Şuanda 461 konuk çevrimiçi
BugünBugün651
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8375
Bu ayBu ay8375
ToplamToplam10476799
mihrac ural dosyası tamamlanıyor (2) PDF Yazdır e-Posta


(BU SÜREÇTEN RAHATSIZ OLANLAR OLDU)

Mihrac Ural’ı teşhir kampanyamız devam ederken, rahatsız olan arkadaşlarımız oldular. Açık açık söylemediler ama rahatsız oldukları belli oluyordu. ‘’ ne geregi var şimdi...’’ dediler. Aradan bunca zaman geçti, ‘’eski defterler’’i karıştırmanın anlamsız olacagını  söylediler... Samimi olanları vardı.  Bunlar ‘’ atı alan üsküdarı çoktan geçti, bu adam zaten tek başına ortada kalmıştır, ugraşmaya degmez, enerjinizi başka işlerde harcayın’’ derken, samimiydiler ama bir şeyi anlamıyorlardı.

Mihrac Ural’ın tek başına kalıp kalmaması önemli değildi. Kalsa ne olurdu kalmasa ne olurdu. Adam’ın çetleşmelerini uzun uzun yazdık deşifre ettik. İlgilenenler okumuştur. Devrim ve sosyalzm adına ne varsa yiyip bitirmiş. Oruc tutuyor, namaz kılıyor ve ticari ilişkiler içersinde kıvranıyor ama pis ilişkilerine de devam ediyor. Öldürttüğü, ölümlerine bilerek ve isteyerek sebep oldugu ve ölümler üzerinden kazanç sagladıgı yetmiyormuş gibi, bu ilişkiler üzerinden nemalanmaya hala devam ediyor.

Acilciler ismini kirleterek  tasfiye edip Sacilciler’e dönüştürdügü yetmezmiş gibi, eski örgütü adını kullanarak birkaç tane yeni yetme çaresizi de kullanmakta, onlar vasıtasıyla var oldugunu(!) Hala siyasi bir kişilik(!)miş gibi kendini pazarlama niyetindedir.  

Yırtınıyor. Bir yerlerini parçalarcasına yırtınıyor. Yalan söylüyor, aklı sıra tehdit ediyor... Pislikleri yazıldıkca hop oturup hop kalkıyor.

Korkudan’dır. İhanetlerini çok iyi biliyor ve unutulmadıgını gördükce korkuyor ve konuşanları değil,  henüz konuşmamış olanlarında konuşabilme olasılıgından hareketle, onlara yönelik mesajlar vermeye çalışıyor.

Biz bir ilki gerçekleştırdik. Kendi içimizdeki eskiyi, kokuşmuşu ve her tarafı irin olmuş bir yarayı deştik, yaramıza neşteri vurduk ve hastalıgımızın nedenlerini ögrendik. İllegal silahlı bir devrim örgütünde ortaya çıkabilecek ihanete karşı, eskisinden daha çok tecrübeliyiz.. Sorgulamayı, neden ve sonuç ilişkilerindeki karmaşanın denklemini çözmeyi belledik. Gelecek kuşakların bundan ders almaları gerektiğini anlatıyoruz. Yeniyi inşa ederken eskinin ‘un-ufak’ edilebilecegini, iyilerle kötülerin ancak bu şekilde ayırdedilecegini anlatmaya çalışıyoruz.

Bizimle başlayıp bizimle bitmesin istiyoruz. Her sosyalistin, kendisinden başlayarak içersinde yer aldıgı yapının arızalarını ancak ve ancak bu şekilde onarabilecegini ve yola devam etmek isteniyorsa eger, önce buradan başlanması gerektigini anlatmaya çalışıyoruz.

İki senedir yaptıklarımız ortada, kırıp dökmemaye dikkat ederek ama affetmeyerek arıza(lar)mızı bulmaya çalışıyoruz., bu kadar’’ moloz yıgını’’ile karşılaşacagımızı tahmin bile edemiyorduk. Yanılmışız, Tahminimizin çok üstündeymiş.

