Şuanda 419 konuk çevrimiçi
BugünBugün618
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8342
Bu ayBu ay8342
ToplamToplam10476766
mihrac ural, acilcilerin yüz karasıdır... PDF Yazdır e-Posta


Bir adamı tanımak mı istiyorsunuz? Çevresine bakacaksınız. Kimlerle düşüp kalktığına bakacaksınız. Sevdiklerini, sevmediklerini test edeceksınız. Asıl olan da, söyledikleri değil, yaptıkları nedir? Ona bakacaksınız.

 

 

‘’...Bu ekip, ülkemizin tüm bölgelerine yetişme çabası ve kesintisiz eylem etkinliklerini bir arada yürüttü. CEPHE bu ekibin siyasal algı ve iradesinin ürünüydü; öncülü TEK YOL DEVRİM dergisiydi. Askeri bakış açısının, siyasal bir bakış açısı olarak ehlileştirilmesi böyle başladı. Bu çabanın mimarı ekibimizdi; Mihrac Ural, Nebil rahuma, Fuat çiler ve M. Çiler ve bu temel ekibe bağlı onlarca kadro ve militandı...

Acilciler örgütünün yeniden yükselişi böylece başladı. Bu örgüt artık etkindi ve adı her alanda yankılanmaya başlamıştı. Öncesi ise, bir itirafçının yarattığı bataklıkta erimişti.’’

Mihrac Ural böyle yazıyor(!) Bravo..  Sen devam et demekten başka yapacak birşey yok. Adamın agzı torba değil ki büzesin. Konuşuyor. Muhaberatın kucağında oturuyor. Döşek rahat(!) Sırtı üstü yatmiş konuşuyor.

Yalnız,burada bir rahatsızlık var. ‘’Acilcileri ehlileştirdim’’ demişti ya. Nasıl ehlileştirdin diye üstüne üstüne gittiğimiz için, eli ayagına dolaştı. Laf arasında ve hiç geregi yokken, ehlileştirme(!) sözcügünü kullanıyor. ‘’Ehlileştirdim’’ dediği acilcileri, çetleşmelerinde bu anlamda kullanmıyordu, şimdi o kelimeyi aklınca düzeltmeye(!) çalışıyor. ‘’ ehlileştirdim, halka eziyet yok dedim, terör yok dedim, ben bunları yaparak ehlıleştirdim’’ derken, şimdi kalkmış ‘’ askeri bakış açısının, siyasal bir bakış açısı olarak ehlileştirilmesi böyle başladı’’ diyor.

Biz de inandık(!) sadece biz degil ‘’temel ekip’’ diye bahsettigi kişiler bile kıçlarıyla gülüyor buna.

Askeri bakış açısından, siyasi bakış açısına geçmiş(miş) bak sen heleee. Geçiniz.

Demek Nebil Rahuma’da, Mirac’ın ‘temel ekip’i arasındaymış(!) İyi de, Nebil Mihrac Ural’dan neden ayrıldı?  Öyle ya, temel ekip’ten bir kişi ayrılmış ise, nedeni olmalı. Nebil’in ayrılık nedeni neydi? Neden bu soruya tek bir cevap yok. Cevap var aslında, olmaz olur mu. Ben bu cevabı 40 defa yazdım. Okumuyor(!) ki...Okuyor de işine gelmiyor. Cevap o kaset’te Mihrac. Binlerce sayfa arşivin(!) var ya, cevap orada..

Temel ekip’ten öbürleri kimdi? Ben yazmayayım. Okuyanlar cevaplasın.

Devam ediyorum...

Mihrac Ural yazıyor(!)

‘’...İşkencede 21 gün; Ankara-İstanbul arası dolaştırıldım.
 
....Bu ekib Antakya'dan, İskenderun'a, Adana'dan Tarsus'a, İstanbula, Samsun'a, Kayseri'ye, Niğde'ye, Ankara'ya düğüm düğüm örgütü yeniden kurdu...

