Şuanda 254 konuk çevrimiçi
BugünBugün503
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8227
Bu ayBu ay8227
ToplamToplam10476651
bir dönemden kısa notlar (5) PDF Yazdır e-Posta


İlk iki yazımdan sonra Facebook sayfamı Öner Ödemiş adlı biri tarafından Acil Demokrasi adlı Faccebook sayfası tarafından benim 1987’de yapılan Acilciler 1. Kongresine yazdığım üç sayfalık kutlama sayfası  el yazılı yazımın birinci ve üçüncü sayfaları gönderildi. Bu yazıda ben kongreyi selamlıyor, cezaevlerindeki ve ülkedeki yoldaşları selamladıktan sonra örgüt Genel Sekreteri Mihraç’ı selamlıyorum ve kongrenin çağrılı delegesi olduğum katılamadığımdan oy hakkımı da Mihraç Ural’a veriyordum. Bu yazı benim Mihrac’ı eleştirmeye başlamam sonrası Facebook’a gönderiliyor ve benim duvarıma yazılarak herkesin okuması sağlanıyor. Ben yazıyı gönderen sayfaya bir mesaj yazarak, bu belgenin sadece Mihrac’ın elinde olduğunu ve ancak onun izniyle yayınlanabileceğini belirtince, kendisinin Mihrac değil, Öner Ödemiş olduğunu söyleyen zat, bu yazıyı kendisinin sadece insani ilişki içinde olduğu Mihrac Ural tarafından kendisine verildiğini, kendisinin de bunu bana gönderdiğini, eger başkaları tarafından yanlışlıkla (!)  okunduysa özür dilediğini belirtiyor. Ancak neden bana gönderdiğini, ve neden yazının üçüncü sayfası yok konusunda hiçbir açıklama yapmayarak. Neyse ben çeşitli site adlarıyla, çeşitli isimler adı altında yazı yazan, önüne gelene kara çalan, önüne gelene küfeden kişinin, sanal Genel Sekreter Mihraç olduğuna artık kaniyim.

Bir iftirasında İ. Yalçın’ın eşinin Adana Polisi tarafından gözlerinden ameliyat ettirildiğini yazıyor. Oysa Paris’te yaşayan onlarca eski yoldaşımız biliyor ki, Yalçın’ın eşi burada ameliyat oldu, ben defalarca onu doktora götürüp tercümanlık yapan kişiyim, ameliyat günü de yine hastahanedeydim. Bu kadar alçalmanın ne gereği var? Bu kadar iftiranın açığa çıkmayacağına nasıl inandın? Sen eskiden örgüt arşivlerinde bulunsun, sizlere örgüt kimliği yapacağız, vs. gerekçelerle insanlardan aldığın ve insanların bazı yoldaşlarını karalamasını, eleştiri adı altında yazdırarak arşivlediğin el yazmalı belgelerle(!)  susturabileceğine mi inandın? Oysa senin bu çabaların beyhudedir. Elbette insanlar bir dönem seninle birlikte kalmışlarsa, sana inanmışlarsa, örgüt hakkında, arkadaşlar hakkında düşüncelerini yazacaklardır. Bu sonradan insanların senin gerçek yüzünü görerek terk etmeleri gerçeğini değiştirmez. Bu durumda olan bazı yoldaşların çekinmesi boşunadır. Köprünün altında çok sular akmıştır. Dün doğru bildiklerimizin, devrimci bildiklerimizin, hayat tecrübelerimiz ve akan zaman sayesinde nasıl üç kağıtcılar olduğu açığa çıkmışsa, biz eşyanın adını niye koymayalım. Dün niye bilmiyorduk diye hayıflanmaya, dün söylemedik, dün onları övdük, bugün nasıl eleştiririz demek saflıktır. Biz ancak niye daha erken bu kişilikleri tanıyamadık diye hayıflanabiliriz. Susmak ortak olmaktır. Susmak şehit yoldaşlarına ihanettir. Susmak ömürlerini zindanlarda geçiren, ekmek bulamadığı için onurunu ayaklar altına alan yoldaşların içine düştüğü duruma sebep olmaktır. Eğer konuşursak, hem vicdanlarımız rahatlayacak, hem de bazıları hala devrimci maske takmaya ve bu maske ile yeni kuşakları aldatmaya devam edemeyecek. Maskeleri alaşağı olacak, bu durum devrime hizmet olacaktır.