Başarabildik mi peki...?

Büyük oranda başardık sayılır. Türkiye’nin her tarafından olumlu tepkiler aldık ve almaya’da devam ediyoruz. Şunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz  artık. Acilciler örgütünün Suriye kanadı SACİLCİLER’i  açıktan  savunabilecek bir tek devrimci kalmamıştır. Sacilciler sanal sekreteri Mihrac’ı çırılçıplak edecegiz dedmiştik ve çırılçıplak ettik.

O bir hırsızdı. İspatladık.

O bir yoldaş katili idi, ispatladık.

O bir zehir tüccarı aracısıydı, ispatladık.

O bir muhbirdi,ispatladık.

O bir ajandı.ispatladık.

Yalancıydı, yalanlarını yüzüne çarptık. Korkaktı ama korkusuz oldugunu söylüyordu. Tam bir ödlek oldugunu gösterdik.

‘’Ser verdim sır vermedim’’ diyordu. Meydan okuduk susturduk. Polis ifadesini sorduk, kayboldugunu söylüyor. İşkence görmediğini ve yakayı ele verir vermez teslim olup Acilcileri ehlileştirmeye yemin ettiğini,kuşkuya yer vermeyecek şekilde teferruatlarına varıncaya kadar ayrıntılarıyla ortaya serdik. Ve...

O bir MİT ajanıdır dedik.

Geç mi kaldık...?

Evet geç kaldık. Ama yaptık..

Bizim için olmasa bile, bizden sonrakiler için yaptık. Sosyalizm mücedesi bitmiş degil. Yolun başında sayılırız. Bu mücadelenin içersinde bir degil, belkide, binlerce Mihrac Ural(lar) türeyecektir. Yeni kuşak devrimcilerinin, yeni Mihrac Ural(lar)a karşı daha temkinli olmalarının kodlarını  verdik.

Biz başlatmadık. Başlatan kendisi oldu. Neden başlattıgını Engin ERKİNER yazdı. Haydar KILIÇ ise bir başka açıdan degerlendirdi. Her ikisi de dogrudur.

Neden başlattıgı sorusunun cevab,ı bir değil birden fazladır.

Birincisi; Kuşku ve korku’dan olmalı. Yaptıklarını biliyordu. Ortaya çıkıp bakmak istedi. Unutulup unutulmadıgını, kendisiyle ilgilenen olup olmayacagını görmek istiyordu.

Ortaya çıktı ve gördü(!)

Bin pişman oldu..

Ali Çakmaklı korkusunu yenemedi.

Müntecep KESİCİ korkusunun hala taptaze oldugunu anladı.

Yusuf( Zihni ALAN) ihanetinin unutulmadıgını,

Sami ( Gökhan SAÇ) yalanına inanılmadıgını gördü.

Katlettiği, katledilmeleri için zemin hazırladıgı yoldaşlarımız için ‘’ Şehitler haftası’’(!) düzenleyerek karartma yapmak istedi ve bütün spot’ların üstüne çevrildigini görünce panige kapılarak saldırmaya, hırlamaya kalktı.

Nebil RAHUMA gerçegi bu dönemde ortaya çıktı.

Bir hafta önce, çok sevdiğim(!) dediği Erkan ULAŞAN’ı ‘’ölü konuşturucu’’ilan etti(!) ve küfretmeye başladı.

Ankara, Samsun ve Bursa’da neler oldu? sorusuyla karşılaştıgında, Mustafa BURGAZ’a saldırmak istedi. Tutmadı. Kabul etti. ‘’ evet, Bursa’da resimlerimiz çekilmş takip edilmiştik’’ dedi.

İpin ucu kaçmıştı ve başladı kaçmaya...

’YETER ARTIK BU TARTIŞMA BİTMİŞTİR’’(!) demeye başladı.

