Şuanda 166 konuk çevrimiçi
BugünBugün445
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8169
Bu ayBu ay8169
ToplamToplam10476593
bir dönemden kısa notlar (1) PDF Yazdır e-Posta


Engin Arkadaş, daha önce sitenize birkaç küçük not ziyaretçi defterinde gönderdim. Orada bazı gerçeklere sadece parmak bastım ve olaylara objektif yaklaşacağımı belirttim. Bir kez ben bir devrimci ve eski bir yoldaşınız olarak olayları polis, ajan, işbirlikçi, hain gibi kavramlarla açıklamaktan yana değilim. Bence olaylar olduğu gibi aktarılabilirse ilgili herkes gereken mesajı alacaktır.

Mesela Mihraç 77 sizin ifadeniz yüzünden aranır duruma düştüğünü söylüyor bugün, ancak aynı zamanda İstanbul Polisi tarafından aranmasına rağmen bulunduğu bölgeden ayrılarak gelip İstanbula yerleşiyor. Bunu kendisi izah etmelidir. İstanbul’da örgüt ile değil örgütten kendini gizleyerek sempatizanlar ile görüşüyor ve onların evlerine yerleşiyor. Aylar sonra istediği sonucu aldığına inandığında örgütün asıl kadroları ile ilişkiye giriyor.

Bu benim bildiğimdir. İstenirse detayları ile anlatılır. Ayrıca soramadan geçemeyeceğim. 77 operasyonunda yakalanan herkesin polis ifadeleri biliniyor ve açıktadır. Acaba 78 operasyonunda yakalanan kaç kişinin ifadesi gizlidir, bilinmiyor, hiçbir zaman örgüte gelmemiştir. Bu da büyük arşiv sahiplerince açıklanmalıdır.

M.Burgaz Antakya örgütlenmesinin ilk ve gerçek önderlerinden biri iken nasıl oluyorda 35 yıl sonra 35 yıllık ajan oluyor bu da Mihraç tarafından açıklanmalıdır. Cezaevlerinde Acilcilerin onur timsali Haydar Yılmaz nasıl oluyor da polis işbirlikçisi, ajan ve benzeri yaftalarla karalanıyor bu da açıklanmalıdır. Ben bu tartışmaları 8-9 aydır izliyorum ilk nasıl çıktı, kimler çıkardı bilmiyorum. Bu yüzden ilk okuduğumda iki tarafa da tepki duydum. Birbiri ile örgütsel ilişkisi on yıllar önce bitmiş olan insanlar neden bu kadar öfke ile birbirlerine saldırıyorlar diye düşündüm.

Ancak bir konuda kafam çok net. M.Ural kendisi ile birlikte iken kendisine biraz methiye dizenleri onore eder numaradan tabii, ancak bu insanlar kendisini eleştirmeye, ayrılmaya kalkarlarsa ünlü arşiv hemen devreye girer ve bu insanlar hemen ajan ilan edilir. Bizler 23 yıl önce yollarımızı Mihraç ile ayırdık. Geçerken belirteyim eğer Avrupa’da Hanna Maptunoğlu ile tanışıp arkadaş hatta kardeş olmasaydım ben de Engin  ile birlikte ayrılmış olacaktım. O dönem ayrılmamamın nedenlerinden biri Hanna idi, bir diğeri de hapishanedeki yoldaşlardı. Onlara ulaşmadan, bilgilendirmeden ayrılmak istemiyordum. Bu durum 87 yılına kadar sürdü.

Bu dönemde Hapishanelerle birebir ilişki kurarak arkadaşların tutumunu gördüm ve ayrılmaya karar verdim.  Onlarca  yoldaş ayrılmıştık, İ.Yalçın da ayrılmıştı, bizler bir broşür ile ayrılığımızı deklare ederek TKEP’e katıldığımızı kamuoyuna duyurduk, aynı broşürde İ. Yalçın’ın polis ile girdiği ilişkiye ilişkin açıklamalarını samimi bulmamıza rağmen, tutumunun bir zaaf olduğunu da deklare ettik.

Ancak bu grup TKEP’e katılım kararından hemen sonra dağıldı ve herkes kendi yoluna gitti.

Büyük bir çoğunluğu siyasi hayatına son verirken, bir kısmı da değişik örgütlenmeler içinde bugüne kadar siyasi yaşamını sürdürmektedir.

Bu 23 yıllık süreçte M. Ural ve çevresindeki birkaç kişi de hemen hiçbir siyasi çalışma yürütmedi diyebiliriz. Biz o dönemde de yapılanın bir tasfiye olduğunu yazmıştık, bugün de aynı görüşlerimi korumaktayım.