....Bu ekip, şu ana kadar kimsenin bilmediği eylemlere imzasını attı. İşkencede birlikte direndi, tek kelime bile açık vermedi. Önceki yakalanmaların tüm kefaretini işkencede ödedi, ama teslim olmadı.

....Bizim ekip ser verip sır vermeyen bir ekipti. Üreten, çalışan ve siyasal mücadelede kararlı bir irade sergileyen ekipti.

….Nebil istanbul'da tutklandı, ben Ankara'da, İstanbula da götürdüler. Sağmalcılarda beni karşılayan, can yoldaşım Nebil'di. Kısa süre kaldık. Kaçış olanağı çıkınca onu yerime gönderdim. Benim ifadem taş gibi, beyaz bir sayfa, yarım kağıttı. ‘’

Okudunuz değil mi ? İşkencede 21 gün kalmış( !) Ankara İstanbul arası dolaştırılmış. Ankara istanbul arasında, nerelerde dolaştırdılar ? Cevap yok. Bir kez daha soruyorum. Be adam söylesene, Ankara İstanbul arasında nerelerde dolaştırdılar ? Ankara  İstanbul arasında BURSa da var, Bursa’ya da götürdüler mi ? Cevap yok.

NERELRDE DOLAŞTIRILDIN ? söylesene…

21 gün işkence( !) görmüş. 21 gün elektirik işkencesi görmüş, nasıl görmüş?  yere battaniye sermişler bir çarmıhın üzerine yatırmışlar ve şarteli ındirip indirip kaldırmışlar.

Duyan da, mezbahada domuzları şok’luyorlar sanacak. YALANIN BATSIN…

Ve bu ekip, dügüm düğüm tüm ülkeyi örgütlemiş, Hiç kimsenin bilmedigi, duymadıgı eylemler(!) yapmış.

İnsaf’ın kurusun, A.Fuat’ın eylemlerini( !) bilmeyen, duymayan mı kaldı.

Demek bu ekip’in, ‘’ taş gibi ifadeleri ‘’varmış öyle mi ? Çıkart bakayım. Senin ve o dedigin zatın polis ifadelerini çıkart ta biz de görelim ve utanıp özür dileyelim. Adam olsan çıkartır ve alın işte dersin. Sıkıysa çıkartsana( !)

Sen karanlıkta kime ıslık çaldıgını biliyor musun ? Sen, o ser verip sır vermeyen taş gibi( !) ekip’in polis ifadelerini (seninki de dahil) yayınla bakalım. YAYINLAYAMAZSIN...

Mihrac Ural, Ankara’da yakalandıgını söylüyor. Kabul.. Ankara’da yakalanan yoldaşlar ( Binbaşı da dahil) Antakya’ya götürüldüler ve orada da sorgulandılar. Peki, Mihrac Ural neden Antakya’ya götürülmedi de, Ankara –İstanbul arasında 21 gün dolaştırıldı ? Kimlerle yüzleştirildi, nerelere götürüldü ? Niçin götürüldü ? Antakya’ya neden götürülmedi? Antakya’ya götürüldüyse neden digerleri ile degil, ayrı mı götürüldü ? yoksa..

Bunları tek tek açıklamadan, ser verdim sır vermedim diyeceksin ve bizde bunları yutacagız öyle mi ?

‘’21 gün işkence gördüm ve her tarafın parça parçaydı’( !) diye yazıyor.