Bilmediği bir şey vardı. Ortada tartışma falan yoktu.

Teşhir ederek tecrit ediyorduk...

Kuşku ve korku ile başlattıgı saldırı karşısında bunaldı,

bin pişman oldu...

İkincisi. Örgüt kuruyorlar kaygısına düştü ve aklı sıra önlemeye çalıştı.

Özgür medya’da biraraya gelen kimi eski’lerin, yanyana duruşları bile onu ürküttü.

Ürkektir...Ürkekliği, kendine olan güvensizliğindendir. İki tane eski acilci bir araya gelse, kendisini konuşacaklar sanır ve tedirgin olur. Aralarına nifak tohumları sokmak, birbirlerine düşman etmek için elinden geleni yapmaya çalışır.

Ciddi bir sermaye birikimi edinmiş, rahatı yerindeydi. Dünyevi zıkkımlıgının garantisi ile ticari ilişkilerine devam ediyordu. Biraraya geldiklerini zannettiği eski’ler tarafından ilk akla gelecek hedef olacagından kuşkulanarak saldırıya geçti ve ilk başlayanın her zaman galip(!) ayrılacagını sandı.

Yanıldı...

Bulabildigi her ismin arkasından koşarak ‘’yoldaş, kadim dost’’ demeye başladı.

Adam yerine konulmadı ve eski yoldaşları tarafından kaale alınmadı.

İnandırıcılıgı kalmamıştı, Bunu farketti ve yöntem degiştirerek ‘’ kapıdan kovulup bacadan girmeye çalışan hokkabazlar’’ gibiydi,

Siyaset tutmadı, ticari ortaklık(!) önermeye başladı.

Bir memet, Bir kaç tane Ömer, birkaç tane de A.Fuat buldu. Buna da şükür(!)...Kimbilir, ilerde birkaç tane daha da bulabilir.

Önemi kalmamıştır.

Tepeden tırnaga soyularak çırılçıplak edilmiş ve hücrelerine kadar gözler önüne serilmiş bir Mihrac Ural’la‘ iş yapmaya kalkmak, her babayigitin harcı değildir artık.

Herkes başkalaşabilir. Herkes onursuz olamaz ki...

Üçüncüsü; Onun bütün amacı, kanını emerek posasını çıkartıp Mit ve muhaberata teslim ettiği bu örgütten arta kalan devrimci degerlerin ‘’ tapusu’’na tek başına sahip olup çoluk çocuguna ve kızkardeşlerine bırakmaktır.

Son zamanlarda ve birdenbire Acilci(!), pardon Sacilci oluveren Mihriban’a bakınız...

Haydar Kılıç’ın dediği gibi, ‘’yaptıklarına bakınız, ne yapmak istediğini anlarsınız’’

1981 tarihinden itibaren 1988 tarihine kadar, Türkiye’de kolunun yetiştiği herkesi Suriye’ye çıkartmaya çalıştı.

Suriye’ye getirilen herkes, Mihrac Ural sermayesine sermaye katmak işinde kullanıldı.

Deniz bitti ama yeteri kadarda sermaye(!)de  çoktan yaratılmış oldu.

Aynı yöntem şimdi de yapılmak isteniyor. Sadece biçim farklı. Bugünlerde  her tarafa yine haberler salınıyor ve mümkün olan herkesin Suriye’ye getirilerek ‘’Hoca’’(!) ile görüşmesi isteniyor. Adamına göre gerekçeleri var. Kimilerine iş ortaklıgı teklif ediliyor. Kimilerine ‘’ hoca’’ seni çok özlemiş mutlaka görüşmek, koklaşmak(!) istediği söyleniyor.

Suriye’ye götürebildikleriyle derhal ‘’şehitler mezarlığı’’nı ziyaret(!) ederek, eller havada resmediyorlar. Bir gün sonra ‘’ ayrı-varlık’’ta kullanmak üzere bir köşede tutuyor arşivliyorlar(!) Mutlaka, ‘’Devrim andı’’(!) da ediyorlardır.

