Şuanda 345 konuk çevrimiçi
BugünBugün564
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8288
Bu ayBu ay8288
ToplamToplam10476712
mehmet koç; sosyalist mücadelenin aydınlık yüzü(3) PDF Yazdır e-Posta


HİTİT GÜNEŞİ ANITI'NIN SIRRI

Türkiye sosyalist hareketinin isimsiz kahramanlarından Mehmet Koç’un yaşam hikayesi bu sitenin kapasitesini aşıyor. Otobiyografisi yazılacaktır. Devrimci mücadelemizdeki yeri ve öneminin ebedileştirilmesi bu bakımdan gerekiyor. Tıpkı, hiç tanımadıgı halde hakkında çok şey bildiği ve sözünü ederken ‘’işte gerçek bir militan’’ diye andıgı NEBİL YOLDAŞI gibi ebedileştirilmesi gerekiyor.

Mehmet Koç’u tanıyan, onunla yoldaşlık etmiş, mücadele içersinde birlikte olmuş tüm dost ve yoldaşlarının Mehmet Koç kitapına katkılarını bekliyoruz.

Mehmet Koç, Ankara Belediye Başkanı Vedat Dalokay’ın başkanlıgı döneminde (1973-1977) Büyükşehir Belediyesi park ve bahçeler müdürlüğünde  iki sene çalıştı. İki yıl içersinde, belediye  işçileri içersinde verdiği mücadele, yaptıgı örgütlenme ve emekçi hakları ugruna yürüttügü kavgada  saygın bir yer edindi. Başkan DALOKAY’ın yer yer danıştıgı ve fikirlerini aldıgı bir işçi lideri konumuna geldiğini de biliyoruz.

Ankara Belediyesi‘nin Sıhhiyedeki  Hitit Güneşi anıtının   öyküsünü o dönemin Türkiyesinde bilmeyen kalmamıştır.

Hitit Güneş anıtının Sıhhıye meydanına konulup konulamayacagı konusunda yapılan tartışmaların, dönemin Türkiye kamuoyunu uzun süre meşgul ederek ciddi bir siyasal krize neden olacak kadar siyasallaştırıldıgını  duymayan yok gibidir..

Süleyman Demirel başkanlıgındaki MC( milliyetci cephe) iktidarının dinci kesimi tarafından ‘’ islamiyet öncesi uygarlıga, Milliyetci kesim tarafından ise, Türklük öncesi Anadolu uygarlıga ait oldugu iddiasıyla karşı çıkılarak her türlü engelleme girişimlerine karşın yapılan tartışmalı HİTİT GÜNEŞİ ANITI’nın yapım ustası da MEHMET KOÇ’tur.

TKP’li AHMET( soyadını hatırlayamıyor) ve Çorum’lu PALA olarak anımsadıgı iki   işçi arkadaşyla birlikte yapıyor.

HİTİT GÜNEŞİ ANITI’nın ilğinç öyküsünü, KOÇ’un kendi anlatımından dinleyelim.

‘’… Mc hükümetinin olduğu bu dönemde  sağcılar ve dinciler Hitit heykelinin  Sıhhıye meydana dikilmesini  engelliyorlar. 4-5 kez heykel dinamitleniyor.  Gece konulan heykel, ertesi günü paramparça halde bulunuyor. Bu durum Belediye Başkanı Dalokay’ı üzüyor..

 ‘ Vedat Dalokay ile görüştüm, bu böyle olmaz dedim.  Ben bu heykeli yapıp yerinde durmasını sağlarım, ancak senden bir isteğim olacak’  sözlerime karşın, Hitit heykeli konusunda umudunu yitiren Dalokay, ‘ O heykeli yap ve  dinamitlenmesini de  engellersen Gençlik Parkı’ndan  sana bir gazino vereceğim’ demişti.’’

Koç, gazino istemediğini, çevresinden 100 işçiyi belediyeye almasını istiyor. Daokay, 125 işçi alacağını söylüyor..

Mehmet Koç,   TKP’li Ahmet ve Çorumlu Pala olarak söz ettiği arkadaşlarıyla  Hitit Heykelini  büyük bir ustalıkla , tüm sanatlarını ortaya koyarak yapıyor,  devrimci örgütlerden de anıtın korumasıı konusunda destek alıyor.  Anıt’ın yapım işi tamamlanmadan önce, kaynak makinasiyla  bir köşeye ‘ Mahir  Hüseyin  Ulaş, Kurtuluşa  Kadar Savaş’  sözlerini  yazarak üzerini özenle kapatıyor.  

İşte, kimsenin bilmediği Hitit heykelinin öyküsünde bu sözler sır gibi bugüne kadar kalıvermiş…

Sonuç olarak, anıtın yapımından dolayı son derece memnum  Başkan Dalokay,  Koç’un çevresinden belediyeye 150   kişiyi işçi olarak belediye ye alıyor..

 Koç’un belediyeye soktuğu o yıllardaki işçiler,  Ankara  Belediyesinde ‘ solun kırılmamasına’ neden oluyorlar. Hala o işçilerden çoğu belediyede çalışıyor.

