur yapmaktı’’ diye anlatıyor. Suriye’ye gelişinden kısa süre sonra bu kişilerle nasıl tanıştıgı sorusu ise hala bir sır(!) olarak duruyor.

MİHRAC URAL’I  PARİS’TE KİM İHBAR ETTİ.

1988 tarihinde, İbrahim Yalçın’la birlikte Fransa’dan 50 kişilik bir gurubun örgütten ayrılması üzerine Mihrac Ural,Suriye’den 7-8 kişilik bir ekip’le Paris’e geliyor. Hem bu ayrılıgı bölmek,hemde daha önce örgütten ayrılan insanlara göz dagı vermek amacındadır. Gelmeden önce Paris’de bulunan ve örgütten ayrılarak ticaretle ugraşan ve çok para kazanıyorlar diye istihbarat aldıgı kişilere haber göndererek tehdit(!) ediyor.

‘’ bizim sayemizde zengin oldunuz bize para vereceksiniz’’ diyor. Tehdit edilen kişiler arasında, Murat Sahillioglu( SEMİR,Ertan) ve Tayfur Sahillioglu( Diyalektik Memet) de vardır. Bu kişiler panige kapılıyorlar ve önce İbrahim yalçın ve Ali Sönmez’le birlikte(!) hareket ediyorlarmış gibi gözükmeye çalışıyorlar. Bekledikleri  ilgiyi göremedikleri için tek başlarına kalıyorlar ve Mihrac Ural’dan kurtulmanın çarelerini arıyorlar.Buldukları yötem İHBAR’dır. Fransız istihbarat teşkilatına bir ihbar mektubu yazarak,İbrahim yalçın’ın evinin yakınlarında bulunan bir postahaneden bu mektubu yolluyorlar . Bunun üzerine Fransız polisi operasyon başlatıyor ve  İbrahim Yalçın da dahil olmak üzere Mihrac Ural ve adamlarının evleri basılarak göz altına alınıyor. Mihrac Ural, bu ihbar mektubunu kimin yazdıgını bilmesine ragmen, ‘’onları kim n’apsın ben bunu İbrahim Yalçın yaptı derim’’ diyor ve öyle de yapıyor. Yıllar sonra Paris’e gelen Sacit Kumlu Tayfur Sahillioglu( Diyalektik Memet) ile sohbet ederken, Tayfur’un kendi agzından bu İTİRAF’ı duyuyor. Tayfur, Mihrac Ural’ı kendilerinin İHBAR ettiğini ve ‘’ Biz adamı böyle yaparız’’ dedigini bize anlatıyor.

Zaman ne garip(!) Gerçekler bir bir ortaya çıkıyor ve sahtekarların suratında TOKAT gibi patlıyor.

İbrahim Yalçın

Haydar Yılmaz