Suriye’ye çıkartamadıklarını Antakya’da ‘’baba evi’’ne çagırıyor, sofra kuruyorlar, ticari ortak(!)lık teklifinde bulunuyor, yada bu yönde mesajlar vererek beklemeye alıyorlar.

Amaçları  insan kazanmak, örgütlemek(!) degil. Kesinlikle böyle bir niyetleri falan yok. Öyle bir niyetleri olsaydı. Hazır eldekini(!) parçalayıp bölmezlerdi.

Mihrac Ural felsefesidir. Bilmeyenler varsa ögrensinler. ‘’nerde çokluk orda bokluk...’’

Çogalma varsa risk(!) de vardır. Mihrac için, her adam bir hisse demektir. İşine gelmez...

Amacları çokluk değil, çogalmak hele, hiç degil.

Amaç; Etkisizleştirme, tarafsızlaştırma, mümkün olursa(!) eger bizlere, bir kaç cümle de olsa küfrettirmedir.

Bunu yapanların,yapacak olanların ayakları yerden kesilir, başı bulutlara değer(!) bir süre ‘’kahraman yoldaş,kadim dost’’ ilan edilir ve kullanıl degeri bittiği ğün unutulur(!) o kadar...

Amaç, Etkisizleştirmek, tarafsızlaştırmak, mümkünse bir süre kullanabilmektir. Bunun için çagırırlar, ekonomik sıkıntılarını(!) sorarlar ve unut (!) verirler.

Fotografları çekilir ve vazgeçebilme  riskine karşın derhal bloglarında yayılanır(!) ,’’bakın işte bizdendir’’ demek için kullanılır...Tipik bir Mihrac Ural yöntemidir

Bu bir orta oyunudur...

Bu oyuna bilmeden alet olanları uyarıyoruz. Bilerek alet olanlar, hiç ama hiç unutmasınlar. İhanetin ortaklarıdır.  

Bu ihanete alet olanların, bundan sonra, ‘’bilmiyordum, yanıldım’’ demeye hakları yoktur.  

Haydar Kılıç dogru söylüyor. Mihrac Ural Türkiye’ye dönmez. Öyle bir niyeti kesinlikle yoktur ve olmamıştır...

Haydar Kılıç yanılıyor. Mihrac Ural’ın, Suriye’de siyasi bir kimlik edinme diye bir derdi de yoktur, olmamıştır da...O çapını ( yada çapsızlıgını) herkesten çok daha iyi biliyor.

Onun bütün amacı; Ele geçirdiğini sandıgı devrimci değerlerimizin üstüne konmaktır.’ Gerisi ‘’laf-ı güzar’’dır.

.

Dördüncüsü; Siyaset, devrim,demokrasi,Kürt;Türk,Arap onun umurunda degildir.

Çok bilmiş olmak gerekmiyor. Yaptıklarına bakınız yeterlidir. Çetleşmeleri, onun suratına tutulmuş bir aynadır.

Aynaya bakın...

Tekrar ediyorum.

Biz başlatmadık. Başlatan kendisi oldu. Şimdi kalkmış ‘’ Bu tartışma bitmiştir’’ (!) diyor.

Öyle şey olmaz.

Başlamişsa bitirilmelidir.

Bitmiştir demekle bitmiyor.

Bu sürecin, gözle görülür Somut sonuçları olmalıdır.

 Bu süreci izleyen Acilciler,Türkiyeli Türk ve Kürt sosyalistleri, bu sürecin somut sonuçlarını bekliyorlar.

Ortada hesabı verilmemiş yıgınla iddia(!) vardır. Bunların muhatapları vardır.

Sözün bittigi yerde hesaplaşma kaçınılmaz olur. 

(Devam edecek...)