Sen İ.Yalçın durumunu hemen açıklamasına rağmen kongrede bu durumu gizleyerek örgüt suçu işledin. İ.Yalçın ile birlikte MİT’e yanlış bilgiler vererek zaman kazanmaya çamıştınız, kongrede seçilen MK’yı sizler, yani tanınanlar hariç gizleyerek, yerine örgütle ilişkisi olmayan veya daha önce olup ta ayrılan masum insanların ismini polise verdiniz. İ.Yalçın konumu itibarıyla bu isimleri tanıyamazdı ancak sen bu insanların kim olduğunu biliyordun ve bilinçli olarak bu isimleri verdin. İ.Yalçın bir zaaf sonucu polis ile bir ilişkiye girerek bir kere suçlu ise, sen bunu kongre delegelerinden kongrede seçilen yönetimden, yoldaşlarından saklayarak daha çok suçlusun. İnsanların zaaflarını ilerde onlara karşı kullanmak üzere

gizlemek devrimci ahlakla bağdaşmaz.

Şimdi geriye bakıp düşündüğümüzde, bir yandan İ. Yalçın ve Engin Erkiner dışında tüm Acilcilerin birer kahraman olduğunu söyleyen bir Mihraç görüyoruz. Acilciler ser verip sır vermemiştir diyen bir Mihraç görürüz, diğer yandan geçmişte kendisi ile birlikte olup ta, sonradan ayrılan hemen herkesi ajan, hain, korkak vs. diye damgalayan bir mihraç görürüz, hangisi gerçek acaba?

Birincisi, bu örgüt ne tek başına bir kahramanlar örgütüdür, ne de hainler, alçaklar, dönekler örgütüdür. Bu örgüt her örgüt gibi aynı halk gerçekliğinden dolayı, hem kahramanı bol olan, hem de alçağı, haini olan bir örgüttür. Önemli olan geçmişimizle doğru hesaplaşmaktır. Ayrıca devrimcilik salt tek başına kahramanlık değildir. Bilgi ve birikim işidir, bilinçli inanç işidir. Türkiye’de moda olan bir deyiş var, her ayrılan içinden geldiği örgütü ajan vs. ile suçlar, her örgütte ayrılanları aynı isimlerle anar, her iki tutumda gerçekçi değildir. Duygusal yaklaşımdır, intikamcı yaklaşımdır, bir cahil yaklaşımıdır. Oysa biz kırk kişiyiz, hepimizde gerçekten birbirimizi iyi tanırız. Her Acilci bilir ki, Engin Erkiner bir ajan, bir özel harp dairesi üyesi değildir ve olamaz da. Aynı zaman da M. Ural da bu örgüte katılırken ajan değildi, sonradan da olmuş mudur? Onu ben bilemem, kimse de şu ana kadar ispatlayamamıştır. Ayrıca bu işlerin ispatı da olmaz. Ancak her devrimci hareket gibi Acilciler hareketi de yurt dışına çıktıktan sonra bazı ülkelerin, özellikle de Suriye’nin istihbarat örgütleri ile bazı ilişkiler içinde olmuştur. Acilciler daha çok ilişki içinde bulunmuş olabilirler, ben hiç o bölgede bulunmadığım için kesin şeyler söyleyemem. Ancak  Mihraç ve birkaç arkadaşın Suriye ye çıktıktan kısa bir süre sonra vatandaş olmaları beni her zaman düşündürmüştür. Bu durum Avrupa ülkelerinde  birkaç ayda vatandaş olanlar için de geçerlidir.

Yine ben İ:Yalçın’ın anlattıklarında, polisle girdiği ilişkide niyetinin iyi olduğuna inanıyorum, tutumunu her insanın içine girebileceği bir zaaf olarak değerlendiriyorum, geçmişte de böyle değerlendirdim. Bu konuda samimi olmasaydı, hemen açıklamazdı, Kongrede yazdıklarını okumak istediğinde engelleyen bizzat Mihraç olmuştur. Avrupa’da yoldaşlarına anlattığında ona kızan yine Mihraç olmuştur. Bu  konuda taktik yapıyor olsaydı, böyle ahmakça yapmazdı. Mihraç ile birlikte devam etseydi hiçbir şey bilinmiyor olacaktı. Ancak Yalçın kendisi durumu tanıdığı tüm yoldaşlarına anlatarak samimiyetini göstermiştir.

 

Öte yandan Mihraç kendi elleriyle evlendirdiği ve yıllarca yanından ayırmadığı A. Özden’i bile ajan ilan etmiştir. Sebebi Özden’in  örgütten ayrılması ve öldürülen Yusuf ve Sami yoldaşlar ile ilişkileri olmuştur. Burada keserken anlatımlarıma devam edeceğimi belirtmek isterim.