Fazla söze gerek yok. TEK BİR TANIK GÖSTERSİN. Vucudunun parça parça edildiginden vazgeçtik. Vücudunda ‘darp izleri’ olduguna dair tek bir tanık göstersin tüm söylediklerimizi geri alacak ve özür dileyecegiz. VAR MI ? Hayır yok. Varsa söylesin…

21 gün işkence görmeye gerek yok. 3 saat içersinde insanların kemiklerini kırdılar. Yürüyemez, ayakta duramaz hale getirdiler, bunları herkes bilir. Mihrac Ural cezaevine geldiği zaman ne durumdaydı? Ben söylüyorum, domuz gibiydi. Geldiğinin ikinci günü sabah spor yapacak kadar saglıklıydı. Onunla beraber, başka davalardan gelen insanlar da vardı. Onlar ne durumdaydı diye sormayın. Onlar yere basamaz durumdaydılar, her tarafları morarmış,parça parça edilmişlerdi, onlar ayakkabıları ellerinde girdiler cezaevine. Ayakları şiş içersindeydi çünkü.

Mihrac Ural ne durumdaydı ? Dedim ya domuz gibiydi.

Benim bu yazdıklarımın tersini söyleyecek bir TANIK göstersin ben tüm yazdıklarımı geri alacagım ÖZÜR dileyecegim. Hayır. Gösteremez. Mihrac Ural polis’te işkence görmedi. Polisle anlaştı ve uyduruk bir ifade ile kısa zamanda tahliye edilecegi sözü verilerek, içimize HAİN olarak yerleştirildi.

Hatay’lı arkadaşları uyarıyorum.

Mihrac Ural’ın sahte HATAY sevdası bir kurgudur. Bu bir MİT-MUHABERAT kurgusudur.

Çetleşirken boşuna yazmıyor. ‘’ Ne derlerse desinler İNKAR EDECEKSİN’’ derken bunu boşuna söylemiyor.

İHANET ETTİ ve MİT’le anlaştı. Bu örgütü EHLİLEŞTİRMEK (!) için söz verdi, yemin etti.

 ‘’bizim ekip, ser verip sır vermeyen bir ekipti’’ diyor. Hep ti, ti’li konuşıyor. Geçmiş zaman dili kullanıyor, bizim ekip diyemiyor.

Yanında kimse kalmadı bunu itiraf ediyor.

Evladım, Yalan da olsa, yazarken bunlara dikkat et( !) bari diyesim geliyor( !)

‘’….Nebil istanbul'da tutklandı, ben Ankara'da, İstanbula da götürdüler. Sağmalcılarda beni karşılayan, can yoldaşım Nebil'di. Kısa süre kaldık. Kaçış olanağı çıkınca onu yerime gönderdim. Benim ifadem taş gibi, beyaz bir sayfa, yarım kağıttı. ‘’

Sen çok çok utanmaz bir yalancısın Mihrac. Hangi kaçış olanagı çıkınca, Nebil’i yerine gönderdin ?

Bak sana bir şey hatırlatacagım. Isparta cezaevinde beraberdik. Ben Cezaevi temsilcisiydim ve arasıra, Isparta savcıları cezaevine gelirler beni çagırırlar konuşurduk.( siyasileri merak ederlerdi) Bir gün, yine beni çagırdılar ve cezaevinin dışında ( nizamiye kapısının önünde ) bir süre savcılarla sohbet ettim ve içeriye,koğuşa dönerken kapıda kimsenin olmadıgını farkettim, tekrar dışarı çıktım ve kaçmak ıstedim vazgeçtim. Vazgectim, çünkü sende biliyorsun, avukat Burhan Apaydın benim tahliye edilecegimi söylüyordu.( aleyhimde ciddi hiç bir delil yoktu) Koşarak koguşa döndüm. Engin Erkiner  ve Ali Sönmez’e durumu anlattım, ‘’kapı’da kimse yok hadi çıkın’’ dedim. Engin  Ali ve Recep Güregen  fırladılar, ama sen, kılını bile kıpırdatmadın(!) Çünkü, ‘’ben tahliye olacagım’’ diyordun  Sen hangi sıranı (!) Nebil yoldaş’a verdin be adam, utanmıyor musun? Hatırlamadıgını söyleme sakın. İsparta’yı YAZACAGIM ve oradaki Mihrac URAL’ı anlatacagım bekle, sırasıyla…

‘’…Nebil'i zalimler katletti. Bu katlin bir ayağında MİT ajanı İbrahim Yalçın var; örgütten habersiz aldığı ve nerede ne yaptığı belli olmayan 2 kg altın için. Kepaze insanlar onu yargıladılar, "Acilin adamı" ilan ettiler, çirkinlik bulaştırmak istediler...’’

