Şuanda 236 konuk çevrimiçi
BugünBugün490
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8214
Bu ayBu ay8214
ToplamToplam10476638
ONUR (3) PDF Yazdır e-Posta


B….Yemenin Dili… 


            Son zamanlarda Mehmet YAVUZ’un hafıza sorunu yaşadığını düşünmüştüm önceleri. Hatta, acaba ben mi halüsinasyon görüyorum diye düşündüm. Kendimden iyice şüphelenmeye başladım. Nebil ile Sağmalcılarda ben görüşmemiştim! Nebil, bana Mihrac’ın gönderdiği pusulalar sonucu yakalandığını söylememişti! Adana ABD Konsolosluğunun Nebil tarafından bombalanması sırasında, koruma görevi yapması gereken Mihraç ve Ali Fuat’ın bu görevi yerine getirmeyerek,  olay yerinden hızla uzaklaşmak için tabanları kıçlarına vurarak kaçışlarını bana Nebil anlatmamıştı! Fuat’ın yaptığı ahlaksızlıkları da ve bu konuda yapılan belki onlarca kişi tarafından gerek toplu gerekse de ikili konuşmaları ben hayalimden yapmış olmalıydım!  En son Nebil’in evine gidip "Bu adi adam için devrim ideallerinden vazgeçilir mi?" diyerek dönmesi için ikna etmedik mi? Bu olayları defaten konuşmadık mı? diye şüpheye düştüm. Acaba aklımı mı yitiriyordum. Mihraç, Nebil’in anıt açılışı için yazdığı “Kitâbeyi” de ben mi zihnimde yaşamıştım. Hatta Anıt için M.Yavuz ve benim Antakya’da yapıtığımız masrafın faturasını M.GÜZEL ve İrfan URAL yönetimindeki, Antakya’da ki tüm yürüyüşleri organize eden, Ankara’ya TEKEL işçilerinin direnişine gelerek destek veren, fakat aynı işçilerin Antakya’da yaptığı protestoda ortalıkta olamayan  “Antakya Demokratik Kültür – Sanat” derneğinin adına gider gösterip cebe attıklarını söyleyerek sinirlenen (kibarlaştırıyorum, ketenpereye getirilmek Yavuz’la aramızda çok güldüğümüz bir deyimdi…) M.Yavuz değil miydi? Ben de “boş ver bu da bizim derneğe bağışımız olsun” demiştim. Fakat hayal olamaz bunlar, zira mailleri bende duruyor hala.

            Ama Erkan sen gene ölü konuşturuyor ve aşağılık bir biçimde YALAN, hemde Kaba bir biçimde YALAN söylüyorsun demiyor mu? THKP-C genel sekreteri (!) Mihraç URAL. Üstelik beni Nazım gibi “HAİN” ilan etmiyor mu? Koca koca adamlar bunları söylediğine göre benim aklımdan bir zorum olmalı herhalde diye çok korktum. Ama boşuna korkmuşum. B… Yemenin Dili başlıklı Mehmet YAVUZ imzalı yazıyı okuyunca rahatladım. Bu kez elimde fotoğraflar vardı. Hele M.Yavuz, Fuat’ın yediği haltın savunmasını yaparken evin kapısının olmamasını söyleyerek ve anahtar deliğinden bahsederek biraz kendime gelmemi sağladı. Zira anahtar deliğinden hiçbir yerde bahsetmemiştim. Zihnimde buna dair bir görüntü hiçbir zaman oluşmamıştı. Olmayan bir şey yaratarak bir çıkış bulmaya çalıştığını, ötekisinin de mal bulmuş mağribi gibi olayın üstüne atlaması ve Şamarı indirmesi ile kendime geldim. Ben anahtar deliğinden bahsetmediğime göre demek ki zihinsel bir sorunum yoktu. Üstelik o evi Antakya’daki o dönemim devrimcilerinin yarısı bilir, üst kata tırabzansız çıkan yeşil boyalı ahşap merdivenin sonunda, duvara doğru açılan bir kapak ile alt kat ile üst katın birleştiğini. Fuat’ın merdivenin üstünde, yarısı alt katta yarısı üst katta dururken yakalandığını evi bilen, aklı olan herkes tahmin eder.

            Son olarak yazdığı B… Yemenin Dili yazısı ile ne kadar sağlıklı olduğuma, iyice emin oldum.

 

Bakın Mehmet YAVUZ ne söylüyor?

“Harbiye’de oturduk. Güzel bir gece geçirdik. Sonrasında Mustafa, Erkan ve ben Antakya parkında gezerken Fuat’ı cebinden arayıp selamladık. Üçümüz de kendisiyle ayrı ayrı konuşup hal hatır sorduk, saygılar sunduk.”