Koç, ‘Hitit Heykeli macerası bitti’(!) diyor o cılız sesi ve parlayan umutlu gözleriyle gülümsüyor…

Bitmediği anlaşılıyor ve yeniden doğrularak  konuşmasına devam ediyor.

Fransa’dan Türkiye’ye dönüş yaptıgı 1990 senesinde, Ankara Belediyesi park ve bahçeler bölümünde, 1976-77 yıllarının devrimci eylemcileri  ve kürt yurtseverleri için ‘’ TERÖRİST’’ diye söz eden bir takım işçilere, ‘’ O teröristler olmasaydı eğer, bugün bu ücretleri alamazdınız’’ dediğini anımsıyor.

 SURİYE’DE KALICI OLMANIN YOLU ‘’ŞEHİTLİK’’…!

Mehmet Koç ile sohpetimiz sürerken yanımızda bulunan ve konuşmaları dinleyen  oğlu Hüseyin Koç  konuşmaya başlıyor ve Filistin’de, Filistinlilerin kendi aralarındaki savaşta yer aldıgını ve bu olayın ayrıntılarını, canlı tanık sıfatıyla anlatıyor…

‘’Filistinlilerin iç savaşına Acilciler olarak katılmıştık..1982-83 Haziran ayındaki bu çatışmalarda biri dışarıdan  olmak üzere  örgütümüzden üç kişi öldü.  Üç kayıp vermiştik.. Diğer ölen arkadaşın adı Kuvvettin Külekci ..Üzüntümüz çok büyüktü.. Lübnan sorumlusu Hanna Maptunoğlu’nun, saçma bulduğu bu  savaştan geri çekilme kararı vermesine karşın, MİHRAC Ural, Hanna’nın bu kararına karşı çıktı…Ne yazık ki, komutanımız Hanna’yı daha sonra şaibeli bir trafik kazasında kaybettik. …Örgüt içinde çelişkiler vardı..Öyle ki,  Filistinlilerin kendi aralarındaki  savaşa örgüt talimatı ile katıldık..Diğer sol örgütler katılmadı. Suriye’de kalıcı olmak için birkaç şehit vermek gerekiyormuş( !)… Kullanıldığımız ve yoldaşlarımızı kaybettiğimiz  bu savaşa 28 civarında  militan katıldı. Bayan arkadaşlarımız katılmadı. Gruplar arasında 3-5, 6-7 bölünmeler oldu..Acilciler olarak     tek biz katıldıkSavaşın en ön safhasında yer aldım.. özellikle  yoldaşlarımızın  filistinliler tarafından öldürülmesi, bizi son derece yaralamıştı. Çatışmaların tam ortasında bizimle birlikte hareket eden bir grup filistinli’nin aniden YAŞASIN ARAFAT ÖNDERLİĞİNDEKİ EL FETİH diye bagırarak bizlere ateş etmesi moralimizi son derece bozmuştu. Ne olup bittiğini bile bilmediğimiz ve bizimle ilgisi olmayan bir savaşta büyük yara almıştık. Hemen ardından Hanna’nın ölüm haberi geldi ve tüm yoldaşlar o an yıkılmıştı.

Kendimizi, hiç bilmedğimiz, nedenlerini ve sonuçlarını dahi anlamadıgımız bir savaşın ortasında bulmuştuk. Katuşalara sığınarak ölümden kurtulduğumuz anlar oldu. Orta-dogu’daki yaşamımın bir bölümü babamla birlite çiftlikte  diğer bölümü ise  El Basit’te…  Beka’da  ve anlattıgım savaş ortamında geçti… ‘’

Üç bölümden oluşan bu yazı dizisi, yoldaşımız Mehmet Koç ‘u, onun mücadelesini ve devrimci kişiliğini anlatmak için elbette yetersizdir. 1974 yılında maden ocaklarında başlayan devrimci mücadele ve o yıllarda başlayan hapislik, işkence ve sürgün yaşamı içersinde yüzlerce ögretici anılar saklıdır. Türkiye devrimci hareketinin fedakar yiğit militanı yoldaşımız mehmet Koç’un mücadelesini en yalın ifadelerle  kitaplaştıracagız.

Mihrac Ural gibi hainlerin  SACİLCİ (Suriye acilcisi) oldugu ve en ahlaksız ilişkilerle THKP-C ACİLCİLER örgütünü tasfiye ederek sattığına bakmayınız. Örgütümüzün gerçek kimliği,  İsimsiz kahramanlarımızın anılarıyla ebedileşecektir.  Suriye muhabertı ajanı ve MİT işbirlikcisi sanal sekreter Mihrac Ural tarafından polise ihbar edilen ve ‘ARAP DÜŞMANI miliyetçi ‘ olarak hakkında bildiri dağıtılan MEHMET KOÇ’un yaşam hikayesi anıtlaştırıldıgında SAHTEKARLAR SUSACAK  ve GERÇEKLER KONUŞACAKTIR…

Mevlana’nın güzel bir sözü var, biliniyor. ‘’ ..Kişi, kim oldugunu bilmek isterse kimleri sevdiğine baksın’’

Mihrac Ural adlı sanal soytarı’nın kimleri sevdiğini, Haydar KILIÇ’ın son yazısında okuyunuz…Mehmet Koç(lar)ı sevmediğini göreceksiniz…