Mit ajanı İbrahim Yalçın öyle mi? Seni gidi namussuz sahtekar seni… Demek, İbrahim Yalçın ,örgütten habersiz Nebil’den,2 kg altını aldı ve nereye harcadıgı belli degil, öyle mi ?

Bre utanmaz, bu tarihlerde  sen nerdeydin? 12 eylül gelmeden önce Suriye’ye kaçıp Muhaberatın kucagında oturmuyor muydun? Bu örgüt,12 eylül döneminde kimin elindeydi?

’Merkez komitesi’nin israrı üzerine’’ yurt dışına çıktıgını yazan sen değil misin?

Hangi merkez komitesi’nin israrı (!) üzerine yurt dışına çıktın? Söyle de biz de bilelim.

O zaman örgütün merkez komitesi mi vardı? Sen kime haber verdin de çıktın? Neden utanmadan  yalan yazıyorsun ?

Söyle bakalım, sahi sen hangi Merkez komite’sinin israrı üzerine yurt-dışına çıktın? Cevap verebilirmisin? VEREMEZSİN..

Acilciler’e soruyorum, ben bu adam için ‘hastir lan’ derken gercekten haksız mıyım? Siz olsanız ne derdiniz?

Kızmayacagım(!) Artık kızamıyorum da. Sadece acıyorum. Çırılçıplak ortada kalan bir zavallı, ‘yetim-i sefa’ oldu, yer yer üzülüyorum.

Adanalı’ların meşhur bir sözü var. ‘’ Kurnazın az, avel’in bol oldugu yerde yetişmiş’’ herkesi ‘avel’ sanıyor.

Beyaz kadın ticareti yapabilecek kadar aşagılaşmış bir sarhoş serseriyi, Acilciler’in ‘’dede korkut’u diye lanse ederken, Acilciler tarafından ‘’ allah belanı versin ulan soytarı’’ diye lanetlendiğini bilmeyecek kadar düşkün…

O, dede korkut bile bu isme şaşırmış ki, ‘’ne yapayım, arkadaşlar bu ismi uygun bulmuşlar dede korkut demişler sagolsunlar(!) diyor.

Arkadaşı kim? Kim olacak Mihrac Ural…

Adana’lı devrimcilere bir soru?

ÇİLLİ CİHANGİR’ı tanıyanınız var mı?  Çilli Cihangir’in İstanbul’da ne iş yaptıgını bilen var mı? Bu adamın ‘iş arkadaşı,’ Mihrac Ural’ın ‘dede korkut’unu nasıl bilirsiniz?

Devam ediyorum.

‘’…Polis peşimizde, bizi takip ediyor. Bu normal değil mi? Devletle sorunumz var kuklaları da peşimizde. Bu doğal değil mi? Hayatlarının sonuna kadar çırpınacaklar..’’

Polis peşindeymiş(!) Sahi peşinde mi? Neden peki?

Yalvar yakar buldugu bir kaç serseriye,’’BİZ ACİLCİLER’’ diye açıklama yaptırdıgı için mi? Polis peşinde. Neden  peşinde, söylesene?

Örgütünü(!) deşifre mi ettiler?

Hani şu, gözaltına alındıktan sonra, ‘’bize iyi davrandılar’’ diye göze girmek için çırpınıp duran, Mehmetcik adam vardı ya. Hani şu gözaltından sonra, Oh be kurtuldum der gibi, ‘’artık çekiliyorum’’ diyen ‘’adam’’ vardı ya.. o bile, ‘’bizi ihbar ettiler’’(!) diye utanmadan yalan söyleyebiliyor.

’Evet, biz süzme acilciler’’(!) derken, acilciligin ‘turist sevenler dernegi’oldugunu sanıyormuş meğer. Öyle olmadıgını anlayınca ‘’İhbar edildik’ (!)diye utanmadan yalan yazabiliyor.

Suriye’ye, turistik amaçlı gelen herkesin, kolundan tutarak resim çektiren ve ‘’kahraman yoldaş geldi ….. geldi ve talimatlarımı alarak gitti’’ diye yazan, fotograflar yayınlayan bu serserinin polis peşindeymiş(!) vah vah..

‘’...Öcalan yoldaşla son görüşmemiz İtalya'da yakalanıp mecburi ikamette kaldığı villadan beni telefonla aramasıyla göndeme geldi. Bana, ortadoğuda bıraktığı sorumlu yoldaşlarla dayanışma içinde olmamızdan söz etti; "arkadaşlarla size emanet" maalende konuştu. Merak etmemesini her şeyin daha iyi bir dayanışma içinde süreceğini belirttim. "Özgür politika gazetesinde yazılarımın kesilmeden sürmesi" gereği üzerinde durdu, yazılarımı ilettiğimi dile getirdim. O da sözleri arasında, Özel Harp Dairesinin çabalarına dikkat edilmesi geriktiği vurgulayarak şaibe ve karalamaların devrimci harekete bir bütün olarak nasıl zarar verdiğini bir kez daha hatırlattı. Zaten bunları 18 yıl bonuca sürekli konuşup duruyorduk. Başkan Öcalan bu açıdan uzak görüşlü, sezileri de isabetliydi. Bu gün bu soysuzların yaptığını gördükçe bunu anımsamadan geçmek doğru olmazdı. ‘’

Ne zaman köşeye sıkışsa, Abdullah Öcalan’dan söz ediyor. YALANDIR. PKK Genel sekreteri Abdullah Öcalan, bu soysuz ajana kesinlıkle güvenmez, yeri geldikçe KULLANMAK için bir köşede tutardı, hepsi o kadar.

Abdullah Öcalan isminin arkasına saklanarak, kendi ihanetini kapatmaya çalışan bu soysuza sorulacak sorularımız olacak, beklesin.

Abdullah Öcalan, bu soysuz için ‘’ Çelepçidir, güvenilmezdir’’ diyen kişidir.

Abdullah Öcalan, 1988 başlarında, Şam havalanında Antakya’lı Marangoz Hüseyin’in, Mihrac Ural’ın komplosu sonucu yakalatılması üzerine,  Mihraç Ural tarafından, Muhaberat’a, ‘’ bu olayda, Abdullah Öcalan yoldaşım(!)ın da haberi var’’ dedigi zaman, Abdullah Öcalan haklı olarak ‘’ Hayır, ben bu kişileri tanımıyorum’’ demiştir. Suç ortaklıgına katılmamıştır. Mihrac Ural’ı, kendi pisliği ile baş başa bırakmıştır.

Mihrac Ural’ın, bu olaydan sonra, Paris’e telefon ederek, Abdullah Öcalan hakkında, bana  söylediklerini, şimdi yazmayacagım. Şu kadarıyla yetiniyorum.

Mihrac Ural sahtekarının ABDULLAH ÖCALAN ve KÜRT sevgisi(!) YALANDIR, HAİN’cedir.

‘’…Ahlaksız itirafçı, Alevi kökenli oluşuma ve Arap etnik bir topluluktan gillişime kin tutuyor. Esasında bu kin, Kürt özgürlük hareketine karşı içten içe duyalan kinin ilgisiz bir alanda tezahurüdür. Kürt özgürlük hareketi karşısında kusamadığını, üzerimize kuşmaya çalışmasıdır. Solda yaygın olan bu duruş, İtirafçıda çok açık sırıtmaktadır.’’