 

Bu kez Mehmet Yavuz hafızasını yitirmiş diyeceğim ama bunun hafıza ile bir ilgisi yok.

Bu paragrafta Harbiye’de oturduk. Güzel bir gece geçirdik cümleleri dışında doğru bir cümle yok.

(Neden olmadığını birazdan açıklayacağım. Ama önce Harbiye’de geçen o güzel akşamda- gece bile değildi- neler konuşulduğunu nedense atlamışsın. Oysa ben Harbiye’de geçen konuşmalar için seni tanık göstermiştim. Ama sen güzel bir gece diye geçiştirmişsin. Bizi oraya götürüp ağırlayan S... arkadaşa ve diğer arkadaşlarına o güzel akşam için tekrar teşekkür ederim. Harbiye de çektirdiğimiz fotoğraflar duruyor. Tarih 30.11.2008 saat 14.28.36da oturduğumuz yere girerken çekilen fotoğraftaki zaman.)

 Sonrasında Mustafa, Erkan ve ben Antakya parkında gezerken Fuat’ı cebinden arayıp selamladık cümlesi tümden yanlış.

Bir kez Harbiye dönüşü, Antakya parkına gitmedik. Sen, Harbiye dönüşü Adana’dan gelen Öğretmen grubu ile Antakya’dan ayrıldın, yani Mersin’e döndün. Adana grubu, Mustafa ve bizi Harbiye ye götürenler bunun tanığıdır.

İkincisi, cümlenin devamı olan Fuat’ı cebinden telefonundan arayıp selamladık, kısmı da öyle. Mustafa ve sen konuştunuz ama ben konuşmadım.

 Sen yanlış yazmışsın,  doğrusunu söyleyeyim; Biz 29 Kasım 2008 Cumartesi günü akşamı Nebil’in yeğenleri ile Armutlu’da oturduk. (Fotoğraflarımız bile duruyor. Sana göndermiştim kaybolduysa iste yine gönderirim. 29.11.2008de saat19,09,58 de çekilmiş) Kalktıktan sonra Mustafa ile buluştuk. Nebil’in yeğenleri bizi Öğretmen Evine bıraktılar. Aynı gece Öğretmen Evinde sen, ben ve Mustafa oturup çay içtik ve konuşmuştuk. Neler konuştuğumuzun tanığı Mustafa BURGAZ’dır. Daha sonra yürüyerek Antakya parkına gittik. Fuat ile konuşmanız bu arada oldu. Sonra da üçümüz Anadolu Restorana gittik. ( 29.11.2008 saat 22.15.21) 

 Sen aynı gün Mersin’den öğleden sonra saat 16.00 sıralarında geldin. Dolayısı ile o gece Antakya parkına geldik. Yani Harbiye dönüşü değil.  Mustafa ve Nebil’in yakınları buna tanıktır.(Yusuf, Ahmet ve Gökhan) Mustafa ve sen Fuat ile konuştunuz ama ben konuşmadım. Bunun doğrusu, Mustafa’ya Fuat’ın telefon numarasını ben verdim. Bana da İrfan URAL vermişti.

Dolayısı ile “Üçümüzde kendisiyle ayrı ayrı konuşup hal hatır sorduk, saygılar sunduk,” cümlesi de yanlış. Ben Fuat’la o gece konuşmadığım için Saygılar sunmamda söz konusu değil. Siz konuştunuz. Ben sizlerin ne konuştuğunuzu bilmediğimden sizin Saygılar sunup sunmadığınızı bilemem, sen sunduğunu söylediğine göre en azında Mustafa’nın Saygılar sunup sunmadığını da bilemem.

 Ben, FUAT ile konuştum. Ama o gece değil. Nebil’in fotoğrafını almak için daha önce Antakya’ya gittiğimde konuşmuştum. O zaman da yanımda ne sen vardın nede Mustafa.

29 Kasım Cumartesi günü Ankara’da KESK eylemi vardı. Ertesi gün, 30 Kasım 2008 Pazar günü Nebil’in Anıt açılışı için bu arkadaşlar Ankara’da ki eylemden o sabah Antakya ya geldiler. Sabah Adana gurubu ile buluştuk. Töreni ve tören sonrasını, B…Yemenin Dili yazısını yazdığın blogun önceki yazıları arasında duruyor, okuyabilirsin…(nebilrahumablog.. NEBİL’İ ANDIK yazım)

Kısaca sana teşekkür borçluyum Mehmet YAVUZ. Niçin mi? Ne kadar sağlıklı olduğumu bana hatırlattığın için…