Şuanda 139 konuk çevrimiçi
BugünBugün427
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8151
Bu ayBu ay8151
ToplamToplam10476575
ONUR PDF Yazdır e-Posta


Bugün görüş günümüz
Dost kardeş bir arada
Telden tele
Mendil salla el salla
Merhaba !

İzin olsun hapisane içinde
Seni
Senden sormalara doyamam
Yarım döner cıgaranın ateşi
Gitme dayanamam

Enver GÖKÇE

 

            25 Aralık 1978. Sağmalcılar. Görüş günü. Nebil’i Nebil’den soruyorum. Anlatıyor. Her iki yakalanmasının gönderilen pusulalar sonunda olduğunu. ABD Konsolosluğunda yalnız bırakılışını. Kimseye güveninin kalmadığını. O günü defalarca yazdım. Kimin pusula gönderdiğini, kimlerin eylemin orta yerinde kendisini bırakıp kaçtığını. Tekrara gerek var mı?      Nebil, 29 Eylül 1980’de öldürüldü. Nebil’in öldürülme nedenleri arasında yoldaşının eşine sarkıntılık yaptığı iddiası vardı. Oysa Nebil, değil arkadaşının eşine bakmak, karşısındaki rahatsız eder düşüncesiyle gözlerini yerden kaldıramayan bir insandır. Nebil, bu haksız suçlama karşısında “Ya bu suçlamaları geri çekersiniz, ya da beni öldürürsünüz, ben bu onursuzlukla yaşayamam” demiştir. Komünistler, devrimciler Onur’lu insanlardır.  Onlar Boran kuşları gibidirler. Onursuzca yaşamaktansa ölümü yeğlerler. O bir devrimcidir. Devrimciler ahlaklıdır. O bir komünisttir. Komünistler arkadaşlarının eşine, kardeşlerine, yakınlarına sarkıntılık etmezler. Kötü gözle bakamazlar. Bunları yapanlar Onur’lu olamazlar. Komünist olamazlar. Devrimci olamazlar. Bu gün çolukları çocukları önünde SAPIK duruma düşenler, düne ve bu güne dair konuşma hakkına sahip olamazlar. Bunun feodal değerlerle değil, komünist değerlerle ilişkisi vardır.

            Nebil; HDÖ tarafından öldürülmüştür. Rıza, Nebil’in yaşanan olay karşısındaki tavrını bilseydi, O’na yapılan suçlamanın doğru olamayacağını bilirdi. Kimsede Nebil’i böylesine saçma sapan bir suçla suçlamaya kalkmazdı. Nebil’in bu tavırlarını bileselerdi, onu böylesine aşağılayıcı bir şekilde suçlamaya kimse cesaret edemezdi. Bu olayları gizlemeyip,  zamanında açığa çıkarsaydık bu gün Nebil öldürülmemiş olurdu.

“Birilerini vurmak, aşağılamak için: Nebil'in katline neden olan belden aşağı taktikleri hem de O'nun adını alet ederek kullanmak ne kadar acı.”

(M.Yavuz 20 Mart 2010 Belden Aşağıcılar… Adlı yazısı)

“Her ne kadar yazı İbrahim Yalçın imzalıysa da, onun Erkan Ulaşan merkezli olduğu bayağı açık. O'nun da belden aşağı vuruşlarla insanları çoluk çocuğu önünde SAPIK durumuna getirmesini yadırgadım ve kendisine yakıştıramadım.”

 (M.Yavuz 20 Mart 2010 Belden Aşağıcılar…  Adlı yazısı)

Nebil, David Copperfield’mi ikide bir, hem de günlerce ortadan kaybolsun?

Bir ara devrimci tavır gösteremeyen bir arkadaşa kızdığı için ortadan kayboldu. Erkan arkadaş ile birlikte evlerine gittiğimizde kendisini odasında yatarken bulduk. Bizi görünce mahcup bir şekilde başını öne eğerek gülümsedi.

            Karşılıklı konuşmalardan sonra aramıza döndü.”

 (M.Yavuz 27 Aralık 2009 Hey Gidi Nebil! Adlı yazısı)

Gerçek ve Yalan birbirini dışlayan iki olgudur. Gerçek yalanla birlikte olamaz. Gerçeğin olduğu yerde yalan barınamaz. Gerçek yalanı iyot gibi açıkta bırakır. Gerçek yalanın Turnusol kâğıdıdır.

            Canım sıkılıyor. Lafı uzatmanın bir anlamı yok…

Nebil'e sahip çıkmak; böylesi yöntemleri kullanarak değil, reddetmekle mümkündür. Bunun aksini yapmak; Nebil'in anısına yapılabilecek en büyük saygısızlıktır.”

(M.Yavuz 20 Mart 2010 Belden Aşağıcılar…  adlı yazı)