Aklımda ‘Sevsinder seni’ demek geçiyor. Alevi kökenli imiş(!) Kürt özgürlük hareketine kin kusacakmışız(!) da, bunu, Alevi ve Arap etnik kökenli olması nedeniyle, oradan tezahür ettiriyormuşuz(!)

Çırılçıplak ser sefil ve kimsesiz kaldı dedik ya.. arkasına saklanacagı bir yer arıyor. Koşturup duruyor, dag başlarında, taşlık bir alanda, avcısıyla tek başına kalan ve tir tir titreyen tavşanlar gibi oldu. Sıgınacak bir dal arıyor. Nerde bir çalılık görse arkasına tünüyor(!)  Gölgesine sıgınıp gözden ırak olabılecegi güvenlikli bir yer bulamıyor.

Abdullah Öcalan ve Kürt hareketi olmazsa Alevi’leri kullanmak için şimdiden tedbir alıyor. Pisletmediği bir orası kalmıştı.

Anadolu alevilerinin Mihrac Ural gibi baldırı çıplak hainlere karnı çoktandır tok, bunu bilimiyor.’’Ya tutarsa’’ hesabı… TUTMAYACAKTIR.

Ne Alevi dalkavuklugu tutacaktır,ne de,  Hatay’ın arap halkı sevdası(!) sahtekarlıgı tutacaktır. TUTMAYACAKTIR.

Alevi hareketinin hangi kanadından oldugunu bile bilmiyor,bazen bu konuda bile ciddi potlar kırıyor.

Cemil Esad’a ‘’Haydari’’ oldugunu söyleyip de, Cemil Esad’ın da, ‘’Klazi’’ oldugunu ögrendigi zaman ‘’ eyvahh’’(!) diye hayıflandıgı gibi..

Hatay’ın arap halkı: Hatay’lı devrimcilerden, Hatay’lı Acilciler’den de bu soytarının kim oldugunu   çok daha iyi biliyor. O bakımdan TUTMAYACAKTIR.

Samandag Ziraat bankasında alınan 2 milyon tl nerede?

Bu parayı kendi aralarında paylaşan ve örgüte vermeyen, yıllarca sorulmasına rağmen hiçbir açıklama yapmayan, Mihrac Ural’ın amca oglu İRFAN URAL, ADNAN DEMİR neredeler?

İRFAN URAL, Mihrac Ural’ın yanıbaşında, Haramzadeler sofrasında zıkkımlanırken fotograflandı(!) açıklama bekliyoruz.

Acilciler bu konuda bir açıklama bekliyor. İrfan URAL ‘’ ben Acilciyim’’(!) diye açıklama yaptıgına göre,  acilciler davasında hapis yatmış olan herkese karşı sorumludur. AÇIKLAMA  BEKLENİYOR..

İrfan URAL ve Adnan DEMİR ortaya çıkıp, adam gibi konuşmadıkları, bu parayı nasıl bölüştüklerini, örgüt hırsızlıgı yaptıklarını anlatmadıkları sürece namussuzlar olarak anılacaklardır. Sadece bunlar degil, bu hırsızları koruyan,kollayan ve göz yuman herkes namussuz olarak anılacaktır.

Hadi bakalım haramzadeler… Yıllardır gizli tuttugunuz bu hırsızlıgı anlatın, acilcilerden özür dileyin,Türkiye’li tüm devrimcilerden özür dileyin, Topraga düşen militanlarımızdan özür dileyin ve…Ve bir daha ACİL sözünü agzınıza alarak bu ismi KİRLETMEYECEGİNİZE söz verin.

Kürt ve Türk devrimcileri uyarıyoruz.

Mihrac Ural ve üç-beş kişilik soytarı çevresi PİSLİK kokuyor. Yaklaşmayınız.