Ben de bu nedenlerden dolayı yazmaya karar verdim, bu sitede önceden de ilan edildi, kimsenin örgüt kurma, örgütü yeniden diriltme diye bir derdi yok, dert ömrünün yarıdan fazlasını ülke sınırları dışında geçirmiş bir sahte devrimcinin, bir laf ebesinin bir kez daha bir kuşağın zehirlenmesinde yer almasının önüne geçmektir. Yoksa bu kişinin geçmişi, dünü, bugünü artık bizler tarafından bilinmektedir. Bundan 23 yıl önce bu durumu görerek onu kaderi ile ve bir iki yalakası ile yalnız bıraktık. Bu süreç içindeki tek faaliyeti,  gasp ettiği örgüt mal varlığı sayesinde bazı ticari işlere girerek zenginleşmek ve aile şirketi olarak Suriye’nin zenginleri arasına girmeye çalışmak olmuştur. Bugün yeniden devrimci görüntü altında sahneye çıkmasının altında kesin bir çapanoğlu aranmalıdır. Bu kendisine hizmet ettikleri tarafından verilmiş bir yeni görevdir bence. Yoksa 30 yıldır gelip gitmediğin bir ülkede örgüt kurmaya çalışarak, siyaset sahnesine kuklalarını sürmeye çalışarak bir varlık olunamayacağını kendisi de en az benim kadar bilecek zeka seviyesine sahiptir herhalde. Yurt dışından örgüt olunamayacağını, burada yaşayarak, örgüt yönetilemeyeceğini biz kendisine 23 yıl önce söyledik, ayrılığımız gerekçelerinden biri de buydu. Eğer devrimci isek, ülkede devrim için mücadele ettiğine inandığımız bir çevreye, yapıya, örgüte destek vermekten, onlara olabilirsek danışman olmaktan öteye bir rolümüzün olamayacağını o dönem olduğu gibi bu dönem de düşünmekteyim. Nitekim 23 yıldır da bu anlayışla, kendilerine inandığım Kürt özgürlük hareketine destek oldum, dayanışmada bulundum, kurumlarında gönüllü olarak çalıştım. Bugün de bu görevimi sürdürmekteyim.

Mihrac artık Suriye’de oturarak, Suriye istihbaratının bir esiri olarak yaşayıp, Türkiye’de devrimcilik yapılamayacağını bilmelidir. Kendisi eğer varsa bir inancı ilk iş olarak içinde bulunduğu esaret koşullarından kurtulmalı, o sahayı hızla terk etmelidir. Yok eğer durumundan memnunsa ağzına devrim lafını almaktan imtina etmelidir. Suriye dünkü baba Esat’ın Suriye’si değil, dünya dünkü dünya değil. Bugün oğul Esat ABD ve Türkiye müttefiki, sen de onların esiri olarak onların hizmetinde olmak zorundasın, boşuna kıvırtma. Sen ABD düşmanı, Suriye yönetimi düşmanı, Kürt halkının dostu olamazsın. İnsanları kandırmayı bırak, safını belirle, bugün içinde bulunduğun ortam itibarıyla safın belirli. Eğer hala devrimci saflara gelmek istiyorsan önce devrim düşmanlarının esiri, uşağı olmaktan kurtul, o sahayı terk et. Sonra elindeki tüm olanakları 1. kongre delegelerine, cezaevlerinde yatmış Acil militanlarına, eski tüm militanların, yöneticilerin kongre delegelerinin katılacağı bir toplantının iradesini kabul ettiğini açıkla, yoldaşlarına karşı işlediğin suçlar için özür dile kendini devrimci adalete teslim et, ben de eski bir yönetici olarak böyle bir toplantının vereceği her kararı tanıyacağımı şimdiden beyan ediyorum. Bizden sorulacak bir hesap varsa bu işin yetkilileri, tüm Acil militanları ve bunların temsilcileri olarak kongre delegeleridir.

Şimdi soruyorum. Eğer sen bizlerin ayrıldığını, bu yüzden kongre delegesi olma, yönetici olma sıfatımızın olmadığını düşünüyor ve bunu söylüyorsan, sen neden 23 yıl hiçbir toplantı yapmadan MK’nın tüm asil ve yedek üyeleri örgütü terk ettiği halde hangi yetki ve ahlaki anlayışla örgüt sekreteri imzasını kullanıyorsun? Örgüt adına Yusuf’u öldürüyor, Sami’yi işkence ile katlediyorsun, sen kendini kim sanıyorsun? Bu iki arkadaşın katli hakkında kamuoyuna tatmin edici hiçbir açıklaman var mı? Bildiğim kadarıyla yok. Bir kere tüm kongre delegelerini ve seçilmiş tüm organlarını kaybetmiş bir yapı örgüt olabilir mi? Ortada 1988 ayrılığından sonra bir örgüt kalmamıştır. Sonraki yıllarda Suriye’de senin yanında bulunan birkaç kişiden bugün kala kala sadece Şerif ve Levent bulunmaktadır. İnan onlar da kaçmanın fırsatını kollamaktadır. En güvendiğin Goril Haydar şimdi nerede? Sen gel yol hala yakınken kendini Suriye’de ki tutsaklık ortamından kurtar ve eski yoldaşlarının adaletine güvenerek, bir toplantı da hesap vermekten çekinme, unutma bizim yöntemlerimiz seninkiler gibi değildir. Biz devrimciyiz ve devrimci hoşgörü sahibiyiz. Kendisini aklama sözü verenleri affederiz. Oysa sen hala tek kişilik komutan edasıyla hala kükremektesin. İ.Yalçın için diyorsun ki, artık muhatabım değil, ibretlik sonunu beklesin. Bu son Sami’nin sonu gibi mi olacak? Yoksa Yusuf’un sonu mu olacak? Senin bu sözlerinden dolayı uluslararası mahkemelere verilebileceğini bilmiyor musun? Sen hangi yetki ile insanlara ibretlik son hazırlarsın, hangi demokratik toplumda, insanlar yargılanmadan infaz edilebilmiştir? Bu ancak senin yaşadığın ülkede olabilir, şeriat ile yönetilen,  geri doğu toplumlarının bazılarında olabilir. Bizim değerleri ile donandığımız batı toplumlarında senin yöntemlerin geçersizdir.  Gel yol yakınken kendini devrimcilerin adil ortamına teslim et. Bundan sonra halkına hizmet ederek suçlarını afettir. Bu senin